Ben Hubbard ve Nimet Kıraç / The New York Times
Antakyalı Fırıncı Caner Aris ekmek, kek ve kurabiye sattığı fırınını özlemle anıyor. Yöre halkının kahvaltı, kahve ve dondurmasına rağbet ettiği dükkan şubat ayında kullanılmaz hale geldi. Türkiye'nin güneyini vuran iki güçlü depremde Aris'in fırının da bulunduğu bina ağır hasar gördü, mahallesinin büyük kısmı yaşanmaz hale geldi.
Yedi ay sonra yeniden kolları sıvadı ama ama işler eskisi gibi değil. Aris ve iki mesai arkadaşı, otoyolun yanındaki tozlu alanda, nakliye konteynırı gibi küçücük bir alanda daha az sayıda ürün sunuyor şimdi. Müşterilerini ön taraftaki küçük bir masada ağırlıyorlar. Aris memleketlerinin en azından bir kısmında daha büyük bir pastaneyi döndürmeye yetecek canlılık oluşana kadar burada kalmayı planladıklarını anlattı. Aris, “Gelişen bir mahalle olursa, insanlar da yerleşmeye başlarsa orada dükkan açarız. Kentten ayrılmayı düşünmüyoruz” dedi.
Türkiye'nin güneyinde 50 binden fazla kişinin ölümüne, yüz binlerce binanın hasar görmesine neden olan Şubat depremlerinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, felaketten etkilenen bölgelerin hızla yeniden inşa edileceği sözü verdi. O zamandan bu yana geçen aylarda birçok tesiste inşaat resmen başladı. Ancak depremden en çok etkilenen kentsel alan olan Antakya'ya yakın zamanda yaptığımız ziyarette kayda değer yeniden yapılanma belirtilerine çok az rastladık. Daha ziyade yıkım çalışmaları sürüyordu. Bölge sakinleri belirsiz bir gelecekle karşı karşıya.
Toz bulutu ciğerleri tıkıyor
Kentin dört bir yanında yol kenarlarında duvarları yıkılmış, terk edilmiş apartmanlar sıralanıyor. Mekanik ekskavatörler hasarlı binaları moloza dönüştürüyor. Kentin üzerinde insanın ciğerlerini tıkayan kalın toz bulutları asılı. Bazı enkaz yığınlarında hurdacılar geziyor. Eşi açık havada, odun ateşinde patlıcan közlerken mütevazı evinin önünde oturan 48 yaşındaki işsiz otobüs şoförü Mehmet İçer, “Toz içinde yaşıyoruz, toz içinde ölüyoruz” dedi. Deprem, etraftaki tüm binaları yok etmiş, burası artık geniş bir moloz yığınına dönüşmüş. Güneş batarken sadece uzaktaki bir avuç daireden gelen ışıklar karanlığı deliyor.
Antakyalılar böyle yaşamaya alışık değil
Kentteki yaşam eğreti gibi. Aileler hasarlı evlerinin dışındaki çadırlarda uyuyor. Birçok kişi, hükümetin elektrik ve su sağladığı, nakliye konteynırlarına benzeyen sıkıcı, tek katlı prefabrik metal yapılarda yaşıyor. Çevrelerinde, ana yollar boyunca tren vagonları gibi sıralanan kutularda ise dükkanlar var. Berberden sürücü kursu işletenlere ve ayakkabıcı satıcısına pek çok esnaf bu sıkış tepiş dükkanlarda geçimini sağlamaya çalışıyor.
Hayatı güzelleştirmek için kuş alıyorlar
Bu dükkanlardan birinde evcil hayvan ürünleri satılıyor. Sahibi Selman Anlar, depremin evini ve evcil hayvan dükkanını yerle bir ettiğini, bu nedenle ailesinin çadırda uyuduğunu anlatıyor. Artık en çok kuş satıldığını, her şeyini kaybeden ailelerin kuş alıp ucuz yoldan hayatlarına bir güzellik kattığını söylüyor Anlar: Strese en iyi gelen şey kuşlar.
