23 Kasım 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 22.10.2023 09:14 | Son Güncelleme: 22.10.2023 09:23

Çağın Sanatı Adıyaman’da

Adıyaman’ın Kahta ilçesi sınırlarında tarihi Nevali Çori’nin sular altında kalan alanları karşısında bulunan, yaşam olmayan, el değmemiş 3 adada, Karakuş Tümülüsü ve Cendere Köprüsü’nde 23 Aralık’a kadar devam edecek Land& River Art (Arazi&Nehir Sanatı) Bienali Türkiye’de ve hatta dünyada bir ilk
Çağın Sanatı Adıyaman’da

Şebnem Kırmacı

Arazi Sanatı (Land Art) Türkiye’de pek bilinmeyen ama iklim krizi ile köşeye sıkışan dünyada değeri iyice artan bir tür. Arazi Sanatı çok kısaca doğada bulunan malzemelerle doğada yapılan bir sanat türü.
Geçtiğimiz ay, 8 Şubat depreminde hasar gören bölgelerden birinde, Adıyaman’ın Kahta ilçesi sınırlarında üç farklı mekanda, Commagene LAR Para ve Çevre: Bir Metaforun Değeri temasıyla açılan Land& River Art (Arazi&Nehir Sanatı) Bienali 23 Aralık’a kadar devam edecek.

Maddiyat ve ekoloji

Geçen sene ilk defa düzenlenen Kommagene Bienal’in ardından Commagene LAR (Land and River Art) olarak yeni bir aralık yaratmaya çalışan bienal, Manchester Üniversitesi’nden Prof. ismail Ertürk’ün yazdığı Para ve Çevre: Bir Metaforun Değeri metninden yola çıkarak bu başlıktaki temayla bu alanda üretim yapan 11 sanatçıyı ağırlıyor. Ertürk’ün teması çok kısaca çağımızda finans ve ekolojinin arasında ki dengesizliğe ve maddi çıkarların ön planda tutulmasının yarattığı çevre sorunlarına ve bu ikisi arasındaki güç dengesizliğine odaklanıyor. Ertürk, “Biz, sanatçıları Fırat nehrinin kıyısındaki Mezopotamya'da tarihin bu meydan okumasına yükselmeye davet ediyoruz; burada para, insanlığın doğayla barış içinde olduğu bir geleceği hayal etmek için topraklara, nehirlere ve topluma hizmet eder,” diye açıklıyor metnini ve bienalin ana temasını.

Yerel ve uluslararası sanatçılar

Bienale katılan sanatçılar Vahap Avşar, Murat Cem Baytok, Shirin Abedinirad, Ana Laura Cantera, Mariko Hori, Kim Incheol Yalda Jamali, Zaid Saad, Meltem Şahin & Mert Koca, Cengiz Tekin ve Odmaa Uranchimeg’in işleri dünyada bir ilk olacak Müze Ada’da daimi olarak sergilenmeye devam edecek.

İklim krizi ve arazi sanatı

Bienalin küratörü sanatçı, yazar, galeri kurucusu ve küratör Nihat Özdal iklim krizi, savaş ve felaketler ile karşı karşıya olduğumuz bu günlerde Arazi Sanatı alanında doğada bulunan malzemelerle doğada üretim yapan sanatçıların değer kazandığının altını çizerek “Doğaya, kırlara, gerçek yeryüzüne dönmeyi konuşuyoruz. Bu felaketler asıl değerli olanın ne olduğu sorusunu da beraberinde getirdi,” diye açıklıyor bienalin önemini.

Bienalin öne çıkan işleri

Murat Cem Baytok’un çöp adamı

Almanya’da doğan ve büyüyen, şimdilerde Bremen, İstanbul ve Bodrum arasında yaşayan ve üreten sanatçı Murat Cem Baytok’un bienal mekanlarından topladığı doğal ve atık malzemelerle ürettiği ve Dengesiz (Ungleichgewicht (Imbalanced) ismini verdiği dev çöp adam eseri, Arazi Sanatı’nın hem tanımına ve hem üretim süreci hem içeriğiyle bienalin temasına birebir uyduğu için hemde son derece problematik bir temayı çok masum bir dille anlattığı için ön plana çıkan işlerden biri. Baytok eserlerinde doğayı bir kanvas olarak kullanıyor. Doğada bulduğu toprak, yaprak, dal, taş kaya, balçık, demir çubuklar gibi malzemeleri kullanıp yaptığı enstalasyonları olduğu yerde bırakıyor. Baytok’un sanatsal pratiğinde imzası haline gelen “çöp adam”ları ve sade ifade şekli çocukluğa ait bir masumiyeti içinde barındırıyor. Baytok’un bu bienal için çevrede bulduğu yaklaşık 300 kiloluk dev bir ağaç gövdesini, hurdalıktan topladığı profil metalleri ve metal zincirleri kullanmış. Adada bulduğu ölü bir martı, kurumuş balıklar, yıpranmış bir balık ağı, plastik şişeler ve kola kutuları işin diğer malzemeleri arasında.

