05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 08.11.2024 04:30 | Son Güncelleme: 20.01.2025 06:37

Amerika vahim bir seçim yaptı

Seçmenler Donald Trump’ı Beyaz Saray’a döndürmeyi seçerek ülkeyi kimsenin tam olarak öngöremeyeceği tehlikeli bir rotaya soktu. Şimdi bütün Amerikalılar demokrasinin temel direklerini Trump’ın saldırılarına karşı savunmak zorunda
Trump ailesi zaferi tam kadro sahneye çıkarak kutladı. Fotoğraf: Getty Images
Trump ailesi zaferi tam kadro sahneye çıkarak kutladı. Fotoğraf: Getty Images
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Başyazı / The New York Times

Amerikalı seçmenler Donald Trump’ı Beyaz Saray’a döndürmeyi seçerek ülkeyi kimsenin tam olarak öngöremeyeceği tehlikeli bir rotaya soktu.

ABD’nin kurucuları seçmenlerin günün birinde otoriter bir lideri başa getirme ihtimalini öngörerek anayasaya bazı tedbirler dahil etmişti. Bunlardan biri de kendi amaçları için yasaları eğip bükebilecek başkanları kontrol altında tutmak adına hükümetin diğer iki koluna verilen yetkilerdi. Ayrıca Birinci Değişiklik başta olmak üzere bir dizi hakkı yasalaştırdılar. Buna göre yurttaşlar liderin söz ve eylemlerine karşı bir araya gelebilecek, konuşabilecek, itiraz edebilecekti.

Amerikalılar önümüzdeki dört yıl boyunca 47. başkanın ülkeye ve yasalarına oluşturacağı tehdide karşı uyanık olmalı. Ayrıca ülke ve onu güçlü tutan kişi, yasa, kurum ve değerler üzerindeki haklarını kullanmaya hazırlıklı olmalılar.

Milyonlarca Amerikalının, kusurları en yakın destekçileri tarafından bile kabul edilen bir adaya oy verdiği gerçeği görmezden gelinemez. Ülkenin acil sorunları olarak gördükleri yüksek fiyatlara, göçmen akınına, güney sınırındaki geçirgenliğe ve toplumda eşit sonuçlar doğurmayan ekonomi politikalarına daha iyi çözümler getireceğine inanarak bu tercihi yaptılar. Bazıları ise statüko, siyaset ve Amerikan devlet kurumlarına yönelik ciddi memnuniyetsizlikleri sebebiyle oyunu bu yönde kullandı.

Herkes karşı koymalı

Ancak seçmenin bu kararının arkasında hangi sebepler olursa olsun bütün Amerikalılar yeni Trump yönetiminin yetkiyi denetlenmeyecek şekilde kendi elinde toplamaya ve düşman gördüğü kişileri cezalandırmaya öncelik vereceğinin farkında olmalı. Trump bu sözleri bizzat verdi. Hangi siyasi görüşten olursa olsun bütün Amerikalılar ülkedeki demokrasinin temel direklerinin, anayasadaki kuvvetler ayrılığı ilkesinin, adil federal savcı ve yargıçların, tarafsız seçim sisteminin ve temel insan haklarının halihazırda başlamış ve Trump’ın devam edeceğini söylediği saldırıya karşı korunmasını savunmak zorunda.
Bu aşamada Trump’ın kim olduğuna ve nasıl bir yönetim hedeflediğine dair yanılgıya kapılmak anlamsız olur. Gerek ilk döneminde gerekse sonraki yıllarda bırakın demokrasinin değer, norm ve geleneklerini, hukuka bile saygısı olmadığını gösterdi. Dünyanın en güçlü devletinin başına geçmekteki tek motivasyonunun güç arayışı olduğu apaçık ortada. Bu çıplak gerçeklerin çarpıcı olmasının bir nedeni de sadece Trump’ı eleştirenler değil onun en yakın hizmetkarları tarafından da dile getirilmesi.

Bir dönem daha olamaz

Biz her kargaşadan fikirleri zarar görmeden, hatta çoğu zaman sağlamlaşıp keskinleşerek çıkmış bir ulusuz. Yaklaşık 250 yıllık ihtilaflar, çalkantılar, suikastlar ve savaşlarla kıvamını bulan devlet kurumlarımız dört yıl önce Trump’ın saldırısına uğradıklarında sağlam durmuştu. Üstelik Amerikalılar Trump’ın en kötü niyetli içgüdülerine, yani adaletsiz, ahlak dışı ve kanunsuz eylemlerine nasıl karşı koyacaklarını artık biliyor çünkü ilk dönemi boyunca bunu defalarca yaptılar. Memurlar, Kongre üyeleri, Cumhuriyetçi Parti üyeleri ve yüksek mevkilere bizzat atadığı kişiler sık sık Trump’ın planlarına karşı durdu. Özgür basın ve bağımsız yargı ve yürütme kurumları gibi diğer kurumlar da onun kamuoyuna hesap vermesini sağladı.

