24 Kasım 2024, Pazar Gazete Oksijen
Haber Giriş: 10.02.2023 04:30 | Son Güncelleme: 10.02.2023 11:06

“İyi bir müzayedeci insan psikolojisini iyi anlamalı”

Asırlık müzayedecilik tecrübesiyle Türkiye’nin sanat ve kültür hayatına katkıda bulunan Portakal Sanat ve Kültür Evi’nin üçüncü kuşak temsilcisi Raffi Portakal: “Pazarlık etmek bizim işimizin olmazsa olmazı”
Raffi Portakal, 1914’te dedesi Yervant Portakal’ın kurduğu müzayede evinin üçüncü kuşak yöneticisi.
Raffi Portakal, 1914’te dedesi Yervant Portakal’ın kurduğu müzayede evinin üçüncü kuşak yöneticisi.

Esin Hamamcı

Önce biraz geçmişe uzanalım… Portakal Sanat ve Kültür Evi’nin kurucusu Yervant Portakal 102 yıl önce Sultan II. Abdülhamit’in oğlu Prens Burhaneddin Efendi’nin Yeniköy’deki yalısında büyük bir müzayede düzenler. Hikayeyi başlatan müzayedenin afişi ise 4 dilde; eski Türkçe, Fransızca, Rumca, Ermenice yayınlanır. Ardından Portakal Sanat ve Kültür Evi kurulur. Aile, müzayedecilik adına Türkiye’nin önde gelen işlerine imza atıp sanat geçmişimize can verir. 102 yıllık o afiş, bugün de galerideki yerini korumayı sürdürüyor. Portakal Sanat ve Kültür Evi’nin üçüncü kuşak temsilcisi olan Raffi Portakal ise, bu mesleğe hasbelkader başlamış. Raffi Portakal (1946) ile müzayedelere Kapalıçarşı’da başlayan dedesi Yervant Portakal (1883) ve çok sayıda ev ve saray müzayedesine imza atan babası Aret Portakal’ın (1915) üzerinden ailenin müzayedecilik geçmişi ve bugününü konuştuk.

Portakal Sanat ve Kültür Evi’ni başlatan müzayedenin afişi aynı zamanda çok kültürlü tarihimizden de izler barındırıyor. Hikayesini sizden dinleyelim mi?
1973 yılında Nişantaşı Mim Kemal Öke Sokak’ta, babamdan bağımsız galeri-dükkan kıvamında bir yer yaptım. Bir gün kapıya birisi geldi. Elindeki belge için “Sizi ilgilendirmesi lazım” dedi. “Nedir?” dedim ve bir baktım ki o afiş. Gözlerime inanamadım. 45 sene evvel benim elime geldi. O zaman afiş için 50 lira paha biçmişlerdi ki pazarlık etmek bizim işimizin olmazsa olmazıdır, hiç pazarlık falan etmedim, hemen kabul ettim. Afiş böylece bize geçti.

Prens Burhaneddin Efendi’nin böyle bir müzayede düzenlemesinin nedeni ve dedeniz Yervant Portakal ile bağlantıya geçmesinin arkasındaki hikaye neydi?
Babam, babası adına 32 tane saray müzayedesi yaptığı için kıvanç duyardı. Bir varsayıma göre Prens Burhaneddin Efendi, dönemin sultanının değişeceğini düşünmüş olabilir ve bu nedenle 1921 yılında, o günün şartlarında iyi bir şekilde eşyaları elden çıkarmak istemiş olabilir. İkincisi saraydan para akışı kesilmiş ve paraya ihtiyacı olabilir. Dedem ise tanınan, bilinen ve güvenilir bir müzayedeciydi. Bu müzayedenin sonrasında, 1923’ten sonra da Atatürk’ün emriyle yurt dışına giden hanım sultanların müzayedelerini yapıp onların paralarını muhafaza etmiş.

Prens Burhaneddin Efendi’nin müzayedesinde satışa sunulan eserler nelerdi?
Dedem porselenlerden, halılardan bahsediyor. Halı Osmanlı için her zaman önemlidir. Sultan II. Abdülhamid döneminde kurulan Hereke Fabrikası’ndaki halılar yalıda İran halılarıyla birlikte kullanılmış ve satışa sunulmuş. Fransız ve Alman porselenleri var, tablolar, bronz heykeller var. Dedemin, nelerin itibar göreceğini önceden sezip o sokak afişinde iletmesi de çok önemli.

Portakal’ın düzenlediği ilk
müzayedenin afişi, 1921.

Portakal Müzayede Evi nasıl kuruldu?
Müzayedecilik dedemin Kapalıçarşı’da 1914’te açtığı antikacı dükkanında başladı. Yabancı dil bilen, güvenilir, iyi eğitim almış biri dedem. Kuruluşundan 7 yıl sonra bahsettiğimiz büyük müzayede ona teslim ediliyor.

