Kafkaesk kavramını sadece edebiyat literatürüne değil, hayata da dahil edecek kadar kendine özgü ve güçlü bir yazardı Franz Kafka. Sadece yazdıklarıyla değil, yaşam öyküsüyle de merak edilen, ilgi gösterilen bir yazar oldu hep. Baskıcı babasıyla yaşadığı restleşmeler, üç kız kardeşiyle başta kötü olan ilişkisinin sonradan bir parça iyileşmesi, yazma eylemiyle kurduğu garip bağ, arkadaşı Max Brod ile olan iletişimi ve bütün yazdıklarını ölümünden sonra yakması için ona emanet etmesi (şükür ki bu vasiyeti yerine getirilmemişti), birlikte olduğu kadınlarla yaşadığı sınırlı ilişkiler, bir türlü huzur bulamadığı fırtınalı iç dünyası... Bütün bunların hepsi onun müthiş hayal gücüyle birleşince; endişeli, yorgun, dertli, bazen melankolik, bazen mazoşist karakterlerin sürekli tekinsizlik hissi veren kabusvari durumlar içinde kaldıkları hikâyelere ve romanlara imzasını atabilmişti.
Kafka’nın dünyası ve yaşamı başka grafik romanlarla da görselleştirilmişti aslında. Bunların bir kısmı ülkemizde de yayımlanmıştı. Özellikle ünlü çizer Robert Crumb’ın da çizgileriyle katkıda bulunduğu David Zane Mairowitz’in Kafka biyografisi (Flaneur Kitapları) ve Peter Kuper’in 14 Kafka öyküsünü görselleştirdiği Kafkaesk (Metis Yayınları) bunların en dikkat çekenleri...
Karakarga’dan çıkan ve İtalyan sanatçı Mauro Falchetti’nin imzasını taşıyan Kafka: Kayıp Kişinin Günlüğü ise onun hayatının mihenk taşlarını ve yakın çevresini yine onun yazdıklarının verdiği ilhamla görselleştirmiş. Dönüşüm, Şato, Kayıp, Dava gibi eserlerine sık sık atıfta bulunuyor. Bu yüzden bu eserleri okumuş, bilen okuyucular için sayfalar daha da anlam kazanıyorlar. Kafka’nın ruh haliyle bakıyoruz sanki yaşadıklarına... Oldukça özgün çizimleriyle Falchetti geleneksel kalıpların dışına çıkarken, Kafka’ya olan sevgi ve saygısını da göstermiş. Sanrısal karelerin aralarına onun duygu dünyasına da nüfuz edebilmeyi başarmış. Kitabın sonunda Kafka hakkında daha derinlere inmek isteyenler için başka kitaplar, çizgi romanlar ve internet siteleri de önerilmiş.
Pis moruğun hayatından kesitler
Charles Bukowski ise bambaşka bir âlem. Hayatta en sevdiği şeyler içki, kadınlar ve at yarışlarıydı. Sokakta görseniz alelade bir berduş sanabilirdiniz. Yazdıklarını bazıları saçmalık olarak kabul etse de kendine özgü bir dili ve dünyası olduğunu kimse inkâr edemez. 1920 Almanya doğumlu Bukowski iki yaşındayken ailesiyle Amerika’ya gelmiştir. Annesiyle de babasıyla da arası yoktur hiç. Berbat bir ergenlik geçirir. Onlarla olan bağını kopardıktan sonra da bir sürü ikinci sınıf işle oyalanır. Çok zor geçinir ve buna rağmen devamlı öykü ve şiir yazar. İlk romanını ise ancak 50 yaşında yıllar önce çalıştığı postanedeki anılarından oluşturur.
Bukowski bazıları için çiğ ve kaba saba bir adamdır. Yaşadığı sert ergenlik bütün hayatını ele geçirmiştir. Bunun çok bilincinde olarak inşa ettiği bir yazarlık serüveni vardır, okuyanlar bilirler... Karakarga Yayınları’ndan gelen Bukowski grafik romanının senaristliğini yapan Michele Botton da ona bu anlayışla yaklaşıyor. Grafik sanatçısı Letizia Cadonici başarılı çerçevelemelerini; renklendirmeden sorumlu Francesco Segala da özellikle karanlığı ve gölge kullanımlarını sinematografik bir görsellikle metne ustaca dahil etmişler. 10 bölümden oluşan roman, Bukowski’nin ergenliğinden başlayıp kendisinden artık ‘pis moruk’ diye bahsetmeye başladığı ve daha popüler bir yazar olduğu zamanlara kadar geliyor. Diyaloglarda da Bukowski’nin alıştığımız argo üslubu korunmuş.
Karakarga yayınlarının biyografi grafik serisi geçtiğimiz günlerde yayımlanan Sokrates’le üç kitaba ulaştı. Seri yeni kitaplarla zenginleşmeye devam edecek.
Bukowski / Michele Botton, Letizia Cadonici, Francesco Segala / Çeviren: Ayla Meltem Görgün / Kafka Kitap / Grafik Roman / 172 Sayfa
Kafka - Kayıp Kişinin Günlüğü / Luca Albanese, Mauro Falchetti / Kafka Kitap / Grafik Roman / 172 Sayfa