Mark Landler / The New York Times
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hamas savaşçılarının bu ay ülkesindeki sivillere yönelik gerçekleştirdiği üzücü saldırıların ardından "Savaştayız" dedi. Ve Netanyahu, halkını bir araya getirerek, dünya sahnesindeki desteği harekete geçirerek, bir savaş kabinesi kurarak ve İsrail ordusunu tarihinin en büyük, en tehlikeli operasyonlarından biri olabilecek bir operasyon için Gazze Şeridi'nin dışına yığarak bir savaş liderinin mantosunu hızla giydi.
Büyük çaplı müdahalelere karşı çıkıyordu
Yine de Netanyahu bazı açılardan savaşın eşiğindeki bir İsrail için beklenmedik bir lider. Başbakan olarak görev yaptığı 15 yıl boyunca, hedefe yönelik hava saldırılarını ya da özel operasyonları tercih ederek büyük çaplı askeri müdahalelere kararlılıkla karşı çıktı. Bu isteksizliği, geçtiğimiz haftaya kadar onu bir çelişki haline getirdi: Topyekûn savaştan uzak duran, kavgacı bir lider.
İran tehdidi konusunda yıllarca uyarıda bulunmasına, nükleer programını sabote etmeye yönelik gizli çabalara ve hatta İranlı bilim insanlarına yönelik suikastlara rağmen Netanyahu bu ülkeye yönelik bir askeri saldırı emri vermedi. Bu karar, Obama yönetimindeki bazılarının İsrailli liderin cesaretten yoksun olduğu yönündeki görüşünü pekiştirse de kendisini bu yönde teşvik eden ABD'li yetkilileri rahatlattı. Netanyahu kendi ülkesinde, savaşa girmekten ziyade Filistinlilerle çatışmaları yöneterek, ABD gibi müttefiklere yaslanarak, Suudi Arabistan ve diğer Basra Körfezi ülkeleri gibi eski düşmanlara hat açarak ve sert konuşmalara geri dönerek kendisini İsrail'in güvenliğinin yılmaz bir garantörü olarak sundu.
Selefleri daha büyük askeri riskler aldı
Bibi: The Turbulent Life and Times of Benjamin Netanyahu adlı bir biyografi yazan İsrail'in Haaretz gazetesi köşe yazarı Anshel Pfeffer, "İsrail'in büyük savaşlarının hiçbiri onun gözetiminde olmadı. Karakterine ve deneyimine uygun olarak hiçbir zaman tüm orduyu harekete geçirip göndermekte acele etmedi" ifadelerini kullandı. Pfeffer bir keresinde İsrail başbakanları döneminde savaşta ölen İsraillilerin yıllık ortalama sayısını hesapladığını söyledi. Hamas tarafından bin 300'den fazla İsraillinin öldürüldüğü 7 Ekim'e kadar bu sayı Netanyahu döneminde en düşük seviyedeydi. Menachem Begin'den Ehud Olmert'e kadar birçok selefi çok daha büyük askeri riskler aldı.
2001-05 yılları arasında ABD'nin İsrail Büyükelçisi olarak görev yapan ve şu anda Princeton'da ders veren Daniel Kurtzer, "Hamas'la her çatışmaya girdiklerinde, bir kara harekatından söz ediliyordu ve o bunu yapmak istemedi. X sayıda cenazeye başkanlık eden bir başbakan olmak istemedi" dedi. Netanyahu, roketleri İsrail kasaba ve köylerine yağdığında Hamas'ı hedef almaktan çekinmedi. 2014'te Gazze Şeridi'ne daha sınırlı bir kara operasyonu emri verdi ve bu da İsrail'i 50 gün süren çatışmalarda tahminen 2 bin 251 Filistinlinin ölümüne neden olan bir operasyon nedeniyle uluslararası eleştirilere maruz bıraksa da, ülke içinde itibarını arttırdı.