Gelelim Portakal Müzayede Evi’nin bugününe. Önce psikoloji eğitimi almış, ancak müzayedeciliğe devam etmişsiniz. Bu kararı nasıl verdiniz?
Kararı aslında hayat verdi. Babam bir pazar günü Yeşilköy’de müzayede yapacaktı. Bir cuma akşamı da Şişli’deki bizim evde benim halen çok sevdiğim Metin Kâşo, kardeşi Turhan Kâşo, babam ve ben poker oynuyorduk. Babam kalp krizi geçirdi. Karlı bir pazar günü bir taksiyle zar zor Yeşilköy’e ulaştım. Sene 1971-72 idi. Bu karlı günde müzayedeye kim gelecek, diye düşünüyordum. Ama mucize oldu. Yeşilköy’deki Çınar Oteli’nin karşısında bir yerde ev müzayedesi yaptık. Böylece kendimi işin içinde buldum.

Raffi Portakal ve babası Aret Portakal müzayede sırasında.

Cumhuriyet dönemiyle günümüz piyasasını karşılaştıracak olursanız neler söylemek istersiniz?
Mezat İdaresi diye bir idare vardı. Kapalıçarşı’da Sandal Bedesteni’nin oradaydı. Burada müzayedeler yapılırdı. Mobilyalar salı günleri, halılar perşembe günleri, kuyum, biblo gibi ufak tefek eşyalar da yanlış hatırlamıyorsam cuma günleri satışa çıkardı. Her eserin yanında, eserin özelliklerine dair kısa açıklama, hasarlı olup olmadığı ve eser sahibinin adı yazılırdı. Bugüne gelirsek teknoloji çok gelişti, ayak uydurmak gerekiyor. Müzayede sırasında hem sesin hem görüntünün herkesin görebileceği, duyabileceği bir kalitede olması, müzayedeciyi takip etmesi lazım. Bütün bunları evlerde yapmak çok kolay değil. İnsanların oturma düzenini müzayedeye göre ayarlamak lazım ki şimdi öyle büyük evler de kalmadı, genelde otellerde, uygun mahallelerde yapılıyor.

“Uzun vadede kazanan sürekliliği olandır”

Bugün için sanat ekosistemi sizin gözünüzden nasıl işliyor?
Sistem şöyledir; her şey çok şeffaf ve doğru işlemelidir. Galericiler, müzayedeler, koleksiyonerler ve sanat eleştirmenleri… Bütün bunlar bir geminin mürettebatıdır. Bu gemi doğru dürüst ilerlemelidir. Çok küçük, minik oyunlarla geçici başarılara ulaşabilirsiniz ama uzun vadede kazanan dürüstlük ve sürekliliği olandır.

Online müzayedeler hakkındaki görüşleriniz nedir? Ve gelecekte bizi bekleyenler neler?
Online müzayede olacaktır, çaresi yok. Hem komünikasyon daha gelişiyor hem de insanlar daha çok seyahat ediyorlar ve sanat eserlerine olan tutku bir coğrafyanın bambaşka yerinde de duyulabiliyor. Bu da dünyanın herhangi bir yerinde bulunup o eseri müzayedede takip etme imkanı sağlıyor.

Siz iyi bir müzayedeciyi nasıl tanımlarsınız? Bu mesleğe girmek isteyen gençler nereden başlamalı?
Bana göre iyi bir müzayedeci, insan psikolojisini iyi anlamalı, duruşuyla, konuşmasıyla, sesiyle salona hakim olmayı bilmeli. Müzayedede hızlı ve adil davranmalı. Bir eseri satarken, bir iki kelime ile o eserin önemini izleyicilere aktarabilmeli. Bunun için de o eserler hakkında derin bilgisi olması lazım. 

“Portakal’ın Yüzyılı’nın yeni baskısı geliyor”

Raffi Portakal-Portakal’ın Yüzyılı kitabı, ailenizin zengin tarihine ışık tutmakla kalmıyor, aynı zamanda sanat tarihimizden de pek çok önemli ayrıntılara yer veriyor. Kitap fikri nasıl oluştu?
Enis Batur’la daha evvelden dostluğumuz vardı. Portakal’ın yüzüncü yılına özel bir kitap yapmak istiyordum ancak bunun için kaya gibi biri lazımdı, taviz vermemesi, kültürel derinliği olması gerekirdi. Batur’a teklifte bulundum, bir hafta süre istedi, kitabı bölüm bölüm düşündü. “Her birinin başına da bir ön yazı yazacağım, hiç pazarlık yok” dedi; elini uzattı, ben de o eli sıktım ve başladık. Kolay bir süreç değildi ama iyi ki yaptık. Birinci baskı bitti ve buradan söylemiş olayım, yeni baskısı geliyor.

1996-2010 yılları arasında çıkardığınız P Dünya Sanatı Dergisi hakkında neler söylemek istersiniz?
P Dünya Sanatı Dergisi’ni Ferit Edgü ile 15 yıl çıkardık. Bu dergiyi çıkarırken dünyanın her tarafından konu ile ilgili yazabilecek en iyi yazarları bulup, o konu hakkında okur için farklı coğrafyalardan kültürel bilgileri yan yana getirmeyi amaçladık. Ferit Edgü, bütün bu büyük mutfağın hem şefi hem de garsonuydu. P Dünya Sanatı Dergisi’ni İngilizce basıp yurt dışında önemli kitabevlerinde ve müzelerde sattık. New York’ta bazı dergileri karıştırmak için gittiğim bir yerde karşıma P Dünya Sanatı Dergisi çıktığında ise, gözyaşlarıma hakim olamamıştım.