Patrick Kingsley / The New York Times
2011 yılında Suriye’de protestocular, Orta Doğu’da otoriter liderleri devirmeyi hedefleyen Arap Baharı olarak bilinen devrimler zincirinin bir parçası olarak Beşar Esad’ı devirmeye çalıştı.
Diğer ülkelerde muhalefet grupları hızla başarıya ulaşırken, Suriye devrimi 13 yıl süren bir iç savaşa dönüştü. Bu savaş yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın yerinden edilmesine ve ülkenin rakip gruplar arasında bölünmesine neden oldu.
Esad'ın beklenmedik düşüşü, Suriyelilere, Mısır, Libya, Tunus ve Yemen’deki muadillerinin on yılı aşkın bir süre önce deneyimlediği sevinci nihayet hissetme imkânı tanıyor. Bu dört Arap ülkesinde otoriter liderler çok daha hızlı bir şekilde devrilmişti.
Arap Baharı sonrası neler oldu?
Ancak bu dört devlet, devrimci başarı için bir şablon sunsa da, Arap Baharı sonrası yaşadıkları da bir uyarı niteliği taşıyor.
Mısır ve Tunus'ta yeni güçlü liderler iktidara gelerek çoğulcu demokrasiler inşa etme çabalarını bastırdı. Libya ve Yemen'de rakip milisler kontrol için mücadele etti, bu da iç savaş ve her iki ülkenin bölünmesiyle sonuçlandı.
İngiliz hükümetinin Orta Doğu politikasını yöneten eski bakan Alistair Burt, “Son 13 yıldan sağ çıkmayı başaran insanlar, geleceği düşünmeden önce bu anın tadını çıkarmayı hak ediyor. Aynı zamanda, 2011’den bu yana bölgenin deneyimlerini hepimiz biliyoruz. En iyisini umut ediyoruz ama daha kötü bir duruma hazırlıklı olmalıyız” diyor.
Suriye'deki taraflar
Suriye’deki dinamikler, özellikle güç geçişini zorlaştırıyor. Şam’a yönelik hızlı ilerlemeyi yöneten İslamcı rejim karşıtı grup Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ), Esad sonrası dönemde Suriye’yi yönetmek için diğer rakip muhalif gruplarla anlaşmak zorunda.
Şu anda Suriye’de en etkili grup olan HTŞ, Türkiye destekli başka bir kuzey Suriye merkezli grupla ve ABD’nin desteklediği doğu Suriye’deki Kürt liderliğindeki bir ittifakla etki için rekabet ediyor. Güney Suriye ise yerel isyancı gruplar, özellikle İslam’ın bir kolu olan Dürzi azınlığın liderliğindeki milisler tarafından kontrol ediliyor.
El Kaide ile bağlantılı bir geçmişi olan HTŞ, kendisini Hristiyanlar, Dürziler ve Esad’ın dayandığı Şii mezhebi olan Aleviler gibi Suriye’nin birçok azınlık grubunun haklarını korumayı amaçlayan ılımlı bir hareket olarak sunmaya çalışıyor.
ABD tarafından terörist bir grup olarak tanımlanan bu grup, bu vaadini yerine getiremezse, analistlere göre iç savaşı uzatma riski taşıyor. Farklı azınlık gruplarından milisler, genellikle yeni merkezi hükümetten kendi bölgelerini savunma gerekliliği hissediyor.
Burt, “İnsanlara güvende olduklarını söyleyemezsiniz, bunu kendileri inanmalıdır. Bu yüzden HTŞ’nin ve şu anda özgürleşen şehirlerde silah taşıyan herkesin davranışı çok önemli” diyor.
İran, Türkiye, Rusya ve ABD gibi çatışmada farklı tarafları destekleyen yabancı güçlerin de yeni dönemde nüfuzlarını korumaya çalışmaları bekleniyor, bu da Suriye’nin iç anlaşmazlıklarını uzatabilir.
Esad'ın ekibine ne olacak?
Esad’ın eski generallerinin ve güvenlik şeflerinin rolü ve niyetleri de belirsizliğini koruyor. Bu isimler, 2011-12’de liderlerin devrildiği ülkelerde olduğu gibi, herhangi bir yeni güç mücadelesinde belirleyici olabilir.
2011’de Hüsnü Mübarek’in Mısır’daki düşüşünün ardından, askeri liderlik siyasi geçiş sürecinin hızını kontrol etmeye devam etti. Seçimlere izin verildikten sonra, 2013’te darbeyle ilk serbest seçimle seçilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi görevden aldılar. Mursi’nin sert yönetimi, birçok Mısırlının demokratik sürece olan inancını kaybetmesine neden olmuştu.
2011’de Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Libya’da da seçimler yapıldı, ancak üç yıl sonra iç savaş çıkması ülkenin bölünmesine yol açtı.
2012’de Ali Abdullah Salih’in Yemen’den ayrılmasının ardından da bir iç savaş başladı ve bu da İran destekli bir hareket olan Husilerin başkenti ele geçirmesine olanak tanıdı.
Tunus, yıllarca Arap Baharı ülkeleri arasında en başarılı olanıydı ve Zeynel Abidin Bin Ali’nin düşüşünden sonra birkaç seçim düzenledi. Ancak Tunus, 2021’de Başkan Kays Said’in yetkilerini artırması, medyayı kısıtlaması, yargıyı zayıflatması ve seçim otoriteleri üzerindeki kontrolünü artırmasıyla bir tür tek adam yönetimine geri döndü.
Suriye’nin iç dinamiklerinin karmaşıklığı göz önüne alındığında, bazıları Esad’ın ayrılmasının, ülkenin 13 yıllık savaşıyla oluşan çatlakları iyileştirmekten çok daha da genişletme olasılığı taşıdığını düşünüyor.
Diğer analistlere göre, tam da bu savaş deneyimi nedeniyle Suriyeliler, Mısır ve diğer yerlerdeki muadillerinin yapamadığını başarabilir.
Londra merkezli araştırma enstitüsü Chatham House’un Orta Doğu ve Kuzey Afrika programı başkanı Sanam Vakil, yıllarca süren acının bir yan etkisi olarak, Suriyelilerin bu an için daha uzun süre hazırlanma ve Esad sonrası geçiş sürecini nasıl yöneteceklerini düşünme fırsatı olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu, Suriye için bu durumu farklı kılan şey. Ayrıca çok fazla öğrenme fırsatı, mobilizasyon ve aktivizm oldu"
© 2024 The New York Times Company