05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 22.09.2025 14:00 | Son Güncelleme: 22.09.2025 14:10

New York Times: Avrupa'nın büyük Gazze sözleri, büyük eylemlere dönüşmüyor

Avrupa ülkeleri BM Genel Kurulu öncesinde Filistin'i tanımak için sıraya girmiş olsa da İsrail'e yönelik herhangi bir adım atılmaması dikkat çekiyor. New York Times, Gazze'de yaşananlara Avrupa'nın verdiği reaksiyonu masaya yatırdı
Saher Alghorra / The New York Times
Saher Alghorra / The New York Times
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Jeanna Smialek / The New York Times

Avrupa ülkeleri, bu hafta New York’ta yapılacak BM Genel Kurulu’nda Filistin’i devlet olarak tanıma planına destek vermek için sıraya giriyor. Üst düzey yetkililer İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki eylemlerini geniş ölçüde kınıyor; bazıları savaşı “soykırım” olarak nitelendirmeye bile başladı.

Ancak büyük sözler, henüz büyük eylemlere dönüşmedi.

Avrupa Birliği, İsrail mallarına daha yüksek gümrük vergileri uygulanmasını önerdi, fakat bunun hayata geçip geçmeyeceği belirsiz. Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetini cezalandırmaya yönelik diğer girişimler ise özellikle Almanya’nın muhalefeti nedeniyle çıkmaza girdi.

Tek tek ülkelerin adımları da söylemlerinin gerisinde kaldı. Gazze’ye yardım ulaştırma girişimleri sınırlı kaldı; açlık bölgeyi pençesine alırken bile yardımlar akamadı. Ülkeler, Gazze’den yalnızca çok az sayıda sığınmacıyı kabul ediyor; göç meselesi çoğu yerde iç politikada hassas bir konu olmaya devam ediyor.

Belçika, nispeten esnek göç uygulamaları ve hâlihazırda büyük bir Filistinli topluluğa sahip olması nedeniyle Avrupa’daki diğer ülkelere kıyasla daha fazla Filistinli sığınmacı başvurusuna sahip. Ancak burada bile sığınma başvurusu yapmak zor olabiliyor. Bu yıl birçok başvuru reddedildi. Belçika, vatandaşlarını ve ülkede ikamet edenlerin ya da mültecilerin aile üyelerini Gazze’den tahliye ediyordu, ancak Nisan ayında yaklaşık 500 kişiyi kapsayan tahliye listesini kapattı.

Güney Gazze’nin Refah kentinden 34 yaşındaki Bahjat Madi, 2022’den beri Belçika’da, 2024’ten beri de oturma iznine sahip. Madi, sürecin sonuçlarını bizzat yaşıyor: Babası hâlâ Gazze’de ve çıkmak için çabalıyor.

“Babamın hayatta kalması için her şeyi yapmak istiyorum,” diyor Madi. Şu anda babasının vize başvurusunun uzaktan kabul edilmesi için dava açmış durumda.

Babası insani vize talep ediyor ancak başvuruyu Kudüs’teki konsoloslukta yapması gerekiyor — bu da Gazze’de mahsur kalan biri için neredeyse imkânsız. Vizeyi alabilirse, sonunda bir tahliye listesine eklenme ihtimali olabilir. Ama bu düşük bir ihtimal ve yıllar alabilir.

“Gece kendimle konuşmak, ‘Elimden geleni yapıyorum’ demek istiyorum,” diyor Madi. “Ama bu yetmiyor.”

Karar vericiler için asıl soru, Avrupa’nın kınama ve kaygı dolu sözlerini daha güçlü eylemlere dönüştürüp dönüştürmeyeceği. Avrupa kamuoyu İsrail’in savaşı yürütme biçimine karşı dönmüş durumda, ancak köklü ittifaklar ve sorunlu siyasi geçmişler, Almanya ve İtalya gibi ülkelerin güçlü adımları desteklemesini engelliyor.

Tanıma dalgası somut desteğe dönüşecek mi?

Uluslararası ilişkiler odaklı düşünce kuruluşu German Marshall Fund South’un genel müdür yardımcısı Kristina Kausch, “Bu kadar kısa sürede böylesine uluslararası bir ivmenin oluştuğu bir an görmedim, bu yüzden gerçek bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Ama lafın ötesinde ne tür somut taahhütler geleceğini görmemiz gerekecek" dedi.

“Bu sadece Filistinlilerle ilgili değil,” diye ekledi. “Bu, Batı’nın ve Avrupa’nın uluslararası hukuku ve çok taraflılığı savunup savunamayacağıyla ilgili.”

