22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 17.02.2023 04:39 | Son Güncelleme: 17.02.2023 11:32

Michael Kimmelman: Türkiye’deki binaların yarısı standart dışı

The New York Times’ın mimari eleştirmeni yazdı: Ülkedeki binaların yarısı standarda uymuyor. Hükümetten en azından kentlerin müteahhit ve siyasetçilerin değil yaşayanların ihtiyaçlarına cevap vermesini sağlaması beklenir. Kentlerin zamana direnebilmesi için sürekli özen gerekir
Hassan Ayadı / AFP Gettı Images
Hassan Ayadı / AFP Gettı Images

Michael Kimmelman / The New York Times

Evinden ilaçlarını alacaktı. Eğer bunca yıl sonra yerlerini hatırlayabilirse saç fırçasını ve bir fotoğrafı da almaya niyetliydi. 2009 yılıydı. İtalya’nın merkezindeki Abruzzo’nun başkenti L’Aquila’nın depremle yıkılmasının üzerinden birkaç gün geçmişti. Yetkililer kenti halka kapatmış ama kadın ve kardeşi bir şekilde içeri sızmıştı. Onu gördüğümde yıkık boş meydanın ortasında bastonuna yaslanmış, deprem yatay kestiği için kapağı havada bir kaba benzeyen yüzyıl ortasından kalma binaya bakıyordu. Yardım istedi. Uzakta olduğumuz için Türkiye ve Suriye’deki gibi felaketleri yıkılan bina ve ölü sayıları üzerinden ölçüyoruz. Haberlerde inanılmaz geniş bir felaket bölgesi söz konusu, kurtarma çalışmalarıysa yavaş. Bu nedenle yüzlerce, muhtemelen binlerce kurban ölü veya diri hala enkaz altında. Yüz binlerce insansa evi, yemeği, içme suyu, tıbbi malzemeleri olmadan soğukta bekliyor.

Tuğla ve çelik, asfalt ve taş kullanarak binalar yapıyor ve böyle bir şey başımıza gelene kadar şehirlerin ne kadar kırılgan olduğunu unutuyoruz. Sonra yeniden inşa etmeye uğraşıyoruz. Kentler bizim için yaşam demek olduğundan şehirleşme dürtüsü içimizde yer etmiş. Ama tüm diğer yaşam formları gibi kentlerin de zaman içinde güçlü ve verimli kalabilmesi için sürekli özene ihtiyacı var. Türkiye’de bu özenin gösterilmediği ortada. 1999’da yaşanan ve 17 bin kişinin öldüğü depremin ardından inşaat kanunları hazırlandı ve güncellendi. Ancak yetkililer deprem yönetmeliklerini yok sayan müteahhitleri görmezden geldi ve kurallara uyduğu varsayılan projeleri gereğince denetlemedi. 2018 yılında hükümet imar kanunlarını ihlal etmiş müteahhit ve vatandaşlarına para karşılığı af çıkardı. Binaları güvenli hale getirmeleri şart koşulmadı.

Yasalar iyi ama...

Associated Press son depremlerle ilgili bir haberinde 2018 imar affı öncesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Türkiye’deki binaların yarıdan fazlasının yani 13 milyon konutun standartlarına uygun olmadığını kabul ettiğini hatırlattı. Antakya gibi L’Aquila da bilinen bir deprem bölgesinde yer alıyor. 1349 yılındaki depremde 800, 1703 yılındaki depremde 3 bin kişi ölmüş, Papa XI. Clemens nüfusu yeniden artırmak için evlenme yasağından muaf tutulan rahip ve rahibeleri kente yollamıştı. 2009’daki depremde 300’den fazla insan öldü, yüzlerce tarihi bina yıkıldı, on binlerce insan evsiz kaldı. İtalyan yetkililer hızla harekete geçip hayatta kalanları kentin dışındaki ve deniz kenarındaki çadır ve geçici konutlara yerleştirdi. Yıkılan binaların yeniden inşa edileceği sözü verildi. Dönemin başbakanı Silvio Berlusconi bu “yeni kentlerin” ve prefabrik evlerin bir “İtalyan mucizesi” olduğunu söyledi. Ama medeni yaşamdan kopuk yerleşimler yıllar geçtikçe kalıcı bir niteliğe büründü.

Kahramanmaraş’taki enkaz kaldırma çalışmaları, 14 Şubat (Fotoğraf: Sergey Ponomarev/The New York Times)

Müteahhitlerin mafya bağlantılarına dair soruşturmalar başladı. Neticede L’Aquila’nın toparlanma süreci sekteye uğradı. Haklı olarak böyle riskli yerlerde yeniden inşaata girişmenin mantıklı olup olmadığını sorabilirsiniz. Üstelik şimdi yeni bir tehdit de söz konusu: İklim değişikliği. Bilim insanlarına göre önümüzdeki yıllarda yükselen denizlerin, taşkınların, kuraklığın ve aşırı hava koşullarının hayatı giderek zorlaştıracağı veya imkansız hale getireceği yerlerden büyük çaplı göçler yaşanacak. İklim değişikliği şimdiden dünyada milyonlarca insanı yerinden etmiş durumda. Ama her şey mantıkla açıklanamıyor. Neticede kent dediğiniz tuğla ve harçtan ibarettir. Ama sakinleri için kent bir saç fırçasının ve bir fotoğrafın saklı olduğu yerdir.

Maalesef bir istisna

Sosyal örgünün kolektif iplikleriyle bir yaşam, bir aile, bir tarih, bir semt ve bir halk örülür. Hükümetten en azından binaların ve sokakların yasalara uygun yapılmasını, şehirlerin müteahhit ve siyasetçilerin değil yaşayanların ihtiyaçlarına cevap vermesini sağlaması beklenir. Ama dünyanın büyük kısmı için bu bir istisna. Depremden birkaç yıl sonra L’Aquila’ya döndüğümde boş Duomo Meydanı’nda laflayan birkaç adam gördüm. İçlerinden Antonio Antonacci adındaki emekli avukat bana evinin depremde yıkıldığını söyledi. Bir saat uzaklıkta yaşayan bir akrabasının yanına taşınmıştı. Şanslı olduğunu ancak kendisi gibi hayatı dağılmış eski ahbaplarıyla buluşmak için her hafta aynı meydana geldiğini söyledi. Kent viraneydi. Ama yuvaları orasıydı. 

© 2023 The New York Times Company