Trump ve başında bulunduğu hareket Cumhuriyetçi Parti’yi neredeyse tamamen ele geçirmiş durumda. Ancak Trump’ın bir dönem daha aday olamayacağı unutulmamalı. Aslında Beyaz Saray’a döndüğü günden itibaren son dönemini yaşayan güçsüz bir başkan olacak. Anayasa gereği en fazla iki kez başkan olabiliyor. Kongre isterse Trump’ın antidemokratik ajandasından ayrılan bir yol çizebilir. Bazı Cumhuriyetçilere göre Kongre’de bu yönde siyasi motivasyon da var. Ülke genelindeki valiler ve yasama meclisleri aylardır eyalet kanunlarını ve anayasalarını sivil hak ve özgürlükleri koruyacak şekilde güçlendirmekle uğraşıyor. Üreme ve cinsiyet uyumuna yönelik sağlık hizmetlerine erişim de buna dahil. Kentucky, Ohio ve Kansas gibi Trump’a çok yüksek oy veren eyaletler bile kürtaj konusundaki abartılı tutumları reddetti. Amerika’daki diğer sivil toplum kuruluşları da Trump yönetimiyle mahkemelerde, toplum içinde ve yeniden başlaması kaçınılmaz görünen protestolarda mücadelede hayati rol oynayacak.

Demokratlar yetmez

Dünyanın geri kalanı da kısa süre sonra ABD’yi uluslararası sahnede yeniden temsil etmeye başlayacak lideri tanıyor. Trump’ın ilk döneminde NATO ülkeleri başkanın bu uzun ve değerli ittifakın altını oyma iştahı karşısında şoke olmuştu. Ama Avrupa ülkeleri Trump’ın öngörülerini boşa çıkararak Rusya’nın Ukrayna işgalinde ABD ile aynı safta yer almakla kalmadı, aynı zamanda askeri varlığını Rusya sınırına kadar genişletti.

Demokrat Parti’nin sadece muhalefet olarak savunmaya geçmesi yeterli olmayacaktır. Partinin seçimi neden kaybettiğini de gerçekçi biçimde değerlendirmesi şart. Başkan Biden’ın ikinci kez başkan olacak durumda olmadığını anlamaları çok uzun sürdü. Partinin ilerici ajandasının büyük bölümünün, partinin en sadık destekçileri de dahil birçok seçmeni uzaklaştırdığını anlamaları çok uzun sürdü. Üstelik Demokratlar üç seçimdir, parti fark etmeksizin sisteme inancını kaybetmiş Amerikalılarda karşılık bulacak ikna edici bir söylem geliştiremiyor. Neticede Amerikalıların büyük çoğunluğu Trump’ın ciddi kusurlarını bilse de şüpheci seçmenler memnun olmadıkları sistemi daha da aksatacağı kesin olan adaya yöneliyor. Demokratlar Trump’a etkin bir şekilde muhalefet edecekse bunu sadece onun en yıkıcı dürtülerine karşı çıkarak değil bütün Amerikalıların hayatını iyileştireceklerine dair bir vizyon ortaya koyarak ve insanların ülkenin gidişatına ve bunun nasıl değiştirileceğine dair kaygılarına cevap vererek yapmalılar.

Senatörler göreve

Yeni Kongre yemin ettikten kısa süre sonra önemli bir sınavla karşı karşıya. Yeni başkan ikinci döneminde etrafını kendisine bağlılık yemini etmiş, ne isterse yapacak yandaşlarıyla doldurma sözü vermişti. Ancak başkanın bu atamalarının birçoğu Senato’nun onayından geçmek zorunda. Senatörler vasıflı olmayan veya en aşırılıkçı adayların kabinede savunma bakanı veya adalet bakanı olmasını, benzer şekilde Yüksek Mahkeme ve federal sıralarda koltuk almasını önleyebilir. Uygun olmayan adayları güçlü konumlara getirmeyecek şekilde hareket edebilirler. Senato 2020’de bunu yaparak Trump’ın FED yönetim kurulunu vasıfsız kişilerle doldurma girişimini bloke etmişti. Şimdi yine aynısını yapmakta tereddüt etmemeli.
Muhtemelen en büyük sorumluluk ise ikinci Trump yönetiminde görev alacak kişilere düşüyor. Başkanın adalet bakanı, savunma bakanı ve diğer üst düzey makamlara atadığı kişiler, Trump uğruna kendilerinden yasadışı eylemler ve anayasal yeminlerini ihlal etmelerinin istenme ihtimaline hazırlıklı olmalı. İlk dönemde bunları görmüştük. Başkan nasıl bir sadakat talebinde bulunursa bulunsun her şeyden önce ülkeye sadık kalmaları gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Trump’a karşı çıkmak mümkün. Hatta gerekiyorsa bunu yapmak her Amerikalı memurun görevi.

Franklin ne demişti?

Ama Amerika’nın süregelen değerlerinin devamını sağlamak için nihai sorumluluk seçmende. Trump’ı destekleyenler onun görevdeki tutumunu yakından izleyerek ümit ve beklentilerini karşılayıp karşılamadığına bakmalı. Karşılamıyorsa hayal kırıklıklarını gösterip 2026 ara seçiminde ve 2028 başkanlık seçiminde ülkeyi rayına oturtacak şekilde oy kullanmalı. Trump’a karşı çıkanlar gücünü istismar etmesi halinde alarm zilini çalmakta tereddüt etmemeli. Hükümetteki gücünü kendisini eleştirenlere misilleme için kullanmaya kalkarsa dünya olan biteni görüyor olacak.

Benjamin Franklin Amerikan halkına verdiği meşhur öğütte ülke için, “Burası bir cumhuriyet ama eğer koruyabilirseniz” diyordu. Trump’ın seçilmesi cumhuriyete yönelik ciddi bir tehdit oluşturuyor fakat Amerikan demokrasisinin uzun vadedeki kaderini Trump belirlemeyecek. O kader hala Amerikan halkının elinde. Önümüzdeki dört yıl boyunca yapılması gereken iş tam da bu.

© 2024 The New York Times Company