05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 07.08.2025 11:39 | Son Güncelleme: 07.08.2025 13:03

ABD müzelerinde baskı ve sansür: Trump'ın beğenmeyeceği eserler sergiden çıkarılıyor

ABD Başkanı Donald Trump'ın müzelerdeki eserleri hedef alan kararnamesinin ardından bazı müzeler, Trump’ı kızdırabileceği düşünülen eserleri geri çekmeye ya da içerikleri değiştirmeye başladı.
Amy Sherald'ın “American Sublime” sergisinden...
Amy Sherald'ın “American Sublime” sergisinden...
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, dünyanın en büyük müze, eğitim ve araştırma kompleksi olan Smithsonian Enstitüsü'nde "bölücü anlatıları" ve "uygunsuz ideolojiyi" destekleyen programlara fon sağlanmasını hedefleyen bir kararname ile değişiklik yapmaya zorlama niyetini açıkladı. "Amerikan Tarihine Gerçeği ve Aklıselimi Geri Getirmek" başlıklı kararnamede "Smithsonian Enstitüsü son yıllarda bölücü, ırk merkezli bir ideolojinin etkisi altına girdi" ifadesi yer alıyor.

Huffington Post'tan Jennifer Bendery, söz konusu kararnamenin ardından müzelerde yaşanan değişimi ve oto-sansürü yazdı. Bendery'nin yazısı özetle şöyle: 


Michelle Obama’nın 2018’deki ikonik portresiyle adını geniş kitlelere duyuran sanatçı Amy Sherald, Washington’daki Smithsonian Ulusal Portre Galerisi’nde eylül ayında açılması planlanan kişisel sergisini geri çekti. Sherald bu kararı, müze yetkililerinin ABD Başkanı Donald Trump’ı kızdırmamak adına trans bir Özgürlük Heykeli’ni tasvir eden tablosunu sergiden çıkarmayı değerlendirdiklerini söylemesinin ardından aldı. Galeri ise yaptığı açıklamada, serginin nasıl sunulacağı konusunda Sherald ile “bir anlaşmaya varılamadığını” ifade etti.

“American Sublime” başlığını taşıyan ve Sherald’ın şimdiye kadarki en kapsamlı sergisi olması beklenen sergi, aynı zamanda Portre Galerisi’nde bir Siyah çağdaş sanatçıya ayrılan ilk kişisel sergi olacaktı. Sherald, sakinlik ve derinlik taşıyan figüratif portreleriyle tanınıyor. Michelle Obama tarafından özel olarak seçilmesi de bu yönünün bir göstergesiydi. Öte yandan Sherald, toplumsal cinsiyet ve kimlik gibi tartışmalı temalara da eserlerinde yer veriyor. Trans bir figür olarak yorumladığı Özgürlük Heykeli portresi de bu çizginin bir parçasıydı.

Smithsonian, başkentteki 17 ücretsiz müzeyi ve ulusal hayvanat bahçesini kapsayan devasa bir kurum. ABD Başkanı, “Trans Forming Liberty" ve benzeri eserlerin Washington DC’deki Smithsonian müzelerinde yer almaması için kuruma uzun süredir baskı uyguluyor. Mart ayında yayımladığı bir başkanlık kararnamesiyle Trump, “Amerikalıları ırka göre ayıran” ya da “herhangi bir şekilde erkekleri kadın olarak tanıyan” sergilere yer verilmesi hâlinde Smithsonian Enstitüsü’nün federal fonlarının kesilebileceğini duyurmuştu. Kararnamenin gerekçesi “ortak tarihimizi çarpıtan ideolojik aşılamaların ve ayrıştırıcı anlatıların önüne geçmek" olarak açıklandı. Ancak Trump’ın “ayrıştırıcı anlatılar” tanımı, cinsiyet veya ırk hakkında söylenen hemen her şeyi kapsayacak kadar geniş.

Kararnamede Trump’ın kaldırılmasını veya değiştirilmesini istediği bazı sergilerin adı da açıkça geçiyor. Bunlardan biri, ABD’nin “ırkı, iktidar, ayrıcalık ve dışlayıcılık sistemlerini kurmak ve sürdürmek için nasıl kullandığını” inceleyen The Shape of Power: Stories of Race and American Sculpture (İktidarın Biçimi: Irk ve Amerikan Heykel Sanatının Hikâyeleri) adlı sergi. Diğeri ise, Trump’ın “kadın sporlarında yarışan erkek sporcuları öven” bir anlatıya sahip olduğunu iddia ettiği, adı henüz açıklanmamış bir gelecek sergi.

