26 Nisan 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 18.05.2023 16:53 | Son Güncelleme: 18.05.2023 17:07

Hızlı ve Öfkeli’nin 3 filmlik finalinde ilk raunt!

2,5 saat boyunca mantık ve fizik kuralları, sağlam bir hikaye ve zeka ürünü dramatik buluşlar filan aramadan kendinizi aksiyona bırakırsanız Hızlı ve Öfkeli 10 (Fast X) epey eğlenceli bir film
Hızlı ve Öfkeli’nin 3 filmlik finalinde ilk raunt!

İlk Hızlı ve Öfkeli filmi 2001 yılında vizyona çıkmıştı, o zamandan bu zamana serinin hikayesinin ağırlığı giderek azaldı ama filmlerin hacimleri ve gördükleri ilgi hep arttı. Şimdi yine modifiye edilmiş hızlı arabalar, sert erkekler, güzel kadınlar, bira ve barbekü yemeklerle servis edilmiş onuncu filmiyle karşımızda.

Bir süre onuncu filmin serinin finali olacağı söylenmişti ama yakın bir zamanda anlaşıldı ki aslında üç filmlik bir final düşünülüyormuş. Dolayısıyla karşımızdaki film finalin birinci filmi, iki film daha olacak gibi görünüyor.

Bir an bile durmayan, son derece hızlı bir aksiyon filmi olmuş Hızlı ve Öfkeli 10. Elbette bütün filmleri izleyenlerin daha hakim olacağı basit bir hikayeye sahip. Özellikle de Rio’da geçen beşinci filmle (Fast Five, 2011) ciddi bir bağlantısı var. Çünkü orada lider Dominic Toretto’nun (Vin Diesel) sürekli ‘ailem’ diye andığı ekip polisle bir anlaşma yapar ve eski suçlarının temizlenmesi karşılığında Brezilyalı bir uyuşturucu baronu olan Reyes’i çökertirler. Operasyon sırasında ölen Reyes’in bir oğlu olduğunu kahramanlarımızın hiçbiri bilmiyordur. Dante (Jason Momoa) adlı bu çılgın adam 10 yıldır intikam için hazırlık yapıyordur. Amacı Dominic’i öldürmek değildir, Dom’un oğlu ve karıs onun bütün sevdiklerini öldürmektir. Böylece Dom ve arkadaşları Londra, İtalya, Brezilya, Portekiz gibi şehirlerin sokaklarında bol patlamalı aksiyon dolu bir mücadelenin içine çekilirler.

Doğrusu her yeni filminde kadrosuna yeni yıldız oyuncular katsalar da seri artık tekdüzeleşmiş, filmler birbirinden ayırt edilemez olmuştu. Dokuzuncu filmin seriye en önemli katkısı Dominic ve Mia’nın (Jordana Brewster) kenara itilmiş erkek kardeşleri Jacob’ın (John Cena) ortaya çıkışı ve Charlize Theron’un canlandırdığı düşman Cipher ile işbirliği yapmasıydı. Serinin her filminde yeni karakter önce kötü ya da rakip biri olarak hikayeye dahil olmakta zaten, sonraki filmde bir bakıyorsunuz “aile”ye katılmış! Nitekim Jacob onuncu filmin kahramanlarından biri olarak Dom’un oğlunu Dante’nin adamlarından korumaya çalışmakta.

Bu arada ekip Dante’nin İtalya’da hazırladığı tuzağa düşünce onları temize çıkaran ve işlerini yaptıran “Teşkilat” tarafından da dışlanır. Artık arkalarında onları kollayan Bay Hiç Kimse de (Kurt Russell) yoktur.

Mantık aramak beyhude bir çaba

Hızlı ve Öfkeli evreni yeni filmlerle; animasyon dizileri, bilgisayar oyunlarıyla giderek genişledi son yirmi yıldır. İlk çıkışında bir suç çetesine katılan polis hikayesiyken karakterler ve yaşadıkları dramatik olaylar önemseniyordu. Ancak filmler arttıkça karakterlerin hikayeleri yüzeyselleşti, hatta artık sabırsızca ve reklam filmi kısalığında işlenmekte. Bu onuncu filmde de bir sürü gelişme ve neden-sonuç ilişkisi en kestirme şekillerde vuku bulmakta. Artık seyircinin inanıp inanmadığı pek önemsenmiyor. Çünkü inanmaya zaman ve mecal kalmıyor.

Yaklaşık iki buçuk saat boyunca film size bir an bile başka bir şey düşünmenize izin vermiyor. Önceki filmlerden daha da yüzeysel, akıl ve mantık dışı pek çok olayın yaşandığı bir kaçma kovalamaca anlatıyor. Her Hızlı ve Öfkeli filminde olduğu gibi, sert erkekler, güzel ve dişli kadınlar, hızlı arabalar, çoğunlukla hip hop şarkılardan oluşan bir playlist, danseden büyük çekici kadın popoları ve tabii mangal-bira sofraları ardı ardına sıralanıyor... Bu kez Dom’un ‘ailem de ailem’ tutkusuna bir de ‘inanç’ meselesi eklenmiş. Sürekli ‘inanırsan Tanrı senin yanında olur’ mottosu hatırlatılmakta. Arabalı aksiyon sahneleri ise serinin her filminde olduğu gibi akıl dışı ama seyri keyif veren tasarımlarla gerçekleştirilmiş. Bir insanın bir arabayla yapabileceği her şeyi yapıyorlar yine. Kahramanlarımız da süper kahraman gibiler hiçbirine bir şey olmadığı gibi kalabalıkların içine arabalarla dalsalar da hiçbir masumun ölümüne sebep olmuyorlar.

Ama bunlara takılmıyorsunuz, hatta kısa bir süre sonra sorgulamayı bırakıp yüzeysel aksiyonun içine bodoslama atlıyorsunuz. John Wick filmlerini hatırlatan bir ödül avcıları meselesiyle takviye edilmiş seri, Dante karakteri de biraz Joker’vari bir yapıda kurulmuş. Tek sorun Jason Momoa’nın öyle bir karakteri taşıyamayan fiziği... Ama filmin hemen başlarında Roma sokaklarındaki dev aksiyon sahnesi sizi hemen içine alıyor maceranın. Sonrasında da hikayenin basitliğine rağmen başka hiçbir şey düşünmezcesine dalıp gidiyorsunuz aksiyona.

Clint Eastwood’un hayli irileşmiş oğlu Scott Eastwood, Marvel Sinematik Evreninde Kaptan Marvel olarak izlediğimiz Brie Larson ve Game of Thrones’dan sonra aksiyon filmlerinin aranan yıldızlarından biri olan Jason Momoa da seriye yeni katılan oyuncular.

Not: Son jenerik başlayınca hemen çıkmayın salondan, kısa bir süre sonra önemli bir ek sahne var.