Ege Işık Özatay / [email protected]
Torosların bir yayla köyünde yaşayan bir dedenin, ninenin; adını bile bilmediğimiz, belki de yolumuzun hiç düşmeyeceği kırsalın ortasında yaşayan bir demir ya da taş ustasının, ağaçların, jeolojik tüm katmanların, ancak çok dikkatle bakılınca fark edilen hikayelerin peşine düşen sanatçı Handan Börüteçene (1957), tüm bu anlatıları yıllardır belleğinde biriktiriyor. Sanatçının Salt Beyoğlu’ndaki sergisi Üç İç Denizin Ülkesi’nde anlattığı hikayeler, karşılaştığı yüzler, kulağında bir türkü tutturan rüzgar, Sappho’nun şiirleri, gündüzler ve geceler izleyiciyle buluşuyor. “Sanat yaşamım boyunca karşılaştığım her varlık kendimi inşa ederken bana yapı taşı, harcı olanlar… Bu bütünden çıkanlarsa işlerim, yazdıklarım, sözlerim, duruşum…” sözünün sahibi Handan Börüteçene, Üç İç Denizin Ülkesi sergisiyle 40 yıllık birikimini gerçeküstü bir anlatı ile kurguluyor.