Ross Douthat / The New York Times
Dünyada iki tip insan var: 21. yüzyıldaki temel güçlüğün iklim değişikliği olacağına inananlar ve esas meselenin doğum kıtlığı, nüfus düşüşü, dünyanın yaşlanması olacağını bilenler.
Yazıya böyle başlamak belaya davetiye çıkarmak demek. Yanılırsam New York’un sular altında kaldığı, Texas’ın yaşanamaz hale geldiği günlerin tarihçileri yazdıklarımı acımasızca hatta alay ederek alıntılayabilir.
Ama demografiden ziyade iklim değişikliğine takıntılı olan tuhaf insanların aynı konu üzerinde kafa yorması önemli çünkü iki tehdit arasındaki hakiki dengeyi bilmesek de göreli dengenin değiştiği belli. Son 15 yılda iklim değişikliğine ilişkin en kötü senaryolardan bazıları eskisi kadar muhtemel görünmüyor. Öte yandan Covid krizi başta olmak üzere bazı güçlü etkenler doğum oranlarındaki düşüşü hızlandırarak yaşlılar çağını erkene çekti.
Son kanıt Çin’den. Geçen haftaki habere göre Çin nüfusu yaklaşık 60 yıl önceki Büyük İleri Atılım’dan bu yana ilk kez geriledi. Düşüş epeydir öngörülüyordu fakat yakın zamana kadar 2030’dan önce gerçekleşmesini bekleyen yoktu. Ama işte kapımızda. Çin doğum oranları 2022’de tarihin en düşük seviyesine geriledi.
Kısacası Çin tam da süper güce dönüşmek üzereyken şimdi önünde karanlık bir gelecek var. Ülke zenginleşmesini tamamlayamadan yaşlanıp durgunlaşıyor. Şu sıralar çoğu zengin ve birçok orta gelirli ülkenin üzerinde de benzer gölgenin farklı tonları dolaşıyor. Genel bir kemikleşme, dinamizm ve inovasyon kaybı, şişkin emekli nüfus ile aşırı yük binen gençlik arasında kazananı olmayan bir mücadele tehdidi söz konusu. Geçen hafta Fransa’da Emmanuel Macron’un emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkarma planına yönelik kitlesel gösteriler bir nevi fragman sayılabilir.
Bu yüzden demografik çöküş çağı için bazı yeni kuralları düşünme vakti gelmiş olabilir. Dikkat edilmesi gereken trendlere, kazananı ve kaybedeni belirleyecek ilkelere ve durgunlaşan dünyada dinamizm arayanlara neyin rehberlik edebileceğine birlikte bakalım.
Birinci Kural: Zengin dünya serveti yaşlılardan alıp yeniden gençlere dağıtmak zorunda kalacak.
Geride bıraktığımız on yıllarda teknokratların birçok varsayımı yanlış çıktı. Mali krizin hemen sonrasında bütçe açığını azaltmak gerektiği yönündeki yaygın kanı ve Çin ile serbest ticaretin sonuçlarına dair mantıksız iyimserlik gibi örnekler sayılabilir. Ama yaşlanan dünyada teknokratların yaşlılık haklarında reform yapma arzusu hiç olmadığı kadar önemli ve isabetli. Yeter ki tasarruflar gençlerin aile ve iş kurmasını, ev sahibi olmasını kolaylaştıracak şekilde kullanılsın. Bu transferi başarılı bir şekilde yapma yolu bulan ülkeler atılım yaparken rakipleri gerontokrasiye mahkum olacak.
İkinci Kural: İnovasyon yetmez, esas olan uygulama ve benimseme.
Yaşlanan dünyada ekonomik büyüme için teknolojik atılımlara ihtiyaç var. Ama iktisatçı Eli Dourado’nun yeni yapay zeka teknolojisinin etkilerine dair yazısında belirttiği gibi büyük darboğazlar her zaman icat alanında olmuyor. Genellikle test, altyapı, konuşlandırma ve hukuki engeller yüzünden yaşanıyor. Yaşlanan ve kendi bildiğini okuyan toplumlar yeni icatları rafta bırakmaya daha eğilimli olabileceği için yenilikçilerin önündeki en büyük engel bu darboğazları ortadan kaldırmak olabilir.
Üçüncü Kural: Nüfus azaldıkça asker değerlenecek.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nda bu dinamiği görmeye başladık bile. İmparatorluğunda daha fazla genç yaşasaydı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin seferberlik çağrısına gerek duymayabilirdi. Doğum oranının Rusya’dan bile düşük olduğu Ukrayna’da ise savaş yıllarca devam ederse demografik kriz derinleşebilir. Tayvan’ın ve diğer parlama noktalarının başında da aynı dert var: Stratejik emeller yüzünden savaş seçeneği ağır bassa bile her insan kaybının ağırlığı artacak.
Dördüncü Kural: Yaşlılar diyarında bir parça gençlik ve canlılık kral yapar.
Uluslararası düzeyde doğru bir önerme: Doğum oranını nüfusun kendini yenileme seviyesine yakın tutmayı veya artırmayı başaran ülkeler Güney Kore gibi doğurganlığın ikame oranının yarısında seyrettiği ülkelere karşı uzun vadede avantaj sağlayacak. Aynı toplum içinde de benzer bir etki görülecek: Amerika’daki en dinamik eyaletleri ve şehirleri, en etkili dini gelenekleri ve ideolojileri tahmin etmek istiyorsanız sadece gençlere değil gençlerin çocuk sahibi olmasına da iyi gözle bakan yerlere ve gruplara odaklanın.
Beşinci Kural: Afrika diasporası dünyayı değiştirecek.
Zengin ve orta gelirli dünya daha hızlı yaşlandıkça Afrika nüfusunun artışı daha da önem kazanacak. Kıta nüfusu bugünkü gibi artarsa 2050’de 2.5 milyara ve 2100’de 4 milyara ulaşacak. Bu nüfusun küçük bir kesiminin hareketi bile 21. yüzyılın en ciddi küresel dönüşümüne yol açabilir. Demografik gerileme çağının dirilişle mi çöküşle mi sonuçlanacağı ise başarılı asimilasyon ile istikrarsızlaşma ve tepki arasındaki dengenin akıbetine bağlı.