23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 28.03.2022 02:48 | Son Güncelleme: 10.11.2022 17:17

Burak Göral Oscar Ödülleri'ni yorumladı: Dengesiz bir ödül dağılımı oldu

Oscar Ödülleri 94'üncü kez sahiplerini buldu. Sinema eleştirmeni ve senarist Burak Göral geceyi yorumladı: Garip bir tören oldu doğrusu. Birkaç komik an yaşandı, biraz dengesiz bir ödül dağılımı oldu, ha bir de Oscar alan oyuncu sahnede birini tokatladı!
Burak Göral Oscar Ödülleri'ni yorumladı:  Dengesiz bir ödül dağılımı oldu

CODA filminin En İyi Film ödülüne yaklaştığını, geçtiğimiz hafta verilen PGA Ödülü'nde hissetmiştik doğrusu. Yapımcılar Birliği’nin En İyi Film olarak CODA’yı seçmesi, o zamana kadar en önde görünen The Power of the Dog’un yanına bir rakip eklememize sebep oldu. CODA kötü bir film değil, hatta eli yüzü düzgün bir film. Tek sorun daha önce yapılmış olması! Orijinal Fransız filmi La Famille Bélier’in biraz daha düzgün bir uyarlaması.

Duygusal bir bağ oluşturmuş

Aslında yeniden çevrimlerin senaryolarına ve filmin kendisine büyük ödüllerin verilmesinde bir sıkıntı var. Çünkü büyük işi orijinal filmin kendisi başarmış oluyor. Bir roman uyarlaması gibi değil yani. Ama belli ki Rainman filmi nasıl 1988’de otizimli bireylere bir empati ve farkındalık yarattıysa CODA da özellikle Amerika’da duyma engelli insanlara karşı aynı etkiyi yaratmış. Akademi üyelerinde belli ki duygusal bir bağ oluşturmuş.

Sık rastlanır bir durum değil

Gecenin en favori filmi olarak görülen The Power of the Dog’un sadece yönetmen ödülüyle yalnız bırakılması ise gerçekten şaşırtıcı oldu. Jane Campion bu ödülü sonuna kadar hak ettti. Ama En İyi Yönetmen’in En İyi Film’in En İyi Kurgu’nun ayrı ayrı filmlere verilmiş olması çok sık rastlanan da bir durum değildir.

Dune filminin teknik ödüllerde bu kadar baskın olması da yönetmeni Denis Villeneuve’ün neden yönetmen adayları arasında olmadığı sorusunu tekrar gündeme getirdi.

Will Smith'ın tokatı herkesi sersemletti

Akademi törenin izlenirliğini arttırmak için bir sürü strateji değişikliğine gitmiş, adeta bir şov programı gibi tasarlamıştı geceyi. Hatta Will Smith’in, En iyi Belgesel kategorisinin anonsunu yapmak için sahneye çıkmış olan şovmen Chris Rock’ın eşine yönelik kötü ve gerçekten lüzumsuz bir espri yapmasıyla sahneye yürüyüp ona bir tokat savurması da kısa bir an şovun bir parçası sanıldı. Smith daha sonra ödül konuşması sırasında yaptığı duygusal ve gözyaşıyla dolu konuşmayla hareketini insanın içindeki şeytana ve karısına/insanlığa duyduğu sevgiye bağlayarak durumu ustaca savuşturdu.

Smith’in bu beklenmedik hareketi yüzünden törenin bir kısmı tam algılanamadı sayılabilir. Üstelik hemen sonrasında da The Godfather’ın 50. yılı kutlandı ve sahneye Al Pacino, Robert De Niro ve Francis Ford Coppola çıktı... Coppola’nın "Yaşasın Ukrayna" diye bitirdiği konuşması bile sönük kaldı denebilir.
Sonuçta çeşitli özellikleriyle çok konuşulacak bir tören oldu... Kendi adıma da en sevindirici ödüllerin Jane Campion’ın En İyi Yönetmen Ödülü'nün yanı sıra, Drive My Car’ın En İyi Uluslararası Film’i, Encanto’nun da En İyi Animasyon’u alması olduğunu söyleyebilirim...

Burak Göral'ın gece boyu gerçekleştirdiği canlı yorumlar 

-8 kategorinin canlı yayından çıkarılmış olması üzücü bir gelişme. Bu kategorinin adayları ve sanatçıları kendilerini dışlanmış hissedip gönül koymaları normal. Canlı yayından önce verilen ödüller şu an sosyal medyaya sızmaya başladı.

