David E. Sanger, Julian E. Barnes, Vivian Yee and Alissa J. Rubin / The New York Times
Orta Doğu'da ABD, İsrail ve İran'ı doğrudan çatışmanın içine çekebilecek bir savaşın patlak vermesinden duyulan tüm korkulara rağmen, çatışmanın şu ana kadarki ilginç bir özelliği, hem Tahran hem de Washington'ın güçlerini doğrudan temasa sokmaktan kaçınmaya özen göstermesi.
Amerikalı ve Avrupalı diplomatlar ve diğer yetkililer bunun ne kadar süreceğini kimsenin bilmediğini söylüyor. Ancak çatışmanın 100. gününde, kilit oyuncuların çoğunun değerlendirmesi, İran'ın vekillerini ABD ordusuna sorun çıkarmaya ve Irak, Suriye, Lübnan ve Kızıldeniz'in nakliye yollarında İsrail ve Batı'ya baskı yapmaya iterken, daha büyük bir patlamayı kışkırtmaktan kaçınmak için bazı yollara başvurduğu yönünde.
Tedbirli davranılıyor
Bu, ince sinyaller, saldırılar ve taktikler ve inkâr edilebilir eylemlerle dolu çok hassas bir dans. Tedbirli davranıldığına dair kanıtlar parça parça ama her yerde. Her ne kadar İran son haftalarda uranyum üretimini büyük ölçüde arttırmış ve nükleer silah üretme kapasitesinin yeniden hızlanabileceği korkularını yenilese de bomba sınıfı yakıt eşiğinin hemen altında kalmaya özen gösterdi. Bu, yeraltındaki nükleer komplekslerine karşı askeri harekatı tetikleyebilecek kırmızı çizgi olarak kabul ediliyor.
İsrail 2 Ocak'ta bir Hamas liderini öldürmek için Beyrut'un bir banliyösünü vurduğunda, yakındaki Hizbullah savaşçılarına zarar vermemek için Gazze'deki operasyonunun tam tersi çok hassas bir saldırı düzenledi. Bu sayede İsrailli yetkililer İran tarafından finanse edilen ve silahlandırılan Hizbullah'a Lübnan'ın güney sınırındaki kısasa kısas saldırıları tırmandırmak gibi bir niyetlerinin olmadığını açıkça ifade edebildiler. Altı gün sonra Hizbullah'ın en seçkin güçlerinden birinin komutanı olan ve şimdiye kadar öldürülen en kıdemli Hizbullah subayı olan Wissam al-Tawil'i öldürdü.
Savaş İran'ın çıkarına değil
ABD birkaç gün önce Yemen'de Husilerin fırlatma tesislerini, radarlarını ve silah depolarını vurduğunda, niyetini açıkça belirtti ve gece saldırdı. Kızıldeniz'deki gemilere yapılan saldırıların arkasındaki Husi liderliğini hedef almaktan kaçındı. İranlı liderler Ortadoğu'da ortalığı karıştırmaktan ne kadar memnun olurlarsa olsunlar, topyekûn bir savaş, yüce liderinin sağlık durumu kötü olan ve son yıllarda sokakları protestocularla dolan bir ülkenin çıkarına değil. Eski bir ABD diplomatı olan Ryan Crocker, İran yönetiminin en çok önemsediği şeyin rejimin istikrarı olduğunu söylüyor.
Amerika Birleşik Devletleri de çatışmaları kontrol altında tutmaya çalıştı. Ancak tarih, ABD'nin 1917'de Birinci Dünya Savaşı'na, 1941'de İkinci Dünya Savaşı'na, 1950'de Kore'ye ve 1960'larda Vietnam'a girmesiyle açıkça görüldüğü gibi, ABD birliklerini dünyanın öbür ucunda kontrolden çıkan çatışmaların dışında tutmaya yönelik başarısız çabalarla dolu. Kazalar, suikastlar, batan gemiler ve ters giden yönlendirme sistemleri, en dikkatli şekilde planlanmış stratejiyi bile baltalayabilir.
Strateji Ukrayna'da işe yaradı
Ancak yaklaşık iki yıldır Ukrayna'da, Başkan Joe Biden'ın en yakın yardımcılarını bile hayrete düşüren benzer, dile getirilmeyen bir dizi kısıtlama işe yaradı. Başlarda Biden orduya Ukrayna'yı desteklemek için elinden gelen her şeyi yapması talimatını verdi; yeter ki ABD güçleri karada, havada ya da Karadeniz'de doğrudan Rusya'ya saldırmasın. Ayrıca, bir Rus füzesinin komşu bir NATO ülkesini vurması halinde ne olacağı konusunda sürekli bir endişe olmasına rağmen, Ukraynalıların Rus topraklarındaki hedeflere karşı ABD silahlarını kullanmamalarını emretti.
