Matina Stevis-Gridneff / The New York Times
Avrupa ülkeleri Çarşamba günü, yıllardır üzerinde çalıştıkları ve kıta genelinde yükselen aşırı sağcı siyasi partilerin artan baskısını hafifletmeyi amaçlayan ortak göç sistemlerini elden geçirmek üzere önemli bir anlaşma imzaladı.
Baskı giderek arttı
Avrupa Birliği göç ve iltica anlaşmasının müzakere edilmesi üç yıl sürdü ve ancak bir dizi uzlaşmayla sonuçlandırılabildi. Avrupa'da ve ötesinde göçmen karşıtlığının yükseldiği ve sağ kanada kayışa neden olduğu bir dönemde müzakereciler, bu yaz 27 ülkeyi kapsayan seçimlerden önce anlaşmayı sonuçlandırmak için baskı altındaydı.
Anlaşma, uyum sağlayamayan sığınmacıların sınır dışı edilmesini kolaylaştırmayı ve göçmenlerin bloğa girişine kota koymayı amaçlıyor. Anlaşma aynı zamanda hükümetlere sınırları üzerinde daha fazla hakimiyet verirken, AB'nin göç yönetimindeki rolünü güçlendirmeyi ve bunu sadece ulusal bir mesele olarak değil, bir Avrupa meselesi olarak ele almayı amaçlıyor.
Kimin AB'de kalacağına biz karar vereceğiz
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen anlaşmayı memnuniyetle karşıladığını ifade ettiği yazılı açıklamasında, "Göç, Avrupa çözümleri gerektiren bir Avrupa sorunudur" dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
"Bu, kimin AB'ye geleceğine ve kimin kalacağına kaçakçıların değil Avrupalıların karar vereceği anlamına gelmektedir. Bu, ihtiyacı olanları korumak anlamına geliyor"
AB Komisyonu bu reformla, birliğe göçmen girişini zorlaştırıp, girenlerin de geri dönüşünü kolaylaştırmayı hedefliyor.
Göç, uzun zamandır Avrupa'da büyük bir gerilim ve bölünme kaynağı oldu; bazı ülkelerde, coğrafi konumları nedeniyle haksız yere daha büyük bir yük taşıdıkları inancı da yaygın.
Bu anlaşmaya neden varıldı?
Çarşamba günkü anlaşma, göçmenleri ve onları kabul etmenin maliyetlerini daha eşit bir şekilde dağıtan bir sistem yaratarak bu çatlakları iyileştirme girişimi olarak görülüyor. Bu aynı zamanda, daha geniş bir kitleye hitap etmek için göçü silah olarak kullanan ve bir zamanlar uç bir mesele olan sığınma hakkını küresel çapta riske atarak siyasi ana akımın içine iten aşırı sağın da savuşturulmasına yönelik bir hamle.
Sınırda değerlendirme yapılacak
Anlaşma, bir kişinin sığınma için uygun olup olmadığına dair hızlı değerlendirmelerin sınırlarda yapılmasını öngörüyor. Bu mekanizma, daha az sığınmacı kabul eden ülkelerin, daha fazla sığınmacı kabul eden Yunanistan ve İtalya gibi ülkelere ya sığınmacıların bir kısmını kabul ederek ya da bu ülkelere maddi tazminat ödeyerek yardım etmesini öngörüyor.
Göçmen sorununa milyarlarca euro fon aktı
AB, son birkaç yıldır sınır yönetimi, iltica ve göç bilgi yönetiminden sorumlu merkezi kurumlarını güçlendirerek bu kurumlara milyarlarca euro ek fon ve daha fazla personel sağladı. Bu kurumlar, Çarşamba günü Avrupa'daki siyasetçilerin ortak göç yönetiminde yeni bir dönem olarak müjdeledikleri süreçte merkezi bir rol oynayacak.
Onay sürecinden geçecek
Planın yasalaşması için önümüzdeki aylarda AB'nin karmaşık yapıdaki onay sürecinden geçmesi gerekiyor. Planın halihazırda tüm AB kurumlarının müzakerecileri tarafından onaylandığı göz önünde bulundurulduğunda bu ihtimalin yüksek olduğu görülüyor.
