23 Kasım 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 26.01.2023 16:10 | Son Güncelleme: 26.01.2023 16:19

“Her resmin önünde yüzlerce hikâye yeniden yazıldı”

Ulaş Değirmenci’nin farklı dönemlerden eserleri barındıran geniş koleksiyonundan oluşan Yüzler ve Gizler sergisi, Ankara CerModern’de seyirciyle buluşmaya devam ediyor
Hülya Çelik
Hülya Çelik
“Her resmin önünde yüzlerce hikâye yeniden yazıldı”

Avukat Ulaş Değirmenci oldukça genç bir koleksiyoner. Geniş resim koleksiyonunda yer alan eserler 1950’lerden başlayıp günümüze kadar uzanan, Fikret Mualla’dan Ergin İnan’a birçok sanatçının eserlerini bir araya getiriyor. Ankara CerModern’de yer alan Yüzler ve Gizler sergisinde, Değirmenci koleksiyonundan 37 sanatçı ve 84 eser bulunuyor. Bunlara -sergi açıldıktan sonra- Orhan Peker’in daha önce hiçbir yerde sergilenmemiş olan, 1971 tarihli Torbalı At eseri de eklendi. Serginin küratörü, sanat tarihçi ve akademisyen Dilek Karaaziz Şener, birlikte sergiyi izlerken, bu koleksiyondaki çeşitlilik ve derinliğin koleksiyonerin ince zevkini çok iyi yansıttığını anlattı -ki Değirmenci’nin resimleriyle olan bağını ve derinlikli resim algısını görüp kendisine hak vermemek imkansızdı. 10 Şubat’a dek süren Yüzler ve Gizler sergisinin tüm detaylarını Değirmenci ve Şener ile konuştuk.

Dilek Karaaziz Şener ve Ulaş Değirmenci

Küratör Dilek Karaaziz Şener: Koleksiyon kendi değerini kendisi belirliyor

Serginin girişindeki en büyük duvarda seyirciyi Neş’e Erdok’tan Fahrelnissa Zeid’e pek çok farklı sanatçının “yüzler”i karşılıyor. Nedir Yüzler ve Gizler isminin hikâyesi?

Yüzler ve Gizler sergisi kendi hikâyesini kendi içinde yazdı. Ulaş Değimenci koleksiyonunu görmek için gittiğim gün aklıma düşen ilk kelime “yüzler”di. Ne kadar çok yüz var, ne çok hikâye yüzlerdeki her renk dokusunda gizli diye düşündüm. Sergi kurgularken hep bir tür hikâye anlatıcılığı yaptığımı düşünürüm. John Berger beni çok etkiliyor sanırım ki aslında bu onun sözüdür. Yazı yazarken, sanat hakkında yazarken bile çoğu zaman bir tür hikâye anlatıcılığı yaptığını söyler. “Hikâyeciler kimliklerini yitirir ve başka hayatlara açılır”. Yüzler ve Gizler sergisi de öyle, bir hikâye yüzlere ve içindeki gizlere dönüştü ve fakat sonrasında CerModern’de her resmin önünde yüzlerce hikâye yeniden yazıldı.

Siz eserlerin yerleştirmesini yaparken nasıl bir yol izlediniz?

Türkiye modernizminin kilometre taşı sanatçılar ve yakın dönemden isimlerin bir araya gelmesiyle aslında sergi, kendi içindeki dönem dinamiğini ve eserlerin sergi salonundaki akışını belirlemiş oldu. Yüzler ve Gizler sergisi, özellikle de koleksiyoner herkes tarafından merak ediliyor ve çekim merkezi bu noktada başlıyor. Önemli olan sergiyi ziyaret ettikten sonra herkesin aklına düşen sorular, düşünceler bence. Yüzler ve Gizler sergisi tam da istediğim gibi oldu, sergiye girdiniz ama bir de çıkışı vardır her serginin, işte bu noktada herkesin aklında düşüncelerin uçuştuğunu, soruların sorulara çarptığını görmek çok güzel bir duygu!

Fikret Mualla, Müzisyenler, 1961, Kağıt Üzerine Guaj kopya

Siz bu koleksiyonla nasıl bir bağ kurdunuz ve koleksiyonun sanat tarihimiz açısından önemini sorsam neler söylemek istersiniz?

