David Belcher / The New York Times
Yeni İstanbul Modern müzesi çelişkiler içinde bir çalışma: Şehrin Avrupa yakasındaki Ayasofya Camii'nin ve doğusundaki Asya'nın muhteşem manzarasını sunuyor ancak ilk bakışta bir konteyner yığını gibi görünüyor. Tasarımının bu iki yönü de önemli.
Mimar Renzo Piano tarafından tasarlanan yeni bina, ilk ziyaretçilerini ağırladıktan bir aydan fazla bir süre sonra 20 Haziran'da resmi bir törenle açılacak. Şubat ayında on binlerce insanın ölümüne neden olan yıkıcı bir depremin ve Mayıs ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın beş yıl daha iktidarda kalmasını olanak tanıyan seçim sürecinin ardından bugünlerde daha fazla gündemde olan bir ülke için kültürel açıdan çok önemli bir an.
Modern sanatı onurlandırıyor
Yakın zamanda bir bahar öğleden sonrasında, aileler ve şehrin şımarıklığıyla ünlü sokak kedileri bitişikteki parkta uzanırken, yaklaşık 100 kişilik bir kalabalık 10 bin 500 metrekarelik binanın beş katında dolaşıyordu. Her biri yaklaşık altı ay sürecek olan açılış sergilerinin birçoğu modern Türk sanatçılarının yeteneklerini kutlarken aynı zamanda dünya genelindeki modern sanatı da onurlandırıyor.
Binanın Piano imzası taşıyan açık merdivenleri, ziyaretçileri lobiden üst katlara, oradan da şimdiden konuşkan Boğaz martılarının uğrak yeri haline geldiği çatı katına davet ediyor gibi görünüyor. Müzenin vizyonu da ülkenin geçmişini olduğu kadar bugününü de sanat yoluyla göstermek. Müzenin galerilerinde yer alan pek çok sanatçının eserleri bir arada görüldüğünde, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından ve ülkede 100 yıl önce bu yıl Ekim ayında kurulan cumhuriyetten bu yana Türk yaşamı, kültürü ve sanatının bir tür goblenini oluşturuyor.
"Türkiye'deki değişimi görebiliyorsunuz"
İstanbul Modern'in baş küratörü Öykü Özsoy Sağnak, yakın zamanda gerçekleştirdikleri bir tur sırasında, "Sergi düzenlemek hikâye anlatmaktır ve biz de 1940'lardan başlayarak tüm sosyal ve ekonomik değişimleri, cumhuriyetin kuruluşunu ve bunun sanatçıları nasıl etkilediğini anlatıyoruz. Her galeri yaklaşık 10 yıllık bir bölüm gibi, dolayısıyla kalıcı koleksiyonun tamamını gezdiğinizde, sanatçıların eserleri aracılığıyla Türkiye'nin zaman içinde nasıl değiştiğini görebiliyorsunuz" ifadelerini kullandı.
Müze 2004 yılında açıldığında konseptinin arkasında tam da bu yolculuk vardı. Müze, Eczacıbaşı Grubu ve Doğuş Grubu-Bilgili Holding tarafından finanse ediliyor. Yeni binanın inşaatı 2018 yılında başladı. Kurucuların planı her zaman kurumu deniz kıyısındaki evine geri döndürmekti. İstanbul Modern küratörlerinden Ümit Mesci, "Bu binanın ana fikri her zaman zemin kattan itibaren şeffaflıktı ve fikir, müzenin arkasındaki deniz ve park ile parkın 16., 18. ve 19. yüzyıllardan kalma binalarını birbirine bağlamaktı. Bu şeffaf zemin katta, kütüphane, kafe ve eğitim alanları gibi her şeyi ücretsiz ve halka açık hale getirmek söz konusuydu" dedi.
"Su ile arasındaki diyalogla ilgili"
Piano için İstanbul Modern tamamen konumuyla ilgiliydi ve yeni tasarımında, son birkaç yılda restoranlar ve lüks otellerle dönüştürülen bir sahil bölgesi boyunca alüminyum panellerden oluşan cephesiyle binanın bir depo olarak eski kökenlerini kullanmak istedi. Ancak ilham daha çok doğal ortamdan geldi. Piano, Paris'teki evinden telefonla yaptığı röportajda, "Su kenarında bir binayı seviyorum çünkü su her şeyi güzelleştiriyor. İstanbul Modern de bina ile su arasındaki diyalogla ilgili" diye konuştu.
"Sağlam bir bina yapmak zorundaydık"
Deprem bölgesinde güvenlik de dahil olmak üzere, Şubat ayında Türkiye'nin güneyinde ve Suriye'nin kuzeyinde meydana gelen depremin yarattığı yıkım nedeniyle daha da acil hale gelen bazı pratik hususlar da vardı. Birinci kattaki bir odada sergilenen bina inşaatının bir modeli, büyük bir depremin etkisini absorbe etmek için binanın çekirdeğinde bükülebilir dev sütunlarla nasıl karmaşık bir şekilde sabitlendiğini gösteriyor.
Piano, "Yüzyıllar boyunca orada kalacak sağlam bir bina yapmak zorundaydık, özellikle de birkaç ay önce büyük depremde yaşananlara dayanarak. İnsanlar için sanat ve müzik için bir yer yaptığınızda, erişilebilirlik ve güvenlik temel unsurlardır" dedi.
Müzenin odak noktası, en azından şimdilik, açılış sergilerinde Türk sanatı. Baş küratör Sağnak, bir okul grubunun salonda dolaştığı tur sırasında, "Sadece açılış için, kalıcı sergi galerisi, Türkiye'de modern ve çağdaş sanatın dönüşümünü ve gelişimini göstermek amacıyla 1945-2000 yılları arasındaki eserlerle başlıyor. Bu galeride gördüğünüz tüm sanatçılar ya yurtdışında, özellikle de savaştan sonra Paris'te eğitim görmüş ya da yaşamışlardır ve birçoğu, birçok Türk sanatçıyı destekleyen Nouvelle École de Paris'in bir parçasıdır" diye konuştu.
"Boğaz'ın ışığında sihir var"
İstanbul Modern'e her açıdan bakıldığında, her şey ortamla ilgili. Hem Asya hem Avrupa, hem harap hem canlı hem çağdaş, hem antik hem modern bir şehirde, Piano için bağlantı noktası, bu şehri yüzyıllardır tanımlayan şeyler. Piano, "Eğer bir mimarsanız, o yerin dehasının ne olduğunu anlamanız ve o yerin ruhunu yakalamanız gerekir ve İstanbul suyla ilgilidir. Boğaz'ın ışığında bir sihir var" dedi.
©️ 2023 The New York Times Company