13 Temmuz 2025, Pazar
Haber Giriş: 20.06.2025 14:18 | Son Güncelleme: 20.06.2025 14:36

New York Times: İran rejimi ilk kez bu kadar köşeye sıkıştı

Bu tespit, bölgeyi uzun yıllardır takip eden Pulitzer ödüllü NYT yazarı Roger Cohen’e ait: İran'ın toplam üretimi 2012'den beri %45 düştü. Nükleer silaha para harcanıyor ancak bu düşüşte yolsuzluk, başarısız özelleştirme ve şişirilmiş devlet şirketleri de etkisi var
New York Times: İran rejimi ilk kez bu kadar köşeye sıkıştı
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Roger Cohen / The New York Times

İsrail, nükleer silah programına ve silahlı bölgesel vekiller aracılığıyla İslam Devrimi'ni yaymaya milyarlarca dolar harcayan, iç ekonomik felaketi yönetip felç eden, halk tarafından sevilmeyen, baskıcı bir İran rejimini vuruyor.

86 yaşındaki otokrat Ayetullah Ali Hamaney, 36 yıldır bu huzursuz ulusu yönetiyor ki bu muhafazakar görevde yetkinliğini kanıtladı. Ruhani lider kumarbaz biri değil. Ancak genç ve hevesli bir toplumdan uzak olan sistemi birçok kişiye katı göre çok katı ve ve artık köşeye sıkışmış durumda.

Çatışmaların ilk haftasında İsrail, İran'ın nükleer yakıtının çoğunun üretildiği Natanz zenginleştirme tesisini vurdu, rejimin en üst düzey generallerinden en az 11'ini ve birkaç nükleer bilim insanını öldürdü, petrol ve enerji tesislerini bombaladı, İran hava sahasının kontrolünü tamamen ele geçirdi ve on binlerce insanı başkent Tahran'dan kaçmaya zorladı.

İran Sağlık Bakanlığı sözcüsü, geçen pazar günü itibarıyla İran genelinde en az 224 kişinin öldüğünü, bunların çoğunun sivil olduğunu söyledi. Ancak İsrail'in bombardımanı o günden bu yana devam ettiği için bu rakamın arttığı kesin. İran füzeleri ise en az 24 İsrailli'yi öldürdü.

SSCB’nin son günleri gibi

Washington'daki Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nda İran uzmanı Karim Sadjadpour “İslam Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği'nin son yıllarında olduğu gibi çekilmeyi bekleyen çürümüş bir diş gibi. Hamaney, şimdiye kadar karşılaştığı en zor durumda” diyor.

Ancak Ayetullah daha önce de iktidarına yönelik tehditlerle karşı karşıya kalmış, bu durumlardan üstünlüğünü koruyarak çıkmıştı. 2009 yılında, milyonlarca insan, hileyle kazanıldığına inanılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini protesto etmek için Tahran sokaklarına döküldüğünde, devletin görevlendirdiği haydutların, onur ve özgürlük talep eden cesur kadınları defalarca dövdüğünü gördüm. İlk birkaç gün rejimin geleceği belirsizdi. Ancak rejim, acımasızca galip geldi. Çok sayıda gösterici işkenceye maruz kaldı, tecavüze uğradı ve yüzlercesi öldürüldü.

İran rejiminin şu anda karşı karşıya olduğu zorlukların rejimin sonunu getireceği henüz belli değil. Gece gökyüzüne “Hamaney'e ölüm” sloganları yükseliyor ancak bombaların altında protesto gösterileri hem imkansız hem de hükümet baskısı altında çok riskli. Aynı nedenle, siyasi geçişi yönetecek belirgin bir lider de yok.

Hamaney meydan okumaya devam ediyor. Geçen çarşamba, Başkan Donald Trump'ın hayatına yönelik tehdidine ve “koşulsuz teslim olma” çağrısına yanıt olarak “İran, dayatılan savaş karşısında olduğu gibi, dayatılan barışa da karşı durmaya devam edecek ve hiçbir dayatmaya boyun eğmeyecektir” dedi.
Bu sözler, neredeyse yarım asır önce Ayetullah Humeyni'nin devrimiyle Batı'ya karşı ayaklanan, Şah'ı deviren ve “Amerika'ya ölüm” sloganını haftalık motto haline getiren gururlu bir ulusun alışıldık sözleriydi.
Ancak o ayaklanma, vaat ettiği özgürlüğü asla getirmedi. Kadınlara giymek istemedikleri başörtüsü dayatılması ya da kronik ve felç edici kötü yönetim nedeniyle hayal kırıklığı giderek büyüdü.

Ekonomi neden kötü?

