08 Eylül 2024, Pazar Gazete Oksijen
Haber Giriş: 18.09.2023 12:52 | Son Güncelleme: 18.09.2023 14:19

NYT yazarı isyan etti: Dünya liderleri biftek yerken 90 bin çocuk ölecek

The New York Times’ın yoksulluk ve insan hakları yazılarıyla iki Pulitzer ödülü alan yazarı Kristof yarın başlayacak olan BM zirvesini yazdı: On yıllardır bu zirveleri izliyorum. Şatafatlı konvoylarla gelip 1000 dolarlık odalarda kalacaklar. Biftek yerken dünyada açlığı bitirmekten konuşacaklar
Arşiv
Arşiv

Nicholas Kristof / The New York Times

Dünya liderleri bu hafta Birleşmiş Milletler'de bir araya geliyor. Dünya çapında yoksulluğa ve açlığa sona vermeyi nasıl bir tutkuyla istediklerini ilan edecekler. Yine bu hafta içerisinde 5 yaş altı yaklaşık 90 bin çocuk çoğu önlenebilir nedenlerden ölecek.

Liderler, biftek yiyip açlığı sona erdirme hedeflerini tartışırken çocuklar açlıktan yaşamını yitirecek. 148 milyon kişi sonsuza dek yetersiz beslenmeye mahkum kalacak. Ardından bir dizi kokteyl düzenlenecek, liderler birbirlerinin sırtını sıvazlayacak, küresel ihtiyaçlarla ilgilendikleri için birbirlerini tebrik edecek. Evlerine döndüklerinde ise kendi göbekleri büyüdüğü için hayıflanacaklar.

İkiyüzlülük partisi

Tamam, biraz haksızlık etmiş olabilirim: Bazı liderler bu sorunları çözmek için gerçekten çalışıyor. Biraz çiğlik ediyorsam bunun bir sebebi var: Onlarca yıl boyunca şatafatlı konvoylarla gelinen, geceliği 1000 dolarlık süit odalarda kalınan bu BM oturumlarının çoğunu izledim ama çocukların hayatlarını kurtarmaya, açlığı azaltmaya ve zulme son vermeye yetecek sıkı çabaya ve kararlılığa neredeyse hiç şahit olmadım. Bazen bana bu toplantılar her yıl düzenlenen bir ikiyüzlülük partisi gibi geliyor.

“Tarihi bir an” demişlerdi

2015 yılındaki BM toplantısında liderler 2030 yılına kadar gerçekleştirmeyi taahhüt ettikleri “yoksulluğa son” ve “sıfır açlık” gibi “sürdürülebilir kalkınma hedeflerini” benimsediler. Bu hedefleri açık ara ıskalayacağımız açık. Bunun sonucu olarak da milyonlarca kişi gereksiz yere ölecek. Oysa dönemin BM genel sekreteri Ban Ki-moon bu hedeflerinkabul edilmesini “insanlık tarihinde belirleyici bir an” olarak nitelendirmişti. Dönemin İngiltere Başbakanı David Cameron misyonunun ana hatlarını şöyle çizmişti: Önlenebilir ölümleri sıfıra indirmek, cehalet ve yetersiz beslenmeyi ortadan kaldırmak, aşırı yoksulluğu bitirmek.

Hedeflerin çoğundan uzağız

Dönemin Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim da tüm bunların "insanlığın en büyük başarılarından biri olacağını" ilan etmişti. Sonuçlar bu söylemle örtüşmedi. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ilişkin güncellemede BM, hedeflerin yüzde 80'ine yönelik ilerlemenin zayıf olduğunu, durduğunu veya tersine gittiğini söylüyor.

