Nedim Gürsel / [email protected]
Paris’te, Luxembourg Parkı’nın karşısındaki Kafe Rostand ünlü Fransız yazarı, Cyrano de Bergerac’ın yaratıcısı Edmond Rostand’ın adını taşıyordu. Ama benim gözümde İsmail Kadare’nin mekânıydı burası. Arnavut yazar Paris’e sürgüne geldiğinden bu yana Rostand’ı mesken tutmuştu. Onun oldukça sık uğradığı, kimi zaman dostlarıyla ya da gazetecilerle buluştuğu, kimi zaman da çalıştığı, Hemingway’in deyimiyle ‘temiz ve iyi aydınlatılmış’ bir yerdi. Kadare, Kafe Rostand Sabahları adlı kitabında ayrıntılı biçimde yazdı Paris’le hikâyesini, onunla tanıştığım günlerden de söz etti. Yani 1980’lerin başında ülkelerimizin üzerine çöken baskı günlerinden. Sonradan dost olacağım ünlü Arnavut yazarla Rostand Kafe’de tanışmadım, hayır. İlk kez, Paris’te değil, Atina’nın Vovliagmeni semtindeki beş yıldızlı bir otelin lokantasında karşılaştık. Şöyle ki: