Jeanna Smialek ve Aurelien Breeden / New York Times
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, pazartesi günü gerçekleşen görüşmelerinde ABD Başkanı Donald Trump’ı düzeltirken dahi samimi bir ton yakalamışa benziyordu. Dalkavukluk ve nazik bir direniş arasındaki bu hamleler bazı Avrupalı liderlerin gergin bir anda ABD’ye nasıl yanaşmaya çalıştıklarının bir göstergesi.
Asıl soru, bunun bir işe yarayıp yaramayacağı
Macron, pazartesi günü gerçekleşen ortak basın açıklamasında Trump’a tam dört kez “Sevgili Donald” diye hitap etti. Fransa lideri bu konuşmasında, ülkesi ve ABD arasındaki ortak tarihe vurgu yaptı ve iki liderin Ukrayna için sürdürülebilir ve güçlü bir barış anlaşması konusunda ilerleme kaydettiğinin altını çizdi.
Ancak Macron, senaryoya sadık kalıp ortak hedef ve değerleri vurgularken bile geri adım atmaya hazır olduğunu gösterdi.
Trump Oval Ofis'te Ukrayna’ya destek veren Avrupa’nın “paralarını geri alacağını” iddia ettiğinde Macron dostane bir tonla araya girerek “Biz para sağladık” dedi. Macron daha sonra, Fransa'ya dönmeden önce Fox News'e verdiği bir mülakatta, Avrupa'nın tüketim mallarına gümrük vergisi koyma tehditlerini ters etki yaratacağı gerekçesiyle hafifçe eleştirdi. “Bir ticaret savaşının içindeyken güvenlik ve savunma harcamalarımızı nasıl arttırmamızı istiyorsunuz?” diye sordu.
Avrupa meydan okumayla karşı karşıya
Ukrayna'daki geniş çaplı savaş dördüncü yılına girerken Avrupa, ABD’nin azalan desteği nedeniyle büyük bir meydan okumayla karşı karşıya. Macron'un gezisi bu hafta Washington’da yaşanan Avrupa diplomasisi telaşının bir parçasıydı. Avrupa Birliği’nin en üst düzey diplomatı Kaja Kallas’ın ABD yönetimindeki isimlerle temaslarda bulunması da bu telaşın parçasıydı. İngiltere Başbakanı Keir Starmer da Perşembe günü Trump’la görüşmek için Washington’da olacak. Avrupalı liderler 6 Mart'ta Ukrayna'yı desteklemek ve Avrupa'nın savunmasını güçlendirmek üzere özel bir zirve düzenleyecek ve Macron Çarşamba günü Avrupalı liderleri Trump ile görüşmesine dair bilgilendirecek.
Avrupalı yetkililer, ABD’yi kendisine bağlı tutmak için çırpınıyor. Washington’un askeri yetenekleri ve finansmanı Ukrayna'daki direnişin desteklenmesinde kritik öneme sahip ve ABD, 27 üyeli AB için kilit bir ticaret ortağı. AB liderleri sık sık Atlantik ötesi ilişkilerin bozulmasının hiçbir tarafın çıkarına olmadığını vurguluyor.
ABD'nin ton değişikliği o kadar ani ve sert oldu ki Avrupa'nın savunma mekanizmasını devreye soktu. Trump son günleri ve haftaları Avrupalı müttefiklerini sert bir şekilde eleştirerek geçirirken Rusya'ya karşı giderek daha dostane yaklaşımlarda bulundu. Trump’ın şikâyetleri arasında Avrupa ülkelerinin kendi güvenlikleri için daha fazla harcama yapmaları konusunda ısrar etmesi de var.
Fransa Cumhurbaşkanı yıllardır Avrupa'nın daha fazla “stratejik özerkliğe” sahip olması ve ABD'ye daha az askeri bağımlılık duyması çağrısında bulunuyor. Ancak bu çağrı çoğu zaman Fransa'nın bazı komşuları tarafından şüpheyle karşılandı. Trump'la da bunun altını bir kez daha çizdi.