Askeri eğitimin etkisi
Bu gözlemcilere göre Netanyahu'nun daha da ileri gitme konusundaki isteksizliği hem riskten kaçınmasından ki bu özelliği Filistinlilerle barış görüşmelerindeki ağırdan alma yaklaşımını da etkiledi hem de askeri eğitiminden kaynaklanıyor. Çoğu genç İsrailli gibi Netanyahu da liseden sonra İsrail Savunma Kuvvetleri'ne katıldı. Sınır ötesi baskınlar düzenleyen bir özel kuvvetler biriminde görev yaptı. Ağabeyi Yonatan, 1976 yılında Filistinli savaşçılar tarafından kaçırılan ve Libya'ya, daha sonra da Uganda'ya yönlendirilen Air France uçağındaki rehineleri kurtarmak için düzenlenen ve çok ünlü bir terörle mücadele operasyonu olan Entebbe baskınında ölen tek İsrail askeriydi.
Analistlere göre bu deneyimler Netanyahu'ya geniş çaplı ordu operasyonları yerine taktiksel saldırılara yönelik bir önyargı aşıladı. Bu da Gazze'ye yönelik periyodik bombardımanlarla İsrail'in kalıcı bir siyasi çözüm bulmak zorunda kalmadan Hamas'ın yıkıcı kapasitesini ve Filistinlilerin gerginliklerini kontrol altında tutabileceğine dair bir hesaba dönüştü. Netanyahu bunun yerine enerjisini İbrahim Anlaşması ve Suudilerle sürdürülen görüşmeler yoluyla İsrail'in Arap komşularıyla diplomatik ilişkileri normalleştirmeye harcadı. Destekçilerine göre bu tür bağlantılar Filistinlileri etkili bir şekilde bypass ederek bu çatışmayı yönetilebilir bir yan gösteri haline getirecekti. Son saldırılar bu stratejinin hem sınırlarını hem de sürdürülemez doğasını gösterdi.
Hesapları alt üst oldu
Birçok uzmana göre Hamas'ın İsrailli sivillere yönelik saldırılarının barbarlığı Netanyahu'nun risk hesaplarını alt üst etti. Bir zamanlar yüksek riskli bir girişim gibi görünen kara harekâtı, şimdi pek çok İsrailliye, devletin kurulduğu 1948'den bu yana İsrail halkına yapılan en kötü saldırıya verilecek uygun yanıt olarak görünüyor. Onu 1990'lardan beri tanıyan Kurtzer, "Bir anlamda sorumluluğu savaş kabinesine dağıttı. Bu ulusal bir acil durum, bir birlik hükümeti var ve birliğe büyük önem veriliyor" diye konuştu.
Ancak Pfeffer, Netanyahu'nun İsrail Savunma Kuvvetleri generalleriyle nadiren güven tesis ettiğini ve onları potansiyel siyasi rakipler olarak gördüğünü belirtti. Bu durum önümüzdeki günlerde, Netanyahu'yu 2020'de neredeyse başbakanlıktan eden Benny Gantz'ın da aralarında bulunduğu üç eski generalin yer aldığı savaş kabinesi tarafından test edilecek.
"Kutuplaştırıcı bir lider"
Eleştirmenlere göre Netanyahu, iktidarda geçirdiği bunca yıldan, yaşadığı bunca anlaşmazlık ve rekabetten ve İsrail yargısında yapmayı önerdiği reformun kamuoyunda yarattığı tepkiden sonra kendisini Winston Churchill benzeri bir figür olarak yeniden yaratmakta zorlanacak. Merkezi Londra ve New York'ta bulunan bir düşünce kuruluşu olan ABD/Ortadoğu Projesi'nin başkanı Daniel Levy, "Netanyahu son derece kutuplaştırıcı bir figür, bu yüzden birleştirici bir savaş zamanı lideri mantosunu giyemez. Savaşın bittiği günün ertesinde, siyasi olarak onun için mutlu bir yer olmayacağı gerçeğini küçümseyemeyiz" dedi.
© 2023 The New York Times Company