12 Aralık 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 12.12.2024 00:00 | Son Güncelleme: 12.12.2024 00:26

Netanyahu Biden'ı dinleseydi Esad hala koltuğundaydı

Esad rejimi sadece 12 günde devrildi ve şimdi dünya bu rejim değişikliğinin perde arkasını aralamaya çalışıyor. ABD, zayıflayan Rusya ve İran'ın bu çöküşü kolaylaştırdığını savunsa da Netanyahu rejimin yıkılmasını doğrudan kendi operasyonlarına bağlıyor
Netanyahu Biden'ı dinleseydi Esad hala koltuğundaydı

David E. Sanger / The New York Times

Beşar Esad Rusya'daki yeni konutuna henüz yerleşmişti ki, Suriye'de 53 yıl ve iki kuşak süren acımasız aile yönetimine son verilmesinden kimin pay çıkaracağı tartışması patlak verdi.

ABD Başkanı Joe Biden ve yardımcıları; Rusya, İran ve Hizbullah da dahil olmak üzere Suriye'nin ana destekçilerini zayıflatmak üzere durmaksızın çalıştıkları için 'sahneyi' hazırladıklarını söylüyorlar. Biden'a göre Esad'ın müttefiklerinden hiçbirinin tam da kurtarılmaya ihtiyaç duyduğu anda onu kurtarmaya gelememesinin ya da buna istekli olmamasının bir nedeni vardı.

İsrail ve ABD farklı tezler öne sürüyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve yardımcıları ise çok farklı bir hikaye anlatarak Esad'ın düşmesinin tek nedeninin İsrail'in Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı öldürmesi olduğunu söylüyor ve Netanyahu bunu “eksenin çöküşünde bir dönüm noktası” olarak nitelendiriyor. İsrailli yetkililer, Netanyahu'nun bu saldırıyı Nasrallah'ın peşine düşmenin daha büyük bir savaşı riske atacağından korkan Biden yönetiminin itirazları üzerine düzenlediğini belirtmekte gecikmedi.

'Netanyahu Biden'ı dinleseydi Esad yerli yerindeydi'

Netanyahu ayrıca kilit noktanın savaşı durdurmaları yönünde tüm baskılara rağmen tüm hedeflerine ulaşmak için operasyonları sürdürmek olduğunu söyledi. Netanyahu'nun mesajı açıktı: Biden'ın “daha geniş bir savaştan” kaçınılması yönündeki uyarılarını dinlemiş olsaydı, Esad büyük olasılıkla bu hafta hala sarayında uzanıyor olacaktı.

Burada gerçeği ortaya çıkarmak kolay değil ve Orta Doğu tarihçileri büyük olasılıkla yıllarca hangi faktörlerin rol oynadığını tartışacaklar. Esad'ın düşüşünde Amerika'nın bir katkısı olduysa da bu biraz zaman aldı: Ağustos 2011'de Başkan Barack Obama Esad'ın “kenara çekilme” zamanının geldiğini söyledi ve iki yıl sonra başkan olarak İsrail'e yaptığı ilk ziyarette Netanyahu ile birlikte Esad'ın tüm meşruiyetini kaybettiğini ve “gitmesi gerektiğini” ilan etti.

ABD istihbaratı bile Esad'ın çöküş hızına şaşırdı

Ancak onu devirmek için gerçek bir plan yoktu ve Pazar günü nihayet gerçekleştiğinde, rejimin çözülmesi o kadar hızlı oldu ki ABD istihbarat yetkilileri çöküşün hızı konusunda şaşkınlığa uğradı.

Brookings Enstitüsü'nde İran ve bölgeyi yakından takip eden akademisyen Suzanne Maloney Salı günü yaptığı açıklamada Biden'ın baskı yaratma konusunda haklı olabileceğini ancak Esad hükümetini devirmeye yönelik bir ABD planı olmadığının da açık olduğunu belirtti.

“ABD politikasının Esad'ın düşmesine katkıda bulunduğunun muhtemelen doğru olduğunu düşünüyorum” diyen Biden ise ‘ABD, İran'ın bölgesel erişiminin zayıflamasına yardımcı oldu ve Rusya'nın Esad'a verdiği askeri desteğin temposunu sürdürmesini engelledi’ dedi.

Biden'ın bu sözlerine karşın Maloney, “Biden yönetiminin bundan kendine pay çıkarması pek uygun değil - kendilerini bu zalim rejimden kurtaran eylemleri gerçekleştirenler nihayetinde Suriyeliler olmuştur” şeklinde konuştu.