Geçen hafta Lüksemburg, Belçika, Britanya ve diğer birçok ülkeye katılarak New York’taki BM toplantısında Filistin’i devlet olarak tanıyacağını açıkladı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un öncülük ettiği bu girişim, İsrail üzerindeki baskıyı artırmayı hedefliyor. Geçen salı, Gazze’deki savaşı soruşturan bir BM komisyonu, İsrail’in Filistinlilere karşı soykırım işlediğini belirtti. Bu konunun BM toplantısında öne çıkması bekleniyor. İsrail ise bu suçlamayı “çarpıtılmış ve asılsız” olarak nitelendiriyor.

Bazı Avrupa ülkeleri daha somut adımlar attı. Örneğin, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez, 700 milyon avroluk (yaklaşık 825 milyon dolar) roketatar alım sözleşmesini iptal ettikten sonra, İsrail’e silah ve mühimmat satışını kalıcı olarak yasaklama sözü verdi. Belçika ise işgal altındaki Batı Şeria’daki İsrail yerleşimlerinden yapılacak ithalata yasak getirme planını geçtiğimiz günlerde duyurdu.

Ancak bu tür adımlar savaşın gidişatı üzerinde çok az etki yarattı. Bölgeden insanları kaçırmak gibi diğer önlemler ise siyasi açıdan çok daha zor.

Aşırı sağın yükselişi Avrupa'yı temkinli davranmaya itiyor

2015’teki büyük Suriyeli mülteci akınının Almanya ve diğer ülkelerde aşırı sağın yükselmesine katkıda bulunmasının ardından, ülkeler çok sayıda yerinden edilmiş Filistinliyi kabul etme konusunda temkinli davranıyor. Bu da Gazze’den gelen birçok insanı ya orada mahsur bırakıyor ya da Mısır gibi komşu ülkelerde belirsizlik içinde yaşamaya zorluyor.

Ülkeler, tek başına bir devletin yapabileceklerinin sınırlı olduğunu savunuyor ve ekonomik ile diplomatik gücü sayesinde Avrupa Birliği’ne yanıt vermesi için çağrıda bulunuyor. Birlik toplamda İsrail’in en büyük ticaret ortağı; 2024’te İsrail’in toplam mal ticaretinin %32’sini AB oluşturdu.

“Avrupa’nın harekete geçmesi gerçekten acil bir durum,” dedi Belçika Dışişleri Bakanı Maxime Prévot bu ay verdiği bir röportajda. “Kamuoyunda birçok kişi, Avrupa’nın neden bu kadar çekingen davrandığını anlamıyor.”

Ancak birlik çapında girişimler hayata geçirilmekte zorlanıyor.

Avrupa Birliği bir arada hareket etmekte zorlanıyor

Avrupa Birliği’nin diplomatik kanadı, bu yıl İsrail ile ilişkileri düzenleyen bir anlaşmayı gözden geçirdiğinde, İsrail’in söz konusu anlaşma kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler buldu.

Bu sonucun ardından, Avrupa Birliği’nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, Avrupa’nın siyasi liderlerine İsrail’in Horizon Europe adlı araştırma fonu programına katılımını yasaklama seçeneğini sundu. Ancak bu adım bile üye devletlerden yeterli destek bulmakta zorlandı.

Geçen ay 200’den fazla eski AB büyükelçisi ve diplomatik personel, İsrail’e daha etkili baskı yapılamamasından duydukları “derin hayal kırıklığını” dile getiren bir mektubu AB liderlerine gönderdi.

Şimdi komisyon, en büyük hamlesini yapıyor: İsrail ile olan ticaret anlaşmasının bir bölümünü askıya almaya çalışıyor. Bu yapılırsa, milyarlarca avroluk ticarette İsrail’in gördüğü ayrıcalıklı muamele kaldırılacak.

Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, “Gazze’de yaşananlar dünyanın vicdanını sarstı” dedi.

Bu teklif, İsrail’in yaptıklarını kınama anlamına geliyor. Onaylanması için geniş bir çoğunluk gerekecek ancak oybirliği gerekmiyor. Analistler, bu nedenle politikanın hayata geçme ihtimalinin olduğunu belirtiyor.

Fakat bu yine de garanti olmaktan çok uzak. Özellikle Almanya, Holokost geçmişi nedeniyle İsrail’i açıkça eleştirmekte tereddüt ediyor. İtalya da benzer şekilde isteksiz davranıyor.

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, geçen hafta yaptığı açıklamada İsrail eleştirilerinin “giderek artan bir şekilde antisemitizmin zehrinin yayıldığı bir bahane” haline geldiği uyarısında bulundu. Merz, Perşembe günü yaptığı açıklamada ise hükümetinin, Avrupa Birliği’nin İsrail’i cezalandırma girişimlerini destekleyip desteklemeyeceğine gelecek ayın başına kadar karar vereceğini söyledi.

Birliğin en üst düzey diplomatı Kaja Kallas ise Çarşamba günü, uzlaşı sağlama konusundaki zorluğun devam edebileceğini belirtti: “Politik çizgiler, şu ana kadar oldukları yerde duruyor”