05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 01.11.2025 10:31 | Son Güncelleme: 01.11.2025 17:06

Y kuşağı neden daha fazla kanser riskiyle karşı karşıya?

1981-1995 arasında doğan milenyum kuşağı, ebeveynlerinden daha yüksek oranda kansere yakalanma riski taşıyor. Uzmanlara göre kötü beslenme, uykusuzluk, stres ve alkol tüketimi erken yaşta görülen tümör vakalarındaki artışın başlıca nedenleri arasında
Y kuşağı neden daha fazla kanser riskiyle karşı karşıya?
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Yeni araştırmalar, y kuşağının –1981 ile 1995 yılları arasında doğanların– ebeveynlerinden daha fazla kansere yakalanma riski taşıdığını ortaya koydu. 1990-2019 yılları arasında 50 yaş altı kişilerde erken evre kanser vakaları dünya genelinde yüzde 79 arttı, kansere bağlı ölümler ise yüzde 28 yükseldi.

Uzmanlara göre kanser vakalarının yaklaşık yüzde 80’i kalıtsal değil, çevresel faktörlerden kaynaklanıyor. Beslenme biçimi, hava kirliliği, stres, uyku düzeni ve zararlı maddelere maruz kalma, DNA hasarına yol açarak hastalık riskini artırıyor.

Çocukluk çağı obezitesi kalıcı risk yaratıyor

The Conversation'da yayınlanan habere göre kötü beslenme, erken yaşta kansere yol açan en önemli etkenlerden biri olarak öne çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2022 itibarıyla 5-19 yaş arası 390 milyon çocuk ve genç fazla kilolu, bunların 160 milyonu ise obez. Çocuklukta yüksek vücut kitle indeksine sahip bireylerin ilerleyen yaşlarda kalın bağırsak kanserine yakalanma olasılığı erkeklerde yüzde 39, kadınlarda yüzde 19 daha yüksek.

Aşırı işlenmiş gıdalar da bağırsak florasını bozarak iltihaplanmaya yol açıyor. Bu durum, huzursuz bağırsak sendromu gibi mide-bağırsak rahatsızlıklarının milenyum kuşağında yaygınlaşmasına neden oluyor.

Alkol, gizli bir kanserojen

Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), alkolü tıpkı tütün gibi birinci derece kanserojen olarak sınıflandırıyor. Vücutta etanolden türeyen asetaldehit adlı madde DNA’ya zarar veriyor. Özellikle milenyum kuşağı, az ama yoğun alkol tüketimiyle –örneğin hafta sonu aşırı içkiyle– yüksek risk taşıyor.

Ayrıca bazı bira türlerinde “sonsuz kimyasallar” olarak bilinen PFAS maddelerine rastlanıyor. Bu kimyasallar testis ve böbrek kanseriyle ilişkilendiriliyor.

Uykusuzluk ve stres bağışıklığı zayıflatıyor

Milenyum kuşağı, önceki nesillere göre geceleri 30 ila 45 dakika daha az uyuyor. Ekran ışığına maruz kalmak melatonin üretimini azaltarak hücre yenilenmesini bozuyor. Yetersiz uyku, DNA onarımını engelliyor ve tümör oluşumuna zemin hazırlıyor.

Kronik stres de bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Uzun süre yüksek seyreden kortizol seviyesi, vücudun anormal hücreleri yok etme yeteneğini azaltıyor ve gizli tümör hücrelerini “uyandırabiliyor.”

Kendine ilaç yazma alışkanlığı

Araştırmalara göre gençler, önceki nesillere kıyasla daha sık kendi kendine ilaç kullanıyor. Uzun süreli parasetamol kullanımı karaciğer hasarına ve karaciğer kanserine yol açabiliyor. Ayrıca sürekli doğum kontrol hapı kullanımı meme ve rahim ağzı kanseri riskini az da olsa artırıyor.

Gelecek projeksiyonu karamsar

Uzmanlar, 2050 yılına kadar kanser vakalarının 20 milyondan 35 milyona yükselebileceğini öngörüyor. Bu artış özellikle sindirim ve jinekolojik kanserlerde belirginleşiyor.

Araştırmacılar, “Hız, stres ve kolay çözümler çağında yaşıyoruz, ancak birçok risk faktörünü değiştirmek hâlâ elimizde” diyor. Sağlıklı beslenme, düzenli uyku, alkolü azaltma ve stresi kontrol altına alma, gelecek yıllarda bu riski önemli ölçüde düşürebilir.

Kaynak: Gazete Oksijen