Trump’ın beğenmediği sanat eserlerini ve tarih anlatılarını müzelerden silmeye çalıştığı yönündeki eleştiriler hakkında yorum istenen Başkanlık Özel Yardımcısı Lindsey Halligan ise, sorunun yöneltilme biçimine itiraz etti. Halligan yaptığı açıklamada, “Smithsonian’daki sergilerde Trump’ın tarihi yeniden yazmaya ya da insanları silmeye çalıştığı yönündeki sorunuzun öncülü son derece ikiyüzlü,” diyerek şöyle devam etti:

“Bu yönetim, Amerikan tarihinin ideolojik çarpıtmalardan arındırılmış biçimde korunmasını savunuyor.”

Açıklamalarının devamında Halligan, Trans Forming Liberty tablosunun yaratıcısı Amy Sherald’ı tarihi sansürlemeye çalışmakla suçladı. “Özgürlük Heykeli tektir; tüm Amerikalıları kapsayan, özgürlük ve birlik sembolü olarak dünya çapında tanınan bir figürdür. Kimlik siyaseti merceğinden yeniden şekillendirilmesine gerek yoktur,” diyen Halligan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özgürlük Heykeli’ni politik anlamlar yüklenmiş bir biçimde yeniden tasvir etmek, tarihi korumak değil, yeniden yazmaktır. Burada tarihi çarpıtan ya da silmeye çalışan biri varsa, o da sanatçının kendisidir.”

Portre Galerisi ise konuya ilişkin yorum talebine yanıt vermedi.

Trump’ın Smithsonian üzerindeki baskısı, kurum çalışanları arasında da etkisini göstermeye başladı. Portre Galerisi’nde görevli çalışanlara, sanatçı Amy Sherald’ın sergisini sansürlemek yerine tamamen geri çekme kararıyla ilgili görüşleri sorulduğunda, çoğu yorum yapmaktan kaçındı. Bazıları, bu konuda konuşmalarının yasak olduğunu belirtti.

Bir çalışan, soru sorulduğu anda başını sallayarak ne sorulacağını tahmin ettiğini ima etti ve “Bu konuda buradan konuşamam,” demekle yetindi. Bir diğer çalışan ise birkaç kez konuşamayacağını söyledikten sonra, sohbetin bittiği düşünülürken kısa bir değerlendirme yaptı.

Adının açıklanmasını istemeyen bu çalışan, tartışma konusu olan Trans Forming Liberty adlı eserin yanı sıra, müzede sergilenen başka bazı eserlerin de politik ya da tarihsel olarak tartışmalı içerikler taşıdığını hatırlattı. Bu eserlerin kamuoyunda tepki çekmeden sergilendiğini belirterek, “Fark ne?” sorusunu yöneltti.

Söz konusu çalışan, Trump’ın trans bireyleri sanat yoluyla görünmez kılmaya çalışmasını “korkutucu” olarak nitelendirdi, ancak bunun Trump yönetimi tarafından yürütülen pek çok endişe verici uygulamadan yalnızca biri olduğunu vurguladı. Bu ifadenin ne anlama geldiği sorulduğunda ise, Gazze’de yaşananlara dikkat çekti. İsrail hükümetinin, Trump yönetiminin desteğiyle Filistinlilere yönelik bir soykırım yürüttüğünü ve insanların kelimenin tam anlamıyla “silinmesinin” de aynı derecede korkutucu olduğunu dile getirdi.

Çalışan ayrıca, sansür üzerine sorulan sorulara açıkça yanıt verememiş olmanın “ironik” olduğunu söyleyerek kısa bir gülümsemeyle durumu yorumladı.

Bazı sivil toplum kuruluşları, Trump’ın mart ayında imzaladığı ve trans bireyleri sanatta ve tarihte hedef alan başkanlık kararnamesinin, otoriter yönetimlerin en belirgin özelliklerinden biri olarak gösterilen, sansürü medya ve sanat aracılığıyla kullanarak bilgiyi kontrol altına alma, muhalefeti bastırma ve siyasi gündemlerini baskı yoluyla dayatma işlevi ile ilişkili olduğunun altını çizdi. 

Human Rights Campaign Başkanı Kelley Robinson, kararnamenin yayımlandığı dönemde yaptığı açıklamada, “İşte faşizm böyle görünür,” ifadelerini kullandı.