Bu tür bir geçici konaklama ortamı, binlerce yıllık geçmişe sahip, kilise ve camilerin birbirine karıştığı, insanların kemerli bir çarşıda yerel tatlı ve peynirlerden aldığı, çiçekli begonvillerin taş evlerin duvarlarına tırmandığı bir şehir olan Antakya için büyük bir değişim demek. Konuştuğumuz düzinelerce bölge sakini yaşadıkları yeri kaybetmekten duydukları üzüntüyle beraber yeri kurulacak kentin bir şekilde ruhunu koruyacağına dair umutlarını dile getirdi.
Libya ve Fas’ta durum nasıldır?
İstikrarlı bir hükümete ve dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birine sahip Türkiye'de deprem sonrası toparlanmanın yavaş ilerlemesi, yakın zamanda büyük felaketlerin yaşandığı diğer ülkeler adına da kötü bir öngörü sunuyor. Fas'ta, binlerce insanın ölümüne yol açan depremden en çok etkilenen dağlık kesimdeki topluluklar, merkezi hükümet tarafından uzun süredir ihmal ediliyor. Libya'da, şiddetli yağmurların eskimiş iki barajın çökmesine neden olması, Derna’da ölümcül bir sele yol açmasından sonra siyasi kaos ve yolsuzluk yardım çabalarına engel oldu.
Yeniden inşa para demek
Erdoğan deprem bölgesiyle ilgili büyük planlarını açıkladı ancak ilerleme yavaş. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, hükümetin etkilenen illerde hem konut hem de işyerleri için 850 bin yeni ünite inşa etme sözü verdiğini ancak bunların yalnızca dörtte birinde inşaatın başladığını söyledi. Bakanlık, depremden etkilenen illerde yaklaşık 1.9 milyon kişinin evsiz kaldığını söyledi. Bunların 1.3 milyonu başka bir yerde konaklayabilmek için devlet yardımı alıyor. 500 binden fazla insan 330 konteyner kentte yaşıyor.
Hükümet, binaları yıkılan insanlara yardım etmek için programlar oluşturdu. Evlerini yeniden inşa edecek insanlara hibeler ve düşük maliyetli finansman sunuluyor. Ancak deprem mağdurlarının çoğu süreci anlamadıklarını veya felaketin kendilerini hükümetin yardımından yararlanamayacak kadar yoksul bıraktığını anlatıyor. Dört kişilik ailesinin artık ev diye bellediği prefabrik konteynerin dışında oturan 42 yaşındaki Eylem Dahal “Bu da para meselesi ama bizim hiç paramız yok” dedi.
38 bin binanın daha yarısı yıkıldı
Hatay'da yaşanan yıkımın boyutu, kurtarma çalışmalarını da yavaşlatmıştı. Hükümet Hatay'da 254 bin yeni ünite inşa etmeyi planlıyor ancak öncelikle hasarlı binaların ve moloz yığınlarının kaldırılması gerekiyor.
Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş The New York Times'a il genelinde 38 bin binanın yıkılmasının planlandığını ancak şu ana kadar sadece yarısının enkazının kaldırıldığını söyledi.
Antakya'nın ve tarihi mekanlarının geleceği için çeşitli planlar yapılıyor ancak 14 kilometre kuzeydeki bir yamaç köyü olan Gülderen’de çözüm ışığı yükselmeye başlamış. Güldüren’de inşaat malzemelerini kaldıran kule vinçler işliyor, işçiler 2 bin 300 dairelik 122 yeni kule inşa etmek için beton döktüyor. Köy, geniş bir inşaat alanına dönüşmüş durumda.
“Yöre halkı Hatay ruhunu buraya taşır”
Sahadaki mühendisler, inşaatın Türkiye'nin güneydoğusundan geçen fay hattından uzakta, sağlam bir zemin üzerinde olduğunu ve inşaat halindeki binaların depreme dayanıklı olacağını söylüyor. Antakya'dan çok sayıda kişinin buraya yerleşmesini beklediklerini, süpermarket, klinik, kafe ve parkların da zamanla ekleneceğini anlattılar. Projenin iç mimarlarından Beyza Sepin, böyle bir komplekste yaşamın bölge halkının alışık olduğundan farklı olacağını ancak depremden bu yana koşulların çok zor olduğunu ve insanların buna alışacağını söyledi: İnsanlar ev ortamını özlüyor. Yöre halkının Hatay ruhunu buraya taşıyacağından eminim.
© 2023 The New York Times Company