-Nitekim Dune için beklenen teknik ödüller de birer birer açıklanıyor. Usta film müzikçisi Hans Zimmer’in çok beğenilen tarzını konuşturduğu Dune film müziği En İyi Film Müziği kategorisinin kazananı oldu.

-Bu kategoride güçlü adaylar vardı. Diğer güçlü adayların arasından sıyrılan Hans Zimmer’in bu 12. adaylığıydı ve 2. kazandığı Oscar oldu. Onun müzikleri filmin atmosferine oldukça yükseltici bir etki yapmıştı.

-En İyi Ses ödülü de yine Dune filmine gitti. Bu dalda son James Bond filmi No Time to Die da ciddi bir adaydı. Ama Dune’un aday olduğu pek çok teknik kategoriyi alacağı öngörülüyordu.

-En iyi Kurgu ödülü önemli bir ödül. Canlı yayından çıkarılması üzücü. Dune bu kategorinin de kazananı oldu. Bir dönem Kurgu ödülünü alan filmlerin En İyi Film’i de alması kuvvetli bir ihtimaldi. Bakalım bu sene de bu bakışa bir dönüş olacak mı?

 Dune'un En İyi Film iddiası güçleniyor

-Dune, En iyi Prodüksiyon Tasarımı kategorisinde de West Side Story, The Power of the Dog, Nightmare Alley ve The Tragedy of Macbeth gibi çok güçlü adayları geride bıraktı. Şimdilik En İyi Film kategorisinde de çok ciddi bir iddiası oluştu filmin.

-En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı kategorisinde Oscar ödülünü Jessica Chastain’e inanılmaz bir makyaj hüneriyle eşlik edilen The Eyes of Tammy Faye kazandı. Bu kategoride en çok Cruella’ya şans veriliyordu halbuki.

Spielberg’in ilk ve muhtemelen kariyerindeki tek kalacak olan müzikal West Side Story, bir yeniden çevrim olsa da ilk kez yapılıyormuş gibi tasarlanmış ve muhteşem bir sinematografiyle çekilmiş. Gişelerde beklenen ilgiyi görmedi ama artistik değerleri görmezden gelinemez

 - Yardımcı Kadın Oyuncu ödülü beklendiği gibi Ariana DeBose’a gitti.. Rita Moreno da 1961 yapımı West Side Story’deki Anita rolüyle Oscar alan ilk latin aktris olmuştu. Böylece West Side Story’nin Anita karakterini oynayan iki oyuncu da Oscar almış oldu. Aynı rol için kazanılmış ikinci Oscar...

-DeBose çok iyiydi gerçekten, ama bu kategoride Karanlık Kız’daki rolüyle Jessie Buckley de çok iyiydi. Aynı karakterin olgun halini canlandıran Olivia Colman ile fiziksel bir benzerlik göstermese de ikna edici ve sıcak bir performansı vardı.

Komedinin dozunun artırılması hedeflenmiş

Törenin komedi dozu, sahneye çıkan ünlü oyuncu sayısının epey arttırılması hedeflenmiş. Bu anlamda bazı oyuncuların beklemedikleri şeyler oluyor ve şaşkınlıkları da yüzlerinden okunuyor sanki....

En iyi Görüntü Yönetimi de güçlü adaylardan oluşuyordu. 5 aday da çok iyiydi ve Dune bir teknik ödülü daha kazandı. Önemli ve filmin En İyi Film Oscar'ını alma ihtimalini bir parça daha arttıran bir ödül.

En İyi Kısa Belgesel kategorisinde ödülü The Queen of Basketball aldı, ama diğer adaylardan üç tanesi Netflix’ten izlenebiliyor: Three Songs For Benazir, Lead Me Home ve Audible. Meraklılarına öneririz...

Görsel Efekt Kategorisi de Dune’a gidince filme 6. Oscar da gelmiş oldu. Teknik ödüllerin büyük kısmını alması bekleniyordu zaten ama en azından bu kategoride Örümcek Adam: Eve Dönüş Yok’un da tahminlerde adı geçiyordu.

Bond 60 yıl özel bölümü

Bond’un 60 Yılı bölümü çok güzel olmuş. Sinemanın bu ikonik karakteri Daniel Craig’li filmleriyle hiç eskimeyen bir kahraman olduğunu bir kez daha kanıtladı. Sinemayı biraz da bu filmler yüzünden sevmiyor muyuz?

Dune yeni bir tartışma başlatacak

Dune’un aldığı bütün bu ödüller bir tartışmayı da beraberinde getirecek ister istemez. Bu kadar başarılı öğeyi, ekibi bir araya getiren ve bir orkestra şefi gibi onları yöneten Denis Villeneuve neden En İyi Yönetmen kategorisinde aday değil?