Ulaş Değirmenci ne yaptığının bilincinde, her eserinin izini takip eden titiz bir karaktere sahip. Koleksiyon sizi etkiliyor ve fakat koleksiyonu koleksiyoncusunun kimliği ve karakteri ile birleştirdiğinizde taşlar yerine daha iyi oturuyor. Derin bir sanat tarihi analizine girmektense koleksiyon kendi değerini kendisi belirliyor demek istiyorum. Yüzler ve Gizler sergisinden birkaç isim ve eserlerini vermekle sanırım herkes ne anlatmak istediğimi anlayacaktır. Cihat Burak’ın Sultan Sofrası, Mevlut Akyıldız’ın Deve Güreşi resimleri, Fahrelnissa Zeid, Mehmet Güleryüz, Neş’e Erdok, Neşet Günal, Turan Erol, Orhan Peker, Fikret Mualla, Naile Akıncı, Nurullah Berk, Nuri İyem, Turgut Zaim, Özdemir Altan, Burhan Uygur, Komet, Yüksel Arslan, Ergin İnan diyerek; sanatseverleri sergimizi keşfetmeye ve tarihe bizimle birlikte not düşmeye davet etmek istiyorum.

Koleksiyoner Ulaş Değirmenci: Neş’e Erdok’u yıllar sonra kendi resmiyle buluşturdum

Koleksiyonunuzu bir sergiye dönüştürme fikri nasıl ortaya çıktı? Koleksiyonunuzun sizin için en özel ve ön plana çıkan parçaları hangileri?

Özenle seçip izlediğim resimlerin, üçüncü kişilerin de beğeni ve eleştirisine sunulmasını, hem sanat tarihi açısından bir sorumluluk hem de koleksiyonun daha rafine hale gelebilmesi için bir fırsat olarak görüyorum. Buradan hareketle, koleksiyonun artık sergilenebilir bir hal aldığını değerlendirdiğim bir aşamada yoğun olarak bulunduğum Ankara’da en ulaşılabilir sergi alanının neresi olabileceğini düşünürken kendimi Cermodern ile sergi fikrini görüşürken buldum ve sergi çok kısa bir hazırlık süreci sonunda izleyiciyle buluştu. Tutkuyla bağlı olduğum resim sayısı oldukça fazla olsa da, Neş’e Erdok’un birbirine küsen kardeşleri yoğun bir duyguyla resmettiği Küs Kardeşler, Cihat Burak’ın Turgut Özal döneminde yabancılara gayrimenkul satışını ve ülkeye giren Arap sermayesini hicvedip  siyasilerin şatafat içerisindeyken orta direğe simit, peynir ve zeytinin düştüğü hali resmettiği Sultan Sofrası, Neşet Günal’ın resmettiği Anadolu’daki bağnazlığı imgeleyen Korkuluk ve usta işi Ayçiçek Tarlasında Çocuklar, Burhan Uygur’un Meyhane’si, Fikret Mualla’dan Caz Orkestrası ve Fahrelnissa Zeid’in otoportresi en sevdiğim resimlerim olabilir.

Neşe Erdok, Eylül'de Gölköy, 1990-93, Tuval üzerine yağlıboya kopya

Birlikte sergiyi gezerken eserlerle ilgili çok güzel hikâyeler anlattınız. Özellikle Neş’e Erdok’la olan anınız çok etkileyiciydi benim için…

Bir gün Türk ressamların eserlerinin müzayede yoluyla Paris’te satılacağına yönelik bir bildirim aldım. Kataloğu incelediğimde imzasız ve anonim olarak satışa sunulan bir resim dikkatimi çekti. Karşımda Neş’e Erdok’a ait olduğundan emin olduğum, sanırım 1960’larda yapılan bir portre duruyordu. Hemen sanatçının kitabını inceledim, tahminimde haklıydım. Kitapta muhtemelen yanlışlıkla ya da yanlış hatırlandığı için kağıt üzerine olduğu söylenen resim, gerçekte tuval üzeri yağlı boya ve daha büyük ebatlı şekliyle karşımda duruyordu. Müzayede gününe az kalmış olsa da günlerin ne kadar yavaş geçtiğini size anlatamam. Müzayede günü geldi, bahse konu resim benden başka kimsenin dikkatini çekmediği için çok çok uygun bir bedelle koleksiyonuma dahil oldu. Resmi Türkiye’ye getirdim, yüzey temizliği yapıldıktan sonra resmi imzalaması ve yıllar sonra görmesi için Neş’e Hanım’a götürdüm. Bu olay beni etkilediği gibi hem resmin ülkeye kazandırılması hem de yıllar sonra resmin sanatçıyla buluşması Neş’e Hanım’ı da duygulandırmış olacak ki, kendi koleksiyonunda bulunan, aynı dönem başka bir resmini bana hediye etti. Her iki resim de halihazırda sergileniyor ve koleksiyonumda çok değerli bir yere sahipler.

Sergiyi 10 Şubat’a kadar Ankara CerModern’de ziyaret edebilirsiniz.