Ancak Moskova ve Washington'ın yaklaşık 80 yıllık bir Soğuk Savaş sinyal gönderme geçmişi vardı ve bu geçmiş Küba füze krizinden sonra sıcak hatlarla doldu. İran söz konusu olduğunda, kontrollü tırmanmanın kontrollü kalmasını sağlayacak ne bir geçmiş ne de doğrudan iletişim var. ABD'li istihbarat yetkilileri verdikleri mülakatlarda, Kızıldeniz'deki Husi operasyonlarını teşvik etse de İran'ın daha geniş çaplı bir savaşla ilgilenmediğini değerlendirmeye devam ettiklerini söylüyorlar. İran'ın vekillerinin tüm amacının, İran'ın kaçınmak istediği türden bir savaşı başlatmadan İsrail ve ABD'yi vurmanın bir yolunu bulmak olduğunu savunuyorlar.
Husilere silah sağlıyor
Üst düzey İranlı liderlerin Kızıldeniz'deki gemilere yönelik son Husi saldırılarının emrini verdiğine dair doğrudan bir kanıt olmadığı belirtiliyor. Ancak ABD'li yetkililere göre İran'ın Husilerin eylemlerini desteklediğine şüphe yok ve istihbarat değerlendirmeleri İranlı yetkililerin çatışmanın tırmanmasının Batı'ya maliyetini arttıracağına inandıklarını iddia ediyor.
Beyaz Saray'ın gizliliğini kaldırdığı bilgilere göre İran Husilere silah tedarik ediyor ancak Husiler Çin'den ve diğer tedarikçilerden alınan parçalarla bir araya getirilen insansız hava araçları da dahil olmak üzere giderek daha fazla sayıda silahı kendileri yapabiliyor. ABD'li yetkililer İran'a ait gemi ve uçakların hedefleme verileri sağladığına inanıyor. Ancak yetkililer cuma günü yaptıkları açıklamada, ABD casusluk teşkilatlarının Husilerin bağımsız bir örgüt olduğuna ve İran'ın günlük operasyonlarını dikte etmediğine inandığını söyledi.
Lübnan, Irak, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerde görev yapmış ünlü eski bir Amerikalı diplomat olan Crocker, ,"Tüm bunların temelinde yatan soru şu: Bu vekillerin eylemleri ne ölçüde İran'dan yönlendiriliyor ve ne ölçüde yerel girişimler?" dedi. Crocker, Hamaney'in bölgede güç projeksiyonu yapma konusunda selefinden ya da İran Şahı rejiminden daha etkili olduğuna inanıyor. Ancak Tahran'ın ne kadarını doğrudan kontrol ettiği sorusunun hala net olmadığını belirtti.
"Kırmızı çizgisi kendi sınırları"
Orta Doğu'daki diplomatlar, İsrail'in sertlik yanlısı hükümetinin çatışmayı kontrol altına almaya Biden yönetiminden çok daha az yatırım yapmasından endişe duyduklarını söylüyorlar. Bazı teorisyenlere göre İran'ın vekillerini vurmak ve ABD'yi daha doğrudan işin içine çekmek faydalı olabilir. Londra merkezli bir araştırma kuruluşu olan Chatham House'da İran uzmanı olan Sanam Vakil, "İran çatışmayı yurtdışına taşımaya çalıştı. İran'ın kırmızı çizgileri İran'ın sınırlarıdır. Bu noktada, bölgede kumar oynamaya çok istekli ama içeride değil" ifadelerini kullandı.
Yine de bu strateji İran için risk taşıyor. ABD askerlerinin bir saldırıda ölmesi halinde ki yakın zamanda yaşanan birkaç olayda bunun eşiğinden dönüldü, Biden'ın ABD'nin tepkisini ayarlama seçenekleri çok daha sınırlı hale gelecek. Yetkililer, Amerikalıların öldürülmesi halinde İran'a yönelik saldırı baskısının keskin bir şekilde artacağını kabul ediyor. İran-Husi ilişkilerini inceleyen Yemen analisti Rainam al-Hamdani, "İranlılar için şimdiye kadar çok iyiydi ama artık çok riskli bir noktaya gelmeye başladı. Bu vekillerden birinin atacağı yanlış bir adım, yanlış zamanda yanlış yere isabet ederse, gerçekten bölgesel bir savaş riskiyle karşı karşıya kalırız" dedi.
© 2024 The New York Times Company