Eshe Nelson / New York Times
Euro, yılın başından bu yana dolara karşı yüzde 11’den fazla değer kazandı ve 1,18 dolarla son dört yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Euro, bu süreçte Japon yeni, İngiliz sterlini, Kanada doları ve Güney Kore wonu gibi diğer önemli para birimlerine karşı da değer kazandı. Bu durum, eurodaki yükselişin yalnızca doların zayıflığını yansıtmadığını gösteriyor.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, bu dönemin euro için küresel bir nüfuz kazanma fırsatı sunduğunu belirtti.
Lagarde geçen hafta “Dünyada derin bir değişim sürecine tanıklık ediyoruz: Açık pazarlar ve çok taraflı kurallar parçalanıyor ve sistemin temel taşı olan ABD dolarının bile hakimiyeti artık kesin değil” ifadelerini kullandı.
Doların dünya rezerv parası olması, Amerika Birleşik Devletleri’ne “aşırı ayrıcalık” sağlıyor. Yatırımcılar, hükümetler ve merkez bankaları, dolar cinsinden varlıkların (örneğin ABD Hazine tahvillerinin) sunduğu güvenli ve öngörülebilir getirileri tercih ettiğinden, dolara yönelik yerleşik ve sağlam bir talep oluşuyor. Bu da ABD hükümetinin borçlanmasını kolaylaştırıyor ve Amerikan tüketicisinin alım gücünü artırıyor.
Euroyu kullanan 20 ülkeden oluşan ve büyüklük ve refah açısından ABD’ye rakip olan Euro bölgesi ise bugüne kadar yatırımcıları aynı ölçüde cezbetmedi. Euro, küresel kullanımda doların çok gerisinde yer alıyor.
Euronun son dönemdeki yükselişi, yalnızca üç yıl önce, artan enflasyonun ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yaratacağı tahribattan korkan yatırımcılar yüzünden dolar paritesinde düştüğü günlerden tam bir tersine dönüş. Ayrıca, geçen on yıldaki euro bölgesi borç krizinin yaşandığı ve para birliği sisteminin çökebileceğinin konuşulduğu dönemden de çok uzak bir tablo.
Euronun güçlenmesinin yarattığı riskler
Euronun o zor dönemlerden toparlanması memnuniyet verici olsa da iyi şeyin fazlası da sorun yaratabilir.
Euro ve euro cinsinden varlıklara (örneğin Alman devlet tahvilleri) para akarken, ekonomistler ve şirket yöneticileri, güçlü euronun ihracatçılara zarar vereceği konusunda uyarıyor. İhracatçılar, zaten Trump’ın tarifeleri nedeniyle ürünlerinin yurtdışında daha pahalı hale gelmesi ve Çinli rakiplerden gelen artan rekabet yüzünden zor bir dönemden geçiyor.
Fransız bankası Crédit Agricole’den döviz stratejisti Valentin Marinov “Euronun daha fazla güçlenmesi kendi kendini baltalayacaktır” şeklinde konuştu. Zaten ABD tarifeleri ve Avrupa hükümetlerinin ithalatı artırıcı politikaları yüzünden ihracatların zayıflaması ve euro bölgesi ekonomisine yük olması bekleniyor.
Enerji fiyatlarındaki artışın ardından yıllarca süren enflasyonla mücadeleden sonra Avrupa Merkez Bankası, şimdi de çok düşük enflasyon riskiyle karşı karşıya.
Banka, gelecek yıl enflasyonun ortalama yüzde 1,6 olacağını öngörüyor ki bu oran yüzde 2 hedefinin belirgin şekilde altında. Bunun nedenlerinden biri de güçlü euronun ithalatı ucuzlatması.
Bazı politika yapıcılar, düşük enflasyonun kalıcı hale gelme riski olduğunu söylüyor ki bu, bölgenin uzun süredir yaşadığı bir sorun. 2021’e kadar yaklaşık on yıl boyunca merkez bankası, daha hızlı ekonomik büyümeyi ve fiyatların istikrarlı şekilde artmasını teşvik etmek amacıyla faiz oranlarını sıfırın altına çekmişti. Böylece ücret artışlarının ve yaşam standartlarının iyileşmesinin sağlanması hedeflenmişti.
Eurodaki yükseliş faiz indirimlerine rağmen gerçekleşti
Avrupa Merkez Bankası yetkililerinin bu hafta yapılacak toplantıda faiz oranlarını sabit tutmaları bekleniyor. Ancak analistler, ekonomik görünümün kararması veya euronun gücünün enflasyon tahminlerini daha da aşağı çekmesi halinde bu yıl tekrar faiz indirimi olabileceği yönündeki beklentilerini artırıyor. Faiz indirimi genellikle bir para birimini zayıflatır, ancak euronun son dönemdeki yükselişi dikkat çekici şekilde, Avrupa Merkez Bankası’nın bir yıl içinde sekiz kez faiz indirmesine rağmen gerçekleşti.
Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Luis de Guindos, euronun 1,20 dolar seviyesinin üzerine çıkmasının “çok daha karmaşık” bir durum yaratacağını söyledi.
Bazı büyük Avrupa şirketleri, güçlü euronun bilançoları üzerindeki olumsuz etkisi konusunda uyarıyor. Özellikle ihracat ağırlıklı Almanya’da.
Avrupa’nın en değerli halka açık şirketi unvanını yakın zamanda kazanan yazılım firması SAP, euro-dolar kurundaki her 1 sentlik artışın, kur riskinden korunma yapılmadığı takdirde gelirlerde 30 milyon euro düşüşe neden olduğunu açıkladı. Spor giyim markası Adidas, güçlü euronun yurtdışı satışlarında “olumsuz kur etkileri” yarattığını belirtti. Kamyon üreticisi Daimler ise euro-dolar kurundaki dalgalanmaların mali performansı “önemli ölçüde etkileyebileceğini” ifade etti.
Euro için bundan sonra beklentiler ne yönde?
Euronun bundan sonra nereye gideceğini tahmin etmek zor.
Şu anda yaklaşık 1,17 dolardan işlem gören euro için, Bloomberg’in anketine katılan analistler, önümüzdeki yıl 1,21 dolara kadar güçlenmesini bekliyor. Ancak Marinov, yatırımcıların beklentilerde fazla ileri gittiğini düşünüyor ve euronun önümüzdeki yıl 1,10 dolara gerilemesini öngörüyor.
Bu yıl yaşanan para birimi rallisi, euronun kalıcı bir şekilde daha büyük bir merkez bankası rezervi oranına veya daha fazla sınır ötesi ödemede kullanılmasına yol açacağı anlamına gelmiyor.
Lagarde, “küresel euro” için bu fırsattan yararlanmanın, blokun dağınık ekonomisini güçlendirmek, yönetişimini sadeleştirmek ve sermaye piyasalarını derinleştirmek gibi konularda kararlı bir çaba gerektirdiğini söyledi.
Lagarde şu sözleri kaydetti:
“Para birimimizin uluslararası alanda daha fazla önem kazanması kendiliğinden olmayacak: Bu, hak edilerek gerçekleşebilir”.
© 2025 The New York Times Company
