ABD’nin en tanınmış simgelerinden biri olan Özgürlük Heykeli, yıllardır farklı anlamlar yüklenerek tartışma konusu oldu. Şimdi ise bu tartışmalara, Amerikalı sanatçı Amy Sherald’ın yaptığı bir tablo yeni bir boyut kattı.
Sherald, daha önce eski First Lady Michelle Obama’nın resmi portresiyle tanınmış bir sanatçı. Onun Trans Forming Liberty adlı eseri, Özgürlük Heykeli’ni siyah, trans bir kadın olarak yeniden yorumluyor. Eserde heykelin meşalesi yerine umut ve neşeyi simgeleyen gerbera çiçekleri var, figür ise mavi bir elbise ve parlak pembe saçla resmedilmiş. Sherald, bu çalışmasının “insanlığı siyasallaştırılmış ve görmezden gelinmiş” kişilere alan açmak amacıyla yapıldığını söylüyor.
Trump'ın kararları tartışmanın temelini oluşturdu
Tablo, Washington DC’deki Smithsonian Ulusal Portre Galerisi’nde sergilenecekti. Ancak federal fon alan bu kurum, Trump yönetiminin kültürel projelerde “Amerikan değerlerini zedeleyen” eserleri engelleme kararı nedeniyle endişe duyduğunu bildirdi.
Ocak ayında Başkan Trump yalnızca iki cinsiyeti tanıyan bir kararname imzalamış, Mart’ta ise “Amerikan Tarihine Gerçeği ve Sağduyuyu Geri Getirme” adında yeni bir düzenleme getirmişti. Bu düzenleme, “bölücü” ya da “ırk merkezli” görülen eserlerin desteklenmesini kısıtlıyordu.
Sergi organizatörleri, tablonun sergilenmesinin fon kesintisine yol açabileceğini düşündü. Bunun üzerine Sherald, eserini çekmek yerine tüm sergiyi iptal etti. Ancak tablo şu anda New York’taki Whitney Müzesi’nde sergilenmeye devam ediyor.
Tarih boyunca tartışmalı bir figürdü
Özgürlük Heykeli’nin tartışmalı olması yeni değil. 1886’da açıldığında kadın hakları savunucuları, kadınların oy hakkı yokken özgürlüğü simgeleyen bir kadın figürün ironik olduğunu savunmuştu. Muhafazakârlar ise heykelin göçmenleri ülkeye davet edeceğinden şikâyetçiydi. Yani heykel, her dönem farklı siyasi ve toplumsal anlamlar yüklenerek tartışıldı.
Bugün yaşanan bu yeni tartışma da aslında aynı soruya işaret ediyor: Ulusal semboller kimin hikâyesini anlatmalı ve kimleri temsil etmeli? Sherald’ın çalışması, Özgürlük Heykeli’ni “henüz yerine getirilmemiş bir vaat” olarak yeniden düşünmeye davet ediyor.
Ve tıpkı heykelin Gustave Eiffel’in tasarladığı esnek demir iskeleti sayesinde rüzgârlara ve yıllara direnmesi gibi, “özgürlük” kavramının anlamı da zamanın ve tartışmaların baskısına dayanabilecek mi, asıl mesele bu.
