05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 05.11.2025 10:55 | Son Güncelleme: 05.11.2025 11:20

Araştırma: Mesaj tabanlı terapi depresyonu hafifletiyor

JAMA Network Open dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, mesajlaşmaya dayalı terapilerin, online haftalık seanslar ile benzer düzeyde iyileşme sağladığını ortaya koydu
Araştırma: Mesaj tabanlı terapi depresyonu hafifletiyor
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Ellen Barry / The New York Times

Son on yılın en popüler ruh sağlığı yeniliklerinden biri, gün içinde girip çıkabildiğiniz mesaj tabanlı terapi uygulamaları oldu.

Bu uygulamalarda diyelim ki bir sunumdan önce endişeli uyandınız; sabahın erken saatlerinde terapistinize “rezil olacağım düşüncesi aklımdan çıkmıyor” diye mesaj atabiliyorsunuz.

Üç saat sonra telefonunuza terapistinizden bir yanıt geliyor ve düşüncenizi etiketlemenizi öneriyor:

“Sunumum hakkında endişeliyim.”

Ardından, bu düşünceyi yeniden çerçevelemeyi denemenizi söylüyor:

“Derin bir nefes alın ve o anda gerçekten doğru olanı fark etmeye çalışın.”

Toplantılar arasında mesajını okuyorsunuz. “Eminim patronum beni aptal sanıyor” diye yazıyorsunuz. Ertesi sabah terapistiniz yanıt veriyor:

“Bunun için elinde hangi kanıtlar var?”

Sizden, düşüncenizin lehindeki ve aleyhindeki kanıtların bir listesini yapmanızı istiyor.

Metin tabanlı terapi, son on yılda BetterHelp ve Talkspace gibi dijital ruh sağlığı platformlarıyla hızla yaygınlaştı. Bu platformlar, kullanıcıları lisanslı terapistlerle eşleştiriyor ve hem canlı yazışma hem de ihtiyaç duyuldukça mesajlaşma imkânı sunuyor.

30 Ekim'de JAMA Network Open dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, bu yöntemin hafif ve orta düzeyde depresyonun tedavisinde etkili olduğuna dair ilk kanıtlardan birini ortaya koydu. Veriler, sonuçların video terapisiyle benzer düzeyde olduğunu gösterdi.

Klinik deneyde, hafif ya da orta düzeyde depresyonu olan 850 yetişkin rastgele iki gruba ayrıldı: Bir grup haftalık video seanslarıyla terapi aldı; diğer grup ise terapistleriyle sınırsız biçimde mesaj veya e-posta yoluyla iletişim kurdu. On iki hafta sonunda her iki gruptaki katılımcılar da depresyon belirtilerinde benzer iyileşme bildirdi.

Araştırmanın yazarlarından, Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi eski profesörü Patricia A. Areán, sonuçlar arasında belirgin bir fark bulamadıklarının altını çizerek “Sonuçların haftalık video terapisi kadar iyi olduğunu görmek bizi olumlu anlamda şaşırttı” dedi.

Bu çalışma, iki yöntemin tamamen eşit olduğunu kanıtlamaya değil, hangisinin daha etkili olduğunu belirlemeye odaklanmıştı. Ayrıca önemli bir kısıt olarak katılımcılar hakkında çok fazla bilgi verilmediği için, depresyonlarının süresi ya da antidepresan gibi başka tedaviler alıp almadıkları bilinmiyor.

Areán, Talkspace’in araştırma ekibine böyle bir klinik deney için ortaklık önerdiğini ve bunun pratik bir gerekçesi var. Zira metin tabanlı terapinin hızla büyüyen bir hizmet olmasına rağmen, sigorta şirketlerinin büyük kısmı hâlâ bu yöntemi geri ödemiyor. Areán şirketlerin veriye ihtiyaç duyduğunun altını çiziyor. 

Areán’a göre bu sonuçlar, sigorta sistemlerinin metin tabanlı terapileri de kapsaması gerektiğini gösteriyor; çünkü bu, video seanslarına katılmakta zorlanan kişiler için erişimi genişletebilir.

Çalışmaya katılmayan Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi’nden tıp profesörü Dr. Jane M. Zhu, bulguların “cesaret verici” olduğunu, ancak sigorta politikalarında değişiklik yapmaya yetecek kadar güçlü olmadığını söyledi. Zhu, araştırmanın psikoz veya intihar düşünceleri gibi yüksek riskli hastaları dışarıda bıraktığını, ayrıca terapist yanıtlarının hızı ve sıklığı gibi değişkenleri de izlemediğini belirtti.

Pandemi döneminde ABD’de terapiye erişim önemli ölçüde artmıştı; sanal seanslar yüz yüze görüşmelerin yerini aldı. On yıllar boyunca nüfusun yalnızca yüzde 3 ila 4’ü terapistlerle görüşürken, 2021’de bu oran yüzde 8,5’e yükseldi. Buna karşılık, psikotrop ilaç kullanan Amerikalıların oranı yaklaşık yüzde 17,5’te sabit kaldı.

Tıp hizmetlerine erişim üzerine çalışan Zhu, metin terapinin ileride “basamaklı bakım modeli” içinde yer alabileceğini söyledi. Bu modelde hastalar önce düşük yoğunluklu yöntemlerle (örneğin mesajlaşma terapisiyle) başlıyor, gerekirse ilaç ya da uzman bakımı gibi daha ileri tedavilere yönlendiriliyor.

Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi’nden psikiyatri profesörü Dr. Mark Olfson, araştırmaya katılmamakla birlikte, sonuçların hafif depresyonu olan hastalara metin veya video terapisi arasında seçim hakkı verilebileceğini gösterdiğini söyledi.

Areán, ruh sağlığı uzmanlarının bazılarının hâlâ metin tabanlı terapiler konusunda çekinceleri olduğunu belirtti. Çünkü terapist hastayı yüz yüze görmediği için tehlike sinyallerini kaçırma riski bulunuyor. Ancak çalışmada herhangi bir olumsuz olay yaşanmadı.

Deneyde, video terapisi alan katılımcıların terapiden erken ayrılma oranı, metin tabanlı terapiye göre daha yüksekti. Öte yandan, araştırmacılar video seanslarının terapistlerle daha güçlü bir bağ kurduğunu; bu terapistlerin hastalar tarafından daha sıcak ve şefkatli algılandığını bildirdi. Deneyin ikinci aşamasında, bazı katılımcılar metin terapiden video seanslara geçince bağ kurma kalitesinin belirgin biçimde arttığı gözlemlendi.

Areán, bu farkın ileride araştırılmaya değer olduğunu belirtiyor. “Birini göremediğinizde nasıl güven ilişkisi kurarsınız?” diye soran Areán ekliyor.

“Sessizlikleri nasıl yorumlarsınız? Ağlıyorlar mı, gülüyorlar mı?”

© 2025 The New York Times Company

Kaynak: Gazete Oksijen