Encanto Oscar’ı hak ediyordu

Animasyon kategorisinde Encanto en başından beri Oscar’ı hak ediyordu. Bir renk ve müzik cümbüşü olan Encanto’yu Disney’in 2000'li yıllardaki şahikalarından sayılabilecek Moana ve Coco’nun hemen yanına rahatlıkla yazabilirsiniz.

Disney yürek ısıtan, sempatik karakterler yaratmakta hiçbir zaman zorlanmadı. Kolombiyalı Madrigal Ailesi'nin her ferdi de çok çabuk bir şekilde kendisini sevdiriyor ve hikaye sizi bu sihirli ülkenin içine hızla çekiyor. Encanto hem teknik olarak bazı ilkler taşıyor hem de alışılmış bir kötü karakter içermeden harika bir macera sunuyor izleyenlere. Pozitif mesajları çok değerli, müthiş bir müzikal çalışmayı da içinde barındıran, animasyon sineması adına önemli bir film.

Zack Snyder ve ekibi Twitter'dan yapılan En Sevilen 5 Sinema Anı anketinde zirveyi kimseye kaptırmamış anlaşılan...

5. The Matrix
4. Dreamgirls
3. Avengers: Endgame
2. Spider-Man: No Way Home
1. Zack Snyder’s Justice League

Ödülün favorisi kazanamadı

En İyi Kısa Animasyon kategorisinde Netflix’ten de izlenen Aardman Stüdyosu'nun sevimli filmi Robin Robin favori gösteriliyordu ancak kazanan başka bir film: The Windshield Wiper oldu...

Bütün işaretler onu gösteriyordu

Yardımcı Erkek Oyuncu kategorisinde bütün işaretler CODA filmindeki rolüyle Troy Kotsur’u gösteriyordu. Kotsur bu gerçekten izleyenlere iyi hissettiren filmde, yine iyi hissettiren pozitif bir karakteri canlandırıyor.

CODA, yıllar önce Rainman’in otizmli bireyler için yarattığı empatiyi ve farkındalığı bu sefer duyma engelliler için gerçekleştiren seyirciye yakın duran, sempatik bir aile filmi.

Uluslararası Film’i kazanan Drive My Car. Murakami’nin Kadınsız Erkekler öykü kitabındaki öykülerden uyarlanmış çok olgun ve sakin anlatımına rağmen insanı içine çeken, iyi edebiyattan aldığımız hazzı bize veren güzellikte bir film. 

Daha önce hem Uluslararası Film hem de En İyi Film’de aday olmuş diğer filmler: Ölümsüz (1969), Göçmenler (1971), Hayat Güzeldir (1998), Kaplan ve Ejderha (2000), Aşk (2012), Roma (2018) ve Parazit (2019)

Uluslararası Film’i kazanan Drive My Car, Murakami’nin Kadınsız Erkekler öykü kitabındaki öykülerden uyarlanmış çok olgun ve sakin anlatımına rağmen insanı içine çeken, iyi edebiyattan aldığımız hazzı bize veren güzellikte bir film. Drive My Car bir başyapıt olsa da Oscar’larda bir Parazit etkisi yaratabilmesi pek mümkün değildi. Onun kadar seyirci dostu ve büyük kitle filmi değil. Ama her sene çok çekişmeli geçen bu kategoride ödülü sonuna kadar hak etti.

En İyi Kostüm Tasarımı’nda Cruella, Dune ve West Side Story öne çıkıyordu. Beklendiği gibi en büyük favori olan Cruella aldı. Hak edilmiş bir ödül.

-Doğrusu Belfast, Orijinal Senaryo kategorisinde sürpriz yaptı. Hikayesini oldukça hesaplı görünen bir duygusallıkla anlatmayı seçen bir senaryoydu kanımca. Orijinal Senaryo kategorisindeki adaylarda Senaristler Birliği (WGA) ödülünü Yukarı Bakma’ya (Don’t Look Up) vermiş. Kanımca buradaki en değerli senaryo, bizde de yoğun ilgi gören, Norveçli yönetmen Joachim Trier’in filmi Dünyanın En Kötü İnsanı’na ait.

-Uyarlama Senaryo kategorisi beş başarılı örneği bir arada sunuyor. Bir Fransız filminden uyarlanan CODA orijinalini aşan, onu geliştiren, daha akıcı bir hale getiren ve bu anlamda iyi bir işçilik barındıran gerçekten iyi bir senaryo. Oysa bu kategoride en zor olanı başaran senaryo Drive My Car’dır. Japon yazar Haruki Murakami’nin öykü kitabı Kadınsız Erkekler’deki birkaç öyküyü aynı senaryoda harmanlayıp orijinal hikayeyi açarak bu denli derin bir senaryoya ulaşmak az başarı değil. Dune, Karanlık Kız ve The Power of the Dog filmleri uyarlandıkları kitapların hakkını veren filmler. Hatta Jane Campion’un The Power of the Dog uyarlaması bir senarist çalışmasından ziyade tam bir auteur yönetmen bakışını yansıtıyor.