300 kiloluk ağaç gövdesi

Dengesiz adlı dev enstalasyon elinde terazi tutan dev bir çöp adam formundan oluşuyor. Çöp Adam’ın terazisinin bir tarafında altın rengine boyanmış kayalar diğer tarafındaysa ölü bir martı, ölü balıklar, plastik şişeler, paramparça bir balık ağı ve kola kutuları yer alıyor. Baytok bienalin ana teması olan insanoğlunun maddiyata verdiği değeri ve bunun bedeli olan çevre felaketini bu şekilde anlatmış oluyor. Baytok konunun önemi ve ağırlığına gönderme yapmak için etrafta bulduğu 300 kiloluk bir ağaç gövdesini kullandığından bahsediyor. Bu ağaç kütüğünü taşımak için sekiz kişi çalışmış. Baytok “iklim krizi çok ciddi bir mesele; konu o kadar hayati ve ağır ki bunu anlatabilmek için bu ağır ağacı oraya taşımak ‘eylemi’ ile de meseleye de dikkat çekmek istedim,” diyor.

“Kurtarılmaya ihtiyacımız var”

Baytok işini şöyle anlatıyor: “Hepimizi ve yaşadığımız gezegeni etkileyen iklim değişikliğine karşı tutumumuz konusunda fazlasıyla rahat görünüyoruz. Çöp Adam’ın rahat ve kayıtsız halde oturma pozu, iklim krizine dair tüm bakış açımızı anlatıyor. Elinde bir terazi tutuyor; bir yanda altın renkli kayalarla dolu, diğer yanda nehir çevresinden ve yakındaki adalardan toplanmış nesneler bulunmakta. Bu duruş, kapitalist zihniyeti yansıtmak için; maliyeti ne olursa olsun sonsuz tüketim tutkumuzu… Yaklaşık 300 kilo ağırlığındaki ağaç gövdesinin ağırlığı ve büyüklüğü nedeniyle adaya taşınması ve montajı zordu. Bu zorlu süreç aynı zamanda şu anda karşı karşıya olduğumuz ve şu anki gibi devam edersek gelecekte karşılaşacağımız ciddi çevre sorunlarının da bir metaforudur. Ağaç gövdesini saran turuncu renkli kalın halatsa içinde bulunduğumuz aciliyetin işaretidir. Bu turuncu halat gezegenin ve aslında bizin kurtarılmaya ihtiyacı olduğunun sinyalini veriyor. Konfor alanımızın dışına çıkıp faaliyetlerimizin çevreye verdiği zararlarla sadece yüzleşmek değil, aynı zamanda bunları da çözmek zorundayız”.

Mariko Hori’nin nehre armağanı

Japonya, Kobe’de doğan ve şu an Belgrad, Sırbıstan ve Amsterdam arasında yaşayan ve çalışan sanatçı Hori, varolmak, sağ duyu gibi kavraması zor temalara ve bu ikisi arasındaki belirsiz sınırlara odaklandığı işleriyle tanınıyor. Sanatçının ağırlıklı olarak enstalasyonlardan ve kolajlardan oluşan işleri varoluş teması ve varolma gerçeği çerçevesinde alternatif deneyimler ve diyalogları mercek altına alıyor. Titizlikle seçtiği gösterişten uzak malzemeler ve objelerle mekana ve zamana yapısal eklemeler yapmayı amaç edinen Hori bu bienal için etkinliğin ana mekanı olan adaları saran Fırat nehrinin ortasına Akıntı Üzerine Düşünceler, adlı bir enstalasyon yerleştirdi. Arazi Sanatı ve Nehir Sanatı başlığıyla düzenlenen bienal aslında nehri de içine kattığı için bir ilki gerçekleştiriyor. Arazi Sanatı global anlamda uzun zamandır bir yere sahip olsa da Nehir Sanatı şimdiye kadar adı telaffuz edilmemiş bir alan. Bu anlamda literatüre bir Nehir teması da katılmış oluyor. Hori’nin nehre armağan ettiği işi bu çerçeveden bakıldığından dikkat çekiyor.

