Rahat bir hayat için yetecek param var, kazandığım ödülü kendime harcayamam. Neticede desteklenecek birçok dava var. Ama tercihler net olamıyor, 1 milyon tavuğu kafesten kurtarmak ile bir düzine aileyi yoksulluktan çıkarmak arasında nasıl bir karşılaştırma yapılabilir ki?
Geçtiğimiz günlerde 2021 Berggruen Felsefe ve Kültür Ödülü’nü benim kazandığım açıklandı; “dünyayı şekillendiren fikirleri ileri taşımadaki kayda değer başarılar” için verilen bu unvana, 1 milyon dolarlık para ödülü de eşlik ediyor. Çalışmalarımın hep hayal ettiğim şekilde, yani dünyayı iyi yönde değiştirecek eserler olarak kabul görmesi beni elbette çok mutlu etti. Martha Nussbaum, Ruth Bader Ginsburg ve Paul Farmer gibi yakın dönemdekiler dahil olmak üzere, ödülü kazanan önemli isimler arasına katılmaktan gurur duyuyorum. Felsefeye ve fikirlere gösterdiği – varlıklı yatırımcılar arasında nadiren rastlanan – ilgi ve destek için Nicolas Berggruen’e şükranlarımı sunuyorum.
Kararım bağışlamak
Haberin heyecanı dinince, parayı ne yapacağımı düşünmeye başladım. Çok geçmeden bağışlamaya karar verdim. Öncelikle eşim ve ben rahat bir yaşam sürmeye ve bizim için önemli olan şeyleri yapmaya yetecek kadar paramız olduğunun, çocuklarımızın da benzer bir durumda bulunduğunun farkındayız. Bir şansımız da çocuklarımızın Avustralya’da yaşıyor olması; yani dünyadaki birçok yerin aksine temiz içme suyuna, ücretsiz veya makul bedelli sağlık hizmetlerine ve çocukları için bedava eğitime erişimleri var. Üstelik ben, ayağınızdaki pahalı ayakkabılar mahvolacak diye havuzda boğulan bir çocuğun yardımına koşmaktan imtina etmenin yanlış olduğunu iddia eden, böyle tanınan biriyim. Bu yüzden çocukların sıtmadan veya her yıl milyonlarca düşük gelirli çocuğun yaşamına mal olan yaygın hastalıklardan ölmesini önleyebilecek paraları lüks şeyler için harcamanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Hal böyleyken, para ödülünü kendim ve ailemin lüksü için harcarsam bunu nasıl açıklarım? Yaklaşık on yıl önce “The Life You Can Save” adında bir yardım kuruluşu kurdum. Amacımız, zengin ülkelerdeki birçok kişinin aslında çok küçük bir çaba göstererek düşük gelirli ülkelerdeki aşırı yoksullukla mücadeleye ciddi katkı yapabileceğini göstermekti. “The Life You Can Save” şu anda, aşırı yoksulluk içinde yaşayan insanların yaşamını kurtarmak ve iyileştirmek üzere yardımseverleri 23 farklı hayır kurumuna yönlendiriyor. Bunların hepsi, aldığı para karşılığı yarattığı değer konusunda bağımsız değerlendirmeden geçip onaylanmış kurumlar.
Tamamı yoksullara değil
Para ödülünün yarısını The Life You Can Save’e verme kararı aldım. Çünkü son üç yılda The Life You Can Save’in harcadığı her dolar, önerdiği kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için ortalama 17 dolar bağış yaratıyor. (Şüphecilerin önünü almak adına, bu organizasyondan tek kuruş almadığımı da belirteyim.) Ancak para ödülünün tamamını aşırı yoksulluk çekenlere yardım için vermiyorum. 50 yılı aşkın bir süre önce, etini yediğim birçok hayvanın fabrika çiftliklerinin ışıksız baraka ve ahırlarında sefil bir yaşama mahkum edildiğini öğrendim. Bunun üzerine vejetaryen olup Hayvan Özgürleşmesi kitabını yazdım; bu metin modern hayvan hakları hareketinin yükselişine katkı verdi. Fabrika çiftçiliği bugün de aynı derecede korkunç; her yıl milyarlarca kara hayvanı ve muazzam sayıda balık acımasızca sömürülüyor. Üstelik hayvansal üretim iklim değişikliğine ciddi etki ediyor ve yeni pandemilerin yaşanması riskini artırıyor. Bu yüzden paranın üçte birinden fazlasını fabrika çiftçiliğiyle mücadele eden ve Animal Charity Evaluators tarafından onaylanmış organizasyonlara bağışlamayı planlıyorum. Geriye biraz daha kalıyor; bunun için ise sizin fikrinizi almak istiyorum. Hayır kuruluşunun internet sitesinde (www.thelifeyoucansave.org) ücretsiz e-kitap ve sesli kitap olarak bulunan The Life You Can Save’deki etik yaklaşım uyarınca, parayı nereye vermem gerektiğine dair düşüncenizi bu site üzerinden iletebilirsiniz.