İran'ın gayri safi yurtiçi hasılası, yani toplam üretimi, 2012'den bu yana yüzde 45 düştü ve birçok insan çaresiz durumda. Nükleer programa yönelik felç edici uluslararası yaptırımlar bu düşüşe katkıda bulundu ancak yolsuzluk, başarısız özelleştirme programı ve şişirilmiş devlet şirketleri de aynı şekilde etkili oldu. İran, Obama yönetiminin son yıllarında ABD ile nükleer anlaşma imzaladı fakat Trump ilk döneminde bu anlaşmayı parçaladı.

Muhalifler dahi milliyetçi dalga içinde

İsrail'in bombardımanı devam ederken, hapis yatmış rejim muhalifleri arasında bile vatanseverlik dalgası belirtileri var. Bazıları için İran'ın şu anda gösterdiği zayıflık, Kuzey Kore gibi kendini korumak için nükleer bombaya ihtiyacı olduğunun kanıtı. İran'ın komşuları Pakistan, Hindistan, Rusya ve İsrail'in tamamının nükleer savaş başlıkları var.

2016 yılında İran'ın Meşhed kentindeki bir üniversitede ABD ve İsrail bayraklarını çiğnemek istemediği için dikkat çeken siyaset bilimi profesörü Saddagh Zibakalm, bir İran gazetesinde şöyle yazdı: “Muhalefetin parçası olsak bile, vatanımızın işgaline kayıtsız kalamayız. Sessiz kalamayız, daha da kötüsü, saldırganı destekleyemeyiz.”

Sadjadpour ve diğer gözlemcilerin tahminlerine göre, 92 milyonluk İran nüfusunun açık çoğunluğunun molla rejimine karşı olduğu göz önüne alındığında, İsrail'in askeri harekatının kapsamının genişlemesi muhtemelen kaçınılmazdı.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun tanımladığı gibi, bombardıman İran'ın zenginleştirilmiş uranyumu bomba yapımında kullanmasını engellemek için “önleyici bir eylem” olarak başladı. Ancak bu sınırlı misyon, şimdiden daha geniş kapsamlı bir misyonla yer değiştirmiş görünüyor.

'Gerçek bir son' ne demek?

Şimdi de Trump “bir son, gerçek bir son, ateşkes değil, gerçek bir son”dan bahsediyor ve Netanyahu nihai hedefini pek gizlemiyor. “İran'daki üst düzey liderlerin çoktan bavullarını topladıklarına dair işaretler var. Neler olacağını hissediyorlar” diyor.

Ancak, hayatta olan liderlerin valizlerini topladıklarına dair hiçbir kanıt yok ve İsrail'in bombardımanının İslam Cumhuriyeti'nin mezarına nasıl son vereceği belirsiz.

İslam Cumhuriyeti'nin devrilmesiyle elbette kaos çıkabilir. 2003'te Irak'ta ve 2011'de Libya'da Batı'nın askeri müdahalesiyle devrilen diktatörlerin yakın tarihi, ibretlik bir hikaye.

İslam Cumhuriyeti'nin hayatta kalma kararlılığını ve bunu başarmak için ne kadar ileri gidebileceğini küçümsemek aptalca olur.

ABD savaşa girerse psikoz derinleşir

Johns Hopkins İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu'nun eski dekanı Vali Nasr “İslam Cumhuriyeti aşağılanmış durumda ve daha önce hiç bulunmadığı bir noktada. Ancak İsrail'i yoracak ve ABD'yi istemediği bir şeye bulaştıracak kadar uzun süre hayatta kalabilir.”

Kesin olan bir şey var: ABD savaşa girerse, bu Tahran'da asla unutulmayacak. ABD'nin müdahalesi, derin bir Amerikan-İran psikozunun parçası haline gelecek. Bu psikozun unsurları arasında, Amerikan ajanları tarafından İran'da gerçekleştirilen anti-demokratik darbe, Batı karşıtı İran teokratik devrimi, 1979-81 yıllarındaki ABD rehine krizi, 1988'de 290 kişinin bulunduğu İran Hava Yolları'na ait 655 sefer sayılı uçağın düşürülmesi ve 1979 İran Devrimi'nden bu yana süren ideolojik savaş yer alıyor.

Acılarla dolu bir bir tarih bu fakat yine tarihten çıkarılacak derslerden biri de her kabusun bir gün sona erdiği. 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılacağını neredeyse kimse tahmin etmemişti. Sadjadpour “İslam Cumhuriyeti bir zombi rejimdir” diyor: “Uzun süredir kargaşa yayarak ayakta kaldı ancak hâlâ ayakta olsa da ölümcül bir hastalığa yakalanmış durumda.”

© 2025 The New York Times Company