Macron Washington'da yaptığı açıklamada, “Avrupa'daki herkes artık Kıta'nın güvenlik yükünü daha fazla omuzlamanın Avrupalılar olarak bizim görevimiz olduğu konusunda net” dedi.
Avrupalılar artık çok daha fazlasını yapmaya hazır.
Macron, Avrupalıların gelecekteki bir barış anlaşmasının parçası olarak - çatışmanın ön saflarında değil ama barışı koruma gücü olarak - asker gönderebileceğini ve ABD'nin bu yaklaşımı desteklemek için “dayanışma” içinde hareket edeceğini söyledi.
ABD'nin bunu nasıl yapacağına dair çok az ayrıntı vardı. Ve eğer gerekli olursa, Avrupa'nın Ukrayna'yı desteklemek ve kendisini bağımsız olarak savunmak için gereken yetenekleri geliştirmesi çok sayıda asker, para ve zaman alacaktır. Bu da yetkililerin neden ABD'yi yumuşak bir şekilde angaje olmaya çağırdıklarını ve neden ABD'li yetkililere bunun Washington'un kendi çıkarına olduğunu hatırlattıklarını açıklamaya yardımcı oluyor.
Trump ve Putin denklemi
ABD lideri Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kucaklarken ve bu ilişkiyi yeniden tanımlarken Macron ve diğer Avrupalı liderlerin Trump'ı Ukrayna konusunda etkileyip etkileyemeyeceği de belli değil.
Washington'dan gelen açıklamalar ve eylemler Avrupalı yetkilileri, Trump'ın Ukraynalı ve diğer Avrupalı liderleri dahil etmeden Rusya ile hızlı bir barış anlaşması müzakere edeceği, Ukrayna'yı savunmasız bırakan ve Putin'i güçlendiren bir ateşkese zemin hazırlayacağı konusunda endişelendiriyor. Avrupalılar bunun da kıtadaki diğer ulusları gelecekte işgal riski altında bırakacağından korkuyor.
Macron pazartesi günü Oval Ofis’te, “Barış hedefini paylaşıyoruz, ancak durumu istikrara kavuşturmak için garantilere ve sağlam bir barış anlaşmasına sahip olmanın gerekliliğinin çok farkındayız,” dedi.
Dışarıdan bakıldığında, Trump ve Macron, Fransız Cumhurbaşkanı’nın ziyareti sırasında samimi bir görüntü sergiledi. Birbirlerine yakın arkadaş olarak hitap ettiler, geçmişteki buluşmalarını (2017’deki Bastille Günü toplantısını ve geçen yıl Notre-Dame Katedrali’nin yeniden açılışını) yâd ettiler. Lafayette’ten İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzanan asırlık Fransız-Amerikan ittifakını öne çıkardılar.
Macron, “Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa her zaman tarihin aynı tarafında, doğru tarafında yer alır. Bugün mesele tam da budur” dedi.
Macron, Trump’ın yanında Rusya ile yapılan görüşmeleri olumlu değerlendirdiğinin altını çizdi. Kendisi de savaşın ilk aşamalarında Putin ile temas kurduğu için eleştirilmiş, sonrasında daha sert bir tutum takınmıştı. Hatta ABD ile Ukrayna arasındaki bir maden anlaşmasına ilişkin görüşmeleri büyük bir olumlu işaret olarak değerlendirdi ve Fox News’e verdiği röportajda bunun “ABD’nin Ukrayna’nın egemenliğine bağlı olduğunun en iyi kanıtlarından biri” olduğunu söyledi.
Trump, “haftalar içinde bir anlaşma sağlayabiliriz” derken Macron da “acele edilmemesi” yönündeki tavrını korudu. “Barış, Ukrayna’nın ‘teslim olması’ anlamına gelmemelidir,” diyen Macron, Ukrayna’nın, gelecekteki Rus saldırganlığını caydıracak güvenlik garantileri olmadan, dengesiz bir ateşkese zorlanmaması gerektiğini ekledi.
© 2025 The New York Times Company