Trump, uzun süredir kendisini güçlü lider imajıyla özdeşleştirmeye çalışıyor. Bu süreçte Vladimir Putin ve Viktor Orban gibi otokratlara duyduğu hayranlığı da açıkça dile getirmişti. Notre Dame Üniversitesi’nde siyaset bilimi doçenti olan ve otoriter rejimler üzerine çalışan Dr. Karrie Koesel, sanatın ve sanat topluluklarının sansürlenmesinin, otoriter yönetimlerin sıkça başvurduğu “yıpranmış ama etkili bir strateji” olduğunu söylüyor.

“Sanat, yankı uyandıran bir ifade biçimi. Eleştireldir, toplumsal yorumlara odaklanır,” diyen Koesel, sanatın zaman zaman entelektüel sınıfı temsil ettiğini ve bunun da mevcut yönetimler açısından hedef haline gelebildiğini belirtiyor. “Şu anda kesinlikle bir entelektüel karşıtlığı ve yükseköğretim karşıtlığı var" diyen Koesel’e göre, otoriterliğin en tedirgin edici yönlerinden biri, müze ya da sanatçıların doğrudan sansürlenmeseler bile, iktidarın siyasi çıkarlarıyla çelişmemek adına oto-sansür uygulamak zorunda hisseder hale gelmeleri:

“Beyaz Saray’dan doğrudan bir talimat gelmesine gerek yok; sanatsal topluluklar ve kültürel alanlarda bunun daha geniş çaplı ve dolaylı yansımalarını görmek mümkün.”

Portre Galerisi, Trump’ı memnun etmek amacıyla sergilerinde değişiklik yaptığı iddia edilen tek Smithsonian kurumu değil. Amerikan Tarihi Ulusal Müzesi, geçen ay azledilen başkanlara ilişkin bir sergiden Trump hakkında yürütülen iki görevden alma sürecine dair bilgileri kaldırdı. The Washington Post’a göre, Smithsonian bu değişikliği, Beyaz Saray’ın bir sanat müzesi yöneticisinin görevden alınması yönündeki baskısı altında gerçekleştirdi.

Smithsonian daha sonra yaptığı açıklamada, “ileride güncellenmiş bir serginin tüm görevden alma süreçlerini içereceğini” belirtti. Ancak dikkat çekici bir şekilde, sergiye eşlik eden çevrim içi platformda azledilen (ya da Richard Nixon örneğinde olduğu gibi azledilmeden önce istifa eden) diğer üç başkana dair belgeler ve fotoğraflar yer alırken, Trump için yalnızca ismine bir kez değiniliyor.

Afro-Amerikalıların Tarihi ve Kültürü Ulusal Müzesi de (the National Museum of African American History and Culture) nisan ayında bir başka tartışmanın odağı oldu. Müze, sivil haklar mücadelesine ait bazı eserleri, sahipleri geri istememiş olmasına rağmen iade etti. Sivil haklar aktivisti Rahip Amos Brown, 2016 yılında ödünç vermiş olduğu, Martin Luther King Jr. ve Jesse Jackson’la birlikte katıldığı gösterilere götürdüğü bir İncil ile “zenci ırkının ilk tarihi” olarak kabul edilen 1880 tarihli bir kitabın kendisine iade edileceğinin bildirildiğini söyledi.

Brown, NBC4 Washington’a yaptığı açıklamada, müzenin daha önce kendisine kitaplarını kalıcı olarak bağışlama ya da ödünç verme süresini uzatma seçeneklerini sunduğunu, ancak bu kez böyle bir teklifin yapılmadığını söyledi. Tarihî kitaplarını geri istediği yönündeki ima için “kesinlikle dürüst olmayan” ve “aşağılayıcı” ifadelerini kullandı. Müze ise, standart ödünç verme protokollerine uyulmadığı yönündeki iddiaların “asılsız” olduğunu belirtti.

Trump, şimdilik modern sanat sergileriyle tanınan Hirshhorn Müzesi’ni doğrudan hedef almış değil. Ancak müze yakında, otorite karşıtı politik eserleriyle tanınan ve kimliği hâlâ bilinmeyen sokak sanatçısı Banksy’nin eserlerine ev sahipliği yapacak.

İskoçya Edinburg'dan gelen turistler Craig ve Fiona, geçtiğimiz hafta müzenin ziyaretçileri arasındaydı. Trump’ın sansür tehditleri hakkındaki düşüncelerini görüşleri sorulduğunda Craig şöyle dedi: 

“Trump önce her zamanki gibi gürültülü çıkışlar yapıyor, sonra biraz geri adım atıyor ve sonuçta ortaya daha yumuşatılmış bir şey çıkıyor. Hepsi bir gösteri.”

Kaynak: Gazete Oksijen