05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 02.11.2025 20:05 | Son Güncelleme: 02.11.2025 20:07

Sessizlik, boş vitrinler ve kayıp tarih: Dünyayı sarsan soygunun perde arkası

Paris’teki Louvre Müzesi, 1911’deki Mona Lisa hırsızlığından bu yana en büyük soygunla sarsıldı. Hırsızlar, gündüz vakti 100 milyon dolardan fazla değerde mücevheri çaldı. Güvenlik kameralarının kör noktası ve geç müdahale büyük tartışma yarattı. New York Times büyük soygunun perde arkasını yazdı
Fotoğraf: Andrea Mantovani/New York Times
Fotoğraf: Andrea Mantovani/New York Times
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Catherine Porter / New York Times

Holly Barker ve eşi Jake, 19 Ekim sabahı Louvre’un önünde sırada üçüncüydü. Indianapolis’ten gelen çiftin planı, önce kalabalık basmadan Mona Lisa’yı görmek, ardından Delacroix’nin “Halka Yol Gösteren Özgürlük” tablosuna, Jacques-Louis David’in ünlü Napolyon portresine ve son olarak “Aynalar Salonu’nun mini versiyonu” olarak bilinen Apollo Galerisi’ne gitmekti.

Saat 09.32’de Holly Barker, altın yaldızlı salona girip bir fotoğraf çekti. Napolyon’un ikinci eşine düğün hediyesi olarak verdiği, 32 zümrüt ve 1.100’den fazla elmasla süslü bir kolyeyi incelerken üç yüksek sesli patlama duydu. Saat 09.34’tü ve maskeli hırsızlar pencereden içeri dalmak üzereydi.

O an, herkes donup kaldı. Barker’ın eşiyle göz göze geldiği anda balkon dışından tiz bir ses geldi: Hırsızlar, güçlendirilmiş camı kesebilen bir taşlama makinesi çalıştırıyordu.

Barker o anı “Görevli ‘herkes dışarı!’ dedi” şeklinde anlattı. Okulda katıldığı aktif saldırı tatbikatlarını hatırlayıp bunun bir terör saldırısı olduğunu sandı.

El ele tutuşan çift, diğer 20 ziyaretçiyle birlikte salondan koşarak çıktı. Görevli kapıları kapatırken “Koşun!” diye bağırıyordu.

Yaklaşık 90 dakika sonra Barkers, 1911’de Mona Lisa’nın çalınmasından bu yana Louvre’daki en büyük soygunun tanıkları olduklarını öğrendi.

Cesur giriş, paniğe dönüşen çıkış

Gündüz vakti yapılan ve 100 milyon dolardan fazla değerde mücevherin çalındığı soygundan iki hafta sonra Fransa hâlâ şokta. Ülke, olayın cüretkarlığı ve güvenlik zaafları karşısında şaşkın; mücevherlerin sağlam biçimde bulunacağına dair umut her geçen gün azalıyor.

Kamuoyuna hâlâ pek çok ayrıntı açıklanmadı. Hırsızların yeri önceden keşfedip keşfetmediği, içeriden yardım alıp almadıkları belirsiz.

Ancak Fransız yetkililerin ifadeleri, Louvre personeliyle yapılan görüşmeler ve yerel medya raporları olayın planlı olduğunu ortaya koyuyor. Hırsızlar, müzeye ulaşmak için kullandıkları kamyon tipi elektrikli merdiveni çalmıştı. Sarı yelekli işçi kılığında geldiler ve hangi vitrinleri hedef alacaklarını tam olarak biliyorlardı. Barker’ın beğendiği vitrini de kırdılar.

Yangın durumunda kullanılmak üzere Louvre’un kendi güvenlik el kitabında belirtilen özel kesme aletleriyle, el büyüklüğünde delikler açtılar. Normalde müzelerdeki değerli eser vitrinlerinin 140 çekiç veya balta darbesine dayanacak şekilde tasarlandığı, hırsızların taşlama yöntemiyle bu savunmayı aştıkları anlaşıldı.

Ancak soygun sonrası sızan bilgiler, hırsızların kaçarken hata yaptığını gösterdi. Panikle kaçarken arkalarında polis için adeta bir “delil hazinesi” bıraktılar.

25 Ekim’de polis, galeriye giren iki kişiyi yakaladı. Biri, Cezayir’e tek yön biletle Charles de Gaulle Havalimanı’nda yakalandı; diğeri ise 40 dakika sonra Paris banliyösündeki evinde tutuklandı.

Houston’lu ziyaretçi Brian Ledsinger, “O kadar plan yap, sonra havaalanında yakalan! Akıllı ama amatörlerdi” dedi.

Polis, iki hırsızın içeride çalıştığını, iki kişinin de dışarıda güçlü motorlu scooter’larla kaçış için beklediğini belirtiyor. Paris savcısı, olay yerinde DNA’sı bulunan bir şüpheli dahil beş kişinin daha gözaltına alındığını açıkladı.

Güvenlikteki kritik açık

Louvre’un direktörü Laurence des Cars, Fransa Senatosu’na yaptığı açıklamada, en büyük güvenlik zaafının dış kameraların eski ve yetersiz olmasından kaynaklandığını kabul etti.