“Geçtiğimiz hafta Suriye'de gördüğümüz sonucu hedefleyen daha geniş bir ABD stratejisine dair hiçbir kanıt yoktu” diyen Maloney, “Washington yıllar önce Suriye'ye ilgisini kaybetmişti” ifadelerini kullandı.

Biden zirvede bırakmak istiyor, Netanyahu itibarını kurtarma peşinde

Biden için Suriye'deki çöküş, görevde olduğu süre boyunca ABD ekonomisinin istikrarlı büyümesinden ittifakların yeniden kurulmasına kadar pek çok alanda mirasını sağlamlaştırmayı amaçlayan bir dizi konuşma yaptığı sırada geldi. Ülkesinde bir yolsuzluk davasıyla karşı karşıya olan ve hükümetinin 7 Ekim 2023'te Hamas'ın gerçekleştireceği terör saldırısını neden görmediğine dair eleştirilerle boğuşan Netanyahu ise itibarını kurtarmaya çalışıyor.

Dolayısıyla, İran'ın silah, para ve nüfuz akışının merkezi olan ve uzun bir iç savaşta kendi halkına karşı kimyasal silah kullanan bir rejimin devrilmesinde pay sahibi olmak, uzun kariyerlerinin sonuna gelmiş iki siyasetçi için oldukça karşı konulmaz bir durum. Ve ortalığı daha da karıştırmak için, her ikisi de diğerinden ne kadar hoşlanmadığını gizlemek için fazla çaba sarf etmiyor.

Yaklaşım farklılıkları Salı günü de devam etti. İsrail Suriye'nin donanmasından geriye kalanlara saldırdı ve Suriye'nin kimyasal silah programıyla bağlantılı yerleri vurdu. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, ordunun son günlerde Suriye'de belirli ölçüde risk oluşturan stratejik hedefleri vurmak ve yok etmek için nasıl faaliyet gösterdiğini anlattı.

Beyaz Saray'da Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü John Kirby bu gelişmelere net bir yorum yapmaktan kaçındı. Kirby bu tesislerin hedef alınmasını ne onayladı ne de eleştirdi ve ABD'nin İsraillilere operasyona yardımcı olacak istihbarat sağlayıp sağlamadığını paylaşmadı. Kirby sadece “Tahmin edebileceğiniz gibi İsrail ile güçlü bir istihbarat paylaşımımız var” dedi. Ancak mevcut operasyonlarda bunun “neye benzediğini” söylemekten kaçındı.

ABD'ye göre İran ve Rusya'nın zayıflığı Suriye'de rejimi değiştirdi

Ancak Kirby, Rusya Ukrayna'yı başarıyla ele geçirseydi ya da İran İsrail'e yönelik son füze saldırılarında başarılı olsaydı, her iki ülkenin de uzun süredir müttefiki olan Suriye'ye yardım etmek için daha iyi bir konumda olacağını iddia etti. Bunun yerine savaşın dışında kaldılar. Kirby bunun bir tesadüf olmadığını söyledi.

“İster Hamas'a karşı olsun ister Hizbullah'a karşı, hiç kimsenin oyunun kurallarını değiştiren tek bir operasyona aşırı vurgu yapması gerektiğini düşünmüyorum” diyen Kirby, buna karşın Biden'ın başkanlık seçimlerinden sonra Hizbullah ile ateşkese varma hamlesinin ciddi bir sinyal gönderdiğini söyledi ve "İsyancı gruplar Hizbullah'ın artık savaşta olmadığı gerçeğini dikkate aldılar" şeklinde konuştu.

Netanyahu'nun anlattığına göre, İsrail'in Hizbullah'a saldırısı olmasaydı ABD'nin arabuluculuğunda bir ateşkes de olmayacaktı; bu saldırı, terör örgütünün lider kadrosunun bazı üyelerinin ölümüne yol açan ve savaşçılarını derinden sarsan çağrı cihazları ve cep telefonlarının patlatılmasıyla başladı. Ardından Hizbullah'ın füze stokunun büyük bir kısmının imha edilmesi ve lider kadrosunun öldürülmesi geldi.

Kısacası Netanyahu, Biden'ı dinlemiş olsaydı Hizbullah'ın hala Lübnan'da iktidarda ve Esad'ın da hala Şam'da olacağını savunuyor. Ancak bugün bunun yerine Esad'ın sarayları yağmalanıyor.

© 2024 The New York Times Company