Licorice Pizza kişisel bir sinema

Yönetmen Paul Thomas Anderson’ın kendi ergenlik yıllarından yola çıkarak anlattığı Licorice Pizza yönetmenin Kan Dökülecek (There Will be Blood) ya da Phantom Thread gibi çok iyi filmlerinden biraz uzak, daha kişisel bir sinema. Kanımca hikayesi bütün izleyenlerini ilgilendiren bir hikaye değil, bu yüzden içinde Bradley Cooper’ın olduğu bölüm hikayeye renk katmak için konmuş hissi uyandırıyor. Aslında en güzel özelliği Alana Haim adlı genç müzisyeni bir sinema oyuncusuna dönüştürmesi.

En İyi Belgesel Ödülü'nü kazanan Summer of Soul

Bu kategoride kazanan, önemli ama çok da bahsedilmeyen bir konser organizasyonuna odaklanmış Summer of Soul adlı belgeselin çok iyi bir film olduğunu belirtmek gerek. Ama benim gönlüm Flee' deydi. Flee nefis bir belgesel. Animasyon anlatımı yaratıcı kullanımıyla değişik bir lezzet katmış hikayeye. Bu kategorinin dışında Animasyon ve Uluslararası Film kategorilerinde de aday gösterilmesini çok sevildiğinin bir kanıtı olarak görmeli.

Anılmayı en çok hak eden film

50. yılında anılmayı en çok hak eden film The Godfather olabilir. Dünyada birçok kişi için en sevdiğin film nedir sorusunun ilk akla cevabıdır. The Godfather sinemanın senfonilerinden biridir. Filmin yapım hikayesini anlatan The Offer adlı dizi de yakında gösterime çıkacak.

The Godfather filmlerinin efsanevi yönetmeni Francis Ford Coppola törende mesaj verdi:  Yaşasın Ukrayna!

Will Smith toka attı

Bu arada kimse pek bahsedemedi ve anında yaşanmadı gibi yapılsa da Will Smith, Chris Rock’un karısı hakkında yaptığı espriye çok sinirlendi ve sahneye çıkıp Rock’a bir tokat attı.

Oscar tarihinde hiç rastlanmamış garip bir olay bu. Rock, Jada Pinkett Smith’in saçlarından yola çıkarak yeni bir GI Jane filmi çektiği üzerine bir espri yaptı. Ancak Smith bu espriye sinirlendi. Ve ona ‘Karımın adını ağzına alma!’ diye bağırdı.

Beklenen oldu

Billie Eilish’in No Time To Die filmi için yaptığı aynı isimli şarkıyla En İyi Şarkı Oscar’ını alması bekleniyordu ve aldı da.

Tümüyle hak edilen bir ödül

Jane Campion kesinlikle pozitif ayrımcılıkla değil tümüyle hak edilen bir ödül almış oldu. Filmin her karesi, her sahnesi incelikle oluşturulmuş, tam bir auteur yönetmenlik örneği. Her karesine, her manevrasına hakim bir yönetmenlik performansı barındırıyor The Power of the Dog

Kral Richard’ı o taşıyor

Will Smith sektörde çok sevilen ve saygı duyulan bir oyuncudur aslında. Bu gece öfkesine hakim olamamasının bir faturası olacaktır gibi görünüyor. Aslında Kral Richard’da bütün filmi o taşıyor. Karakteri onun performansı önemsetiyor. Richard Williams bir film karakteri olarak çok cazip, hemen ilgi çeken bir karakter değil aslında. Bu anlamda bir oyuncunun bir karakteri yükseltmesinin çok doğru bir örneği olmuş Will Smith’in performansı.

En İyi Kadın Oyuncu

The Eyes of Tammy Faye ve Being the Ricardos filmleri özellikle Amerikan toplumunun yakinen bildiği iki önemli kadın karakter portresi sunuyor. Üstelik de iki yetenekli ve yıldız oyuncuyla: Nicole Kidman ve Jessica Chastain. Jessica Chastain 3 kez Oscar’a aday oldu. Nicole Kidman’ın ise bu 5. aday oluşu. 2003’teki Saatler (Hours) filmiyle almıştı da. Chastain’in bu