22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 22.01.2021 08:00 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:14

Zülfü Livaneli’nin ilk romanı Engereğin Gözü 25 yaşında…

Zülfü Livaneli’nin ilk romanı Engereğin Gözü 25 yaşında…
Zülfü Livaneli’nin ilk romanı Engereğin Gözü, yeni baskısıyla 25. yaşını kutluyor. Yayınlandığı dönemde ülkemizde ve dünyada büyük ses getiren Engereğin Gözü, erk istencini irdeleyen zamansız yapısıyla çağdaş bir klasik olmaya aday… Ezgi Adalı Hotalak [email protected] İnsanlık tarihinin belki en başından beri, insanoğlunun peşinde koştuğu tek bir hedef var; güç. Başlangıçta sadece hayatta kalmak maksadıyla gerekli olan bu istenç, modern zamanlara kadar ulaştı. Ancak her şey gibi o da evrim geçirdi. Güç, “yaşamını sürdürebilmek” gibi masum ve hatta kutsal sayılabilecek bir niyetin aracı olmaktan çoktan çıktı. İnsanoğlunun gözünü hırs bürüdü. Bundan çeyrek yüzyıl önce, Türk Edebiyatı’nın usta kalemlerinden Zülfü Livaneli’nin ellerinden ve olağanüstü hayal gücünden çıkan Engereğin Gözü, erk istencini irdeleyen en değerli eserlerden biri… Üstelik bunu tüm politikliğine rağmen masalsı bir dille yapıyor. Yayınlandığı dönemde ülkemizde ve dünyada büyük ses getiren bu roman, gücünü başkahramanından alıyor. Karakter yaratmadaki hünerini daha ilk romanında arşa çıkaran Livaneli, Habeş Süleyman’la ölümsüzlüğe ulaşırken insanı da kendi doğasının en çirkin yönleriyle yüzleştiriyor.  SADAKAT VE GÜÇ Küçük yaşta Habeşistan’dan, doğduğu topraklardan koparılıp hadım edilen ve Osmanlı Sarayı’na fırlatılan siyahi kahramanımız Süleyman, adeta insanoğlunun içindeki güç tutkusunun vücut bulmuş hali. Evet, o bir köle. Üstelik sahip olduğu tek şeyi, “erkekliği” elinden alınmış bir köle. Romanın büyüsü işte tam da bu görkemli çelişkiden geliyor. Habeş Süleyman, vatanından edilmiş, üreme organı orak benzeri bir bıçakla kesilmiş bir köle olsa da Padişahının en sadık kulu ve bir Haremağası olarak zaman zaman kendini Osmanlı Hanedanı’nın bir üyesi kadar soylu hissediyor. Cariyelerden sorumlu Süleyman, bize, bir kölenin bile eline güç verildiğinde efendilik etmekten geri kalmayacağını anlatıyor aslında. Livaneli, tarihi büyülü bir dekor olarak kullandığı bu yapıtında, insan psikolojisinin salt gerçekliğini Habeş Süleyman’ın iç dünyasıyla okurun yüzüne çarparken edebi ustalığı ve yarattığı eşsiz kurguyla merak içinde bırakıp şaşırtmayı da ihmal etmiyor.  BÜYÜK İKİLEM Ve Habeş Süleyman için işler hesaplandığı gibi gitmiyor, öyle ya Osmanlı Saraylarında entrika bitmiyor. Kahramanımız, bir gün biricik efendisinin padişahlıktan alaşağı edilmesiyle kendini büyük bir ikilemin içinde buluyor. Yıllardır kulluk ettiği “varlık sebebi” hünkârı mı, yoksa valide sultanın bir oyunuyla tahta getirilmeye çalışılan onun yedi yaşındaki oğlu mu? Güç hangisinde? Arada kalan Habeş Süleyman bir anda yine elinden her şeyi alınan o zavallı köle oluveriyor. Yıllarca, karşısında benliğini bir mum gibi eritip kalıbına girdiği padişahı gibi şimdi o da zindanlara atılıyor. Ama insan psikolojisi bu, her durumda bir savunma mekanizması geliştirmeyi beceriyor. Vicdanını rahat ettirecek küçücük bir şey buluyor ve yeni kalıbın şeklini almak o kadar da zor olmuyor.  İlk baskısı 1996’da yapılan ve 17. yüzyıl Osmanlısını arka planına alan Engereğin Gözü, bugün hâlâ efendi-köle, iktidar-birey ilişkisini çözümleyebilmek için bize kılavuz oluyor.  Zülfü Livaneli’nin çeyrek yüzyıl öncesinden tüm zamanlara hükmeden bu ilk romanı öyle şaşaalı ki “bakışıyla her canlıyı kımıltısız hale getiren bir engereğin bile gözünü kamaştırıyor.” Engereğin Gözü/ Zülfü Livaneli/ İnkılap Kitabevi/ Roman/ 144 Sayfa