Analistler, anlaşmanın ayrıntılarının müzakereler boyunca tüm taraflardan ağır eleştiriler aldığını ve bu nedenle nihai uzlaşmanın bir başarı olduğunu söyledi.
Anlaşmaya varılması büyük bir başarı
Brüksel merkezli bir düşünce kuruluşu olan Migration Policy Institute Europe'un direktörü Hanne Beirens, "27 ülkeden oluşan grubun ve AB'nin göçün nasıl yönetileceği ve ortaklaşa korumanın nasıl sağlanacağı konusunda bir anlaşmaya varabilmiş olması, özellikle de bu kadar uzun sürdüğü düşünüldüğünde, büyük bir başarıdır" dedi.
Beirens "Göç karşıtlığı artık sadece aşırı sağın çıkış noktası değil, ana akım partilere de sızmış durumda" diye ekledi.
Anlaşmadaki boşluklar
Yine de anlaşma, sığınma talebinde bulunma hakkı için bazı soruları çözümsüz bırakıyor. Sınırda zaman alan prosedürlerin (sığınma taleplerinin incelenmesi, bir kişinin sınır dışı edilip edilmeyeceğinin belirlenmesi) nasıl daha hızlı ilerleyeceği belirsiz.
Ayrıca sığınma hakkı kazanamayanların nasıl sınır dışı edileceği de detaylandırılmadı. AB'nin pek çok ülkeyle geri dönüş anlaşması bulunmuyor ve geçmişte Asya ve Afrika'daki bazı ülkeleri sınır dışı edilenleri kabul etmeye ikna etmekte zorlandı.
Sığınma talebi zorlaşacak
İnsan hakları örgütleri, 6 yaşından küçük sığınmacıları biyometrik veri vermeye zorlamak da dahil olmak üzere bir dizi temel hakkın ayaklar altına alındığını söyleyerek anlaşmayı sert bir dille eleştirdi. Örgütler ayrıca AB'nin daha fazla parayı hayat kurtarmak yerine sınırları insansız hava araçları ve kameralarla güçlendirmeye harcama kararını da kınadı.
Uluslararası Af Örgütü'nün Avrupa kurumları ofisi direktörü Eve Geddie Çarşamba günü yaptığı açıklamada "Bu anlaşma Avrupa sığınma hukukunu on yıllar boyunca geriye götürecektir" dedi ve ekledi: "Bunun muhtemel sonucu, bir kişinin sığınma talebinde bulunma yolculuğunun her adımında acıların artması olacaktır"
Sol kesimden eleştirmenler de her yıl Avrupa'ya ulaşmaya çalışırken hayatını kaybeden binlerce sığınmacıya yönelik politika ve finansman eksikliğini kınadı.
Avrupa Parlamentosu'ndaki Yeşiller Partisi Başkanı Terry Reintke, "Bu anlaşma denizlerdeki can kayıplarını sona erdirmeyecek" diyerek göç için daha fazla yasal yol yaratılması çağrısında bulundu.
6 ayda yarım milyon insan sığınma talep etti
Anlaşmanın ilk kez üç yıl önce önerilmesinden bu yana, AB'de göç konusu, bloğa sığınma talebinde bulunanların sayısı arttıkça daha bölücü bir hal aldı. Bloğun istatistik ajansına göre bu yılın ilk yarısında yaklaşık yarım milyon kişi AB'ye sığınma talebinde bulundu. Yani 2022'nin aynı dönemine göre yüzde 28'lik bir artış söz konusu. Ortalama olarak, sığınma başvurusunda bulunanların yaklaşık yüzde 40'ı başarılı oluyor.
Genel rakamlar, savaştan kaçan 1 milyondan fazla Suriyeli mültecinin AB'ye geldiği 2015'teki zirve noktasından daha düşük. Ancak bloğun siyaseti o zamandan bu yana sağa kaydı. Seçmenler sadece mültecilere değil, diğer göçmenlere de daha temkinli yaklaşmaya başladı. Seçmenler, göçmenlerin sosyal yardımlara olan bağımlılıklarını ve yaşadıkları şehir ve toplumların sosyal manzarasını nasıl değiştirdiklerini sorguluyor.
© 2023 The New York Times Company