2030 itibarıyla sıfır yoksulluk hedefine ulaşamayacağımız, 575 milyon insanın aşırı yoksulluk içinde yaşayacağı tahmin ediliyor. Dünya, cehaletin sona ermesi değil 2030 yılında 84 milyon çocuğun okula gitmemesi yolunda ilerliyor. 2030 yılına kadar çocuk yaşta evliliklere de son vermemiz gerekiyordu. BM şimdi bunun 300 yıl daha sürebileceği uyarısında bulunuyor. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri gerçekçi değildi. Hiçbir zaman bu hedeflere tam anlamıyla ulaşılamayacaktı. Sonuçta Amerika'da 41 eyalette çocuk evliliklerine hâlâ izin veriyoruz ki bu da bizim utancımız.

Bono’nun unutulmaz konuşması

Büyük hedefler, ilerlemeye ilham veriyorsa affedilebilir ancak bazen bunların harekete geçmeyi teşvik etmek yerine atıllık getirdiğinden endişeleniyorum. Evet, pandemi aksaklıklar yarattı ama dürüst olalım: Başaramadık.

1990'ların sonu ve 2000'lerin başında küresel yoksulluğun üstesinden gelme heyecanı vardı. Aşıları teşvik etmek ve AIDS, sıtma ve tüberkülozla mücadele etmek için küresel örgütler kuruldu. Siyasi yelpazenin sağından ve solundan duruma üzülen kalpler, hayat kurtarmak için birlikte attı. U2 grubunun solisti Bono, 2004'teki güçlü konuşmasında "Bu aptalca yoksulluğa hayır diyen nesil olabiliriz" diyerek bu ruhu yakalamıştı. Bu tutku sonuç da verdi: 2000 yılından bu yana, dünyada yoksulluk içinde yaşayan insanların oranı yüzde 70'ten fazla azaldı. Sonra bu heyecan azaldı. Ülkeler kendi içlerine döndü, liderler yoluna devam etti. Buna medya da dahil. Bu köşe yazımı bir özeleştiri sayabilirsiniz. 2015'ten bu yana da ilerleme kaydedildi ancak yeterli değil.

Nobel ödüllü lider kendine saray yapıyor

Başarısız olan sadece zengin ülkeler değil. Sudan bir cinayet ve tecavüz girdabının içine düştü, yoksulluk arttı. Etiyopya'nın Nobel Barış Ödüllü lideri Abiy Ahmet Ali, 10 milyar dolara mal olabilecek bir saray inşa etmeyi planlarken kitlesel bir zulme de önderlik etti. Aslında ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Bill ve Melinda Gates Vakfı, on yılda yaklaşık 2 milyon anne ve çocuğun hayatını kurtaracak bir yol haritası belirledi. Gerekli araç ve deneyime sahibiz. Yeterli kaynağımız ve siyasi irademiz yok. Helen Keller International'dan Shawn Baker bana “Beslenmede sağlanan başarılar aslında nelerin mümkün olduğunu gösteriyor. Bu da yeterli ölçeğe ulaşmadaki başarısızlığı daha da kabul edilemez hale getiriyor" diye konuştu.

“Bir anneye nasıl sana yardımı kestik derim!”

Gelişmiş ülkeler, yardımları artırma yönündeki cesur vaatlerinden sessizce vazgeçtiler. Dünya Gıda Programı öyle finansman sıkıntısı çekiyor ki 10 milyon aç Afgan'ı gıda desteğinden mahrum bırakmak zorunda kalıyor. Afganistan'daki Dünya Gıda Programı'ndan Hsiao-Wei Lee ile konuştum. “Artık kimin yiyecek almaya devam edeceği, kimin etmeyeceği konusunda seçim yapmamız gerekiyor. Kucağında aç çocuğuyla bir anneye ailesinin artık hiçbir yardım almayacağını, çocuğunun artık yeterince aç sayılmadığını nasıl söylerim?” diye soruyor. Liderlerin aslında uğruna çalışmadıkları insani hedeflerden bağıra bağıra söz ettiklerini görmek insanı çıldırtıyor. Bunun yerine bu haftaki etkinlikler süresince ölecek olan 90 bin çocuğu anmak için bir haftalık saygı duruşunda bulunsak daha iyi.

© 2023 The New York Times Company