Nehirlerin de hakları var

Küratör Nihat Özdal konu hakkında “Biz Arazi Sanatı’na Nehir Sanatı’nı da ekledik. İklim krizi suları daha çok konuşmamıza neden oldu. Belki de çok daha önce bunları konuşmamız gerekiyordu. Barajlarla boyunları bükülen nehirlerle dolu coğrafyamız. Son yıllarda daha çok sanatçı bu krizi kendine dert etmeye başladı. Anadolu’dan kuş bakışı geçerken, şanslıysanız uçuşlarda bir cam kenarında, nehirlerin kara parçaları üstünde oluşturdukları muhteşem şekillerde kalırsınız. Tek başına bu görüntüler bile eşsizdir. Bir sanatçı olarak da nehirlere çalışan, nehirlerde çalışan biriyim. Hem doğduğum nehir Fırat hem dünyada karşıma çıkan başka nehirlerle iş birliğinde eserler üretiyorum. Nehirlerin hakları var. Yeni Zelanda Meclisi’nin Whanganui Nehri’ne tanıdığı insan statüsü önemli bir adım oldu. Tarihi başlatan Fırat ve Dicle Nehirlerine bu hak neden tanınmasın! Nehir sanatı, nehirlerle yapılan bir iş birliğinin sanatı, onlarla ortak neler üretebiliriz bu bienalde biraz da buna kafa yorduk,” diyor.

Yüzen minik bir ada

Akıntı Üzerine Düşünceler, Fırat Nehri üzerinde Atatürk Barajı’nın oluşturduğu rezervuar üzerinde yüzen küçük bir ada şeklini alan bir sanat enstalasyon. Hori bu enstalasyonu için etrafta bulduğu doğal kil, balıkçı ağları, şamandıra, halat ve ahşap parçaları kullanmış. Adacığın yüzeyinde, çevredeki alandan elde edilen doğal bir kil tabakası yayılıyor ve bu, kara ve su arasındaki doğal bağlantıyı simgeliyor. Bienal sırasında su yüzeyinde kuruyan kil, insan faaliyetlerinden etkilenen dünyanın değişen doğasının sembolik bir yansıması olarak hizmet ediyor; bu bol su kütleleri başka yerlerdeki kıtlıkla ilişkilendirilebiliyor.

Kim Incheol’un insanın halini anlatan dev bambu topu

Seul, Kore doğumlu sanatçı Kim Incheol halen ülkesinde çalışıyor ve üretiyor. Incheol sanat pratiğinde farklı boyutlarda irili ufaklı “nokta” formu kullanmasıyla tanınıyor. Incheol form olarak noktanın hem tek başına hemde bir bütünün içerisinde benzersiz bir görsel dile sahip olduğunu düşünüyor. Nokta şeklinin diğer noktalarla birleştiğinde bambaşka bir anlam taşıdığının ve ister tek başına ister birden fazla bu formun sonsuz bir özgürlüğe sahip olduğunun altını çiziyor. Incheol bazen bu noktalarını kanvas üzerinde kullanıyor bazen bu bienalde olduğu gibi bu formu dev bir enstalasyona çeviriyor. Incheol’un işleri ister kanvas üstünde ister enstalasyon halinde ne şekilde üretilirse üretsin müthiş bir detaycılık ve emekle ürettiği işlerden oluşuyor. Adıyaman’da gerçekleşen bienal için bambu ipliklerini kullanan Incheol’un son işide aynı dikkat, özen ve konsantrasyonla oluşturulmuş bir eser. “Acı Veren Birliktelik” adlı iş insan ruhunun çektiği sıkıntılara gönderme yapıyor. Birbirine girmiş ipliklerden oluşan dev top mevcut kusurlu dünyada geçmişten beri var olan ve halen devam eden karmaşık ilişkilerimiz, çatışmalarımız ve hayatta kalma çabalarımızı sembolize ediyor. Incheol yaklaşık bir ay boyunca sabırla çalışarak bu yumağı oluşturmuş.

Yaşamın ıstırabı

Ruhlarımızın ayrı ayrı ve birlikte yaşadığı bu gergin varoluşa gönderme yapan bu dev top karaya gergin iplerle sabitlenmiş duruyor. Yaşamın ıstırabını betimleyen bu iş, Karakuş Tümülüsü’nün nefes kesici manzarasında şiirsel görünümüyle tezat olan yaratım süreciyle insana içinde bulunduğu kaotik halini hatırlatıyor.