Adana Altın Koza Film Festivali, Adana halkının gösterdiği yoğun ilgiyle sürüyor. Dün Ulusal yarışmanın ilk iki filmi de ilk gösterimlerini gerçekleştirdi. Bu iki filmle ilgili kısa izlenimlerim şöyle:
Bildiğin Gibi Değil
2014’te çektiği Müslüm Baba’nın Evlatları belgeseliyle dikkat çeken yönetmen Vuslat Saraçoğlu 2018’de Borç adlı kurgu filmiyle de ilgi görmüştü. İkinci uzun metrajlı filmi Bildiğin Gibi Değil’de babalarının ölümünden sonra bir araya gelen üç kardeşin aralarındaki ilişkiye odaklanıyor. Tokat doğumlu yönetmen üç kardeşi de kendi memleketi Tokat’ta bir araya getirmiş. Kardeşlerin en büyüğü Tahsin babasının hep yanında kalmış onun kahrını çekmiş bir adam, popüler bir yazar olmaya can atan ortanca kardeş Yasin ve İzmir’e kaçarak özgürleşmeye çabalamış kız kardeş Remziye de yıllar sonra çocukluklarının geçtiği çevreye geri dönmüşlerdir. Bu yıllar sonra gelen bir araya geliş aralarındaki bazı anlaşmazlıkları ortaya çıkardığı gibi ortak noktalarını da keşfetmelerine neden oluyor.
Yönetmenin başardığı en önemli şey samimi ve doğal diyaloglarıyla bu oldukça tanıdık sularda dolaşan hikâyeyi keyifle izlenir hale getirmesi. Bazen didişen bazen de tatlı tatlı şakalaşan üç kardeşi canlandıran Alican Yücesoy, Serdar Orçin ve Hazal Türesan uyumlu ve güzel bir kimya yakalamışlar. Birbirlerini destekleyerek son derece doğal performanslar çıkarmışlar. İstanbul Film Festivali’nde Alican Yücesoy ve Serdar Orçin bu filmdeki performanslarıyla En İyi Erkek Oyuncu ödülünü paylaşmışlardı ama Hazal Türesan da nihayet sinemada hak ettiği şekilde değerlendirilmiş. En son Lohusa filminde ve Kızıl Goncalar dizisinde de izlediğimiz Hazal Türesan’ı bundan sonra daha çok filmde izleriz umarım.
İstanbul Film Festivali’nden 4 ödül kazanan Bildiğin Gibi Değil’in En İyi Senaryo ödülünü de almış olması boşuna değil. Farklı mizaçlara sahip kardeşlerin ‘kardeşlik’ ilişkilerini yürütebilmeleri bazen gerçekten zor. Saraçoğlu bildiği yerlerde dolaşmış belli ki. Senaryo ve diyalog yazımında önceki filmine göre de güzel bir yol katetmiş. Ancak yine de finalde ortaya çıkan sürpriz bir sırrın yarattığı duygusal patlamanın biraz ‘tepeden inme’ durduğunu belirtmeliyim. Kardeşlere bir ‘dış düşman’ sağlanması biraz daha sağlam bir şekilde örülebilirdi.
Umut
Tamamı Bingöl’de ve Kürtçe çekilen Umut, kısa filmleriyle festivallerde ilgi gören (özellikle Adem Başaran adlı filmi çok iyidir) Orhan İnce’nin 8 yıllık emeğinin ürünü. Evin kadınını yaklaşık bir sene önce kaybetmiş; hayvancılık ve tarımla geçinmeye çalışan üç kişilik bir aileyle tanıştırıyor bizi İnce. Baba Mustafa, bir gün sınırlarını aşmanın hayallerini kuran oğlu Çeto ve evin 9 yaşındaki sağır ve dilsiz kızı Zeyno’dan oluşan bu küçük ailenin dengesi Çeto’nun hayvan alım satımı yapan Emin adlı bir adamla tanışmasıyla bozulur. Emin en başta Çeto ve babasının güvenini kazanır ve onlara biraz para kazandırır. Sonra büyük bir satış gerçekleştirmek için bu güveni kullanacaktır. 9 yaşındaki Zeyno bu adama güvenmezken hem Mustafa hem de Çeto daha fazla para kazanmak uğruna geliyorum diyen bu dolandırıcılığı hissedemezler.
Umut bir şekilde duygusal bir bağ kuruyor seyirciyle. Çünkü hem kamera önünde hem de arkasında kendisini hissettiren samimi bir heyecanla yapılmış. Özellikle de Zeyno’yu oynayan Bedriye Roza Çelik’in doğal performansı filmin duygusunu yükseltiyor. Ancak köydeki bütün adamların bu bariz dolandırıcılığı anlayamaması çok inandırıcı kurulamıyor senaryoda. Yönetmen İnce hem Çeto’nun hem de babası Mustafa’nın önünde iki cam bardağın kırılmasıyla ikisine de ilahi birer uyarı gönderiyor ama karakterlerin bunları görmekten uzak olduklarını ima etmesi yine de yeterli olmuyor. Ayrıca filmin ortasında seyircinin gidişatı tahmin etmesi hiç de zor değil. Bu noktadan itibaren hikâye de tekrara düşüyor.
Kadınsız kalan adamların ya da karısının uyarılarını dinlemeyen adamların kandırıldıkları bir film olmuş bir yandan da. Aslında bu hikâyenin altına sağlam bir sosyolojik zemin de döşenmiş olsa daha yoğun bir filme ulaşılabilirmiş. Ama bu haliyle maalesef uzatılmış bir kısa film izleniminde.
Toplamda 11 filmin yarıştığı Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda Nuri Bilge Ceylan başkanlığındaki jüride, oyuncu ve yönetmen Mehmet Aslantuğ, oyuncu Serenay Sarıkaya, yazar ve senarist Nermin Yıldırım, yönetmen ve senarist Mustafa Kara, kurgucu Ayris Alptekin ile film eleştirmeni Müge Turan yer almakta. Ödüller sahiplerine 28 Eylül Cumartesi akşamındaki kapanış seremonisinde takdim edilecek.