Bir New York Times muhabiri, müzenin çevresinde yaklaşık 25 kamera saydı; bunların sadece beşi dış duvarlarda, geri kalanı iç avlularda bulunuyordu. İngiltere’deki British Museum, çok daha küçük bir alan için onlarca dış kamera kullanıyor. Louvre, bu konudaki sorulara yanıt vermedi.

En kritik nokta ise, hırsızların girdiği balkonun yalnızca tek bir kamerayla izleniyor olmasıydı ve işin daha da ilginci kamera yanlış yöne bakıyordu. Bu nedenle güvenlik odasındaki görevliler, hırsızlar elektrikli merdivenle yukarı tırmanırken hiçbir şey görmedi. Dört dakikalık bu “kör süre”, polisin aranmasını geciktirdi.

Paris Emniyeti’nden Vincent Annereau da Senato’ya verdiği ifadede polis tarafında da ihmal olduğunu kabul etti. Louvre çevresinde yedi sokak kamerası bulunduğunu, bunlardan birinin hırsızların gelişini kaydettiğini ama kimsenin fark etmediğini söyledi. Bunun nedenini, Paris’te inşaat çalışmalarının olağanlığına ve kameraları izleyen sistemlerde yapay zeka desteğinin bulunmamasına bağladı.

Yetkililerin zaman çizelgesine göre, polis olay yerine yalnızca bir dakika farkla yetişemedi. Müzeden ve bir bisikletli vatandaştan alarm geldikten üç dakika sonra olay yerine ulaştılar. Ancak o sırada hırsızlar iki vitrini çoktan kesmiş, üç dakika içinde sekiz paha biçilmez parçayı alıp kaçmıştı.

Soygunun dakika dakika seyri

Dört hırsız saat 09.30’da müzeye kamyonla yanaştı. İki kişi merdivenle ikinci kata tırmandı, diğerleri aşağıda bekledi.

Le Parisien gazetesine göre, içeri giren ilk hırsız Barker’ın az önce bulunduğu vitrinin önüne koştu. Bu vitrin, Napolyon’un düğün hediyesi kolyenin yanı sıra Fransa’nın son kraliçesi Marie-Amélie’ye ait safir kolye ve taç takımını içeriyordu. İkinci hırsız, yan vitrini hedef aldı.

Bu vitrinler 2019’da yenilenmişti, kurşun geçirmez camla güçlendirilmişti. Ancak yangın halinde kırılabilir biçimde tasarlanmıştı.

Cam kırıldığında alarm devreye girdi. Güvenlik operasyon yöneticisi en yakın polis karakolunu aradı ve merkezi alarma bastı.

Kamera kayıtlarına göre, hırsızlar başta soğukkanlıydı. İki güvenlik görevlisi onları uzaklaştırmaya çalıştı; biri metal bir çubukla yaklaştığında hırsızlardan biri onu geri itti.

Ardından panik başladı: Biri mücevher düşürdü, yere eğilip topladı; eldiven ve bir broşu orada unuttu. Kasklı hırsız, merdivene baş aşağı atladı.

X platformunda paylaşılan bir videoda, şüphelilerin mekanik merdivenden aşağı inerken görüldüğü doğrulandı.

Bir müze görevlisi, dışarı koştuklarında hırsızların kullandığı kamyonun yanında delik açılmış benzin deposu ve bir üfleme lambası bulduklarını anlattı. Muhtemelen aracı yakarak delilleri yok etmek istemişlerdi.

Ancak geride eldivenler, taşlama aletleri, kask ve sarı yelekler dahil çok sayıda delil bıraktılar. Hatta İmparatoriçe Eugénie’nin tacı da düşmüştü.

Adli polis sendikası başkanı Olivier Halnais, “Ne kadar iyi plan yaparsanız yapın, acele edince hata olur” dedi ve ekledi: “Bir kask, ter ve tükürükten zengin DNA örneği sağlar”

Paris savcısı Laure Beccuau, olay yerinde 150 farklı örneğin incelendiğini, bir hırsızın DNA’sının kırılan pencerede bulunduğunu açıkladı.

Yüzden fazla polis, hırsızlar mücevherleri taş ve eritilmiş metal haline getirmeden yakalamak için zamana karşı yarışıyor. Ancak henüz hiçbir parça bulunmadı.

Sessizlik, boş vitrinler ve kayıp tarih

Müzenin dekoratif sanatlar direktörü Olivier Gabet, olay gecesi Apollo Galerisi’ne girdiğinde “donup kaldığını”, boş vitrinlerin “ölü sessizliğiyle” yüzleştiğini anlattı. Hırsızların birkaç parçayı gözden kaçırdığını da belirtti.

Houston’lu ziyaretçi Ledsinger, “Bu mücevherler dünya tarihinin parçasıydı. Biz oraya geçmişi hissetmeye, görmeye gidiyoruz” ifadelerini kullandı.

Holly Barker ise Indianapolis’te haberleri izlemeye devam ediyor: “O zümrüt ve elmas kolyeyi son görenlerden biriyim. Umarım sağlam şekilde bulunur” şeklinde konuştu.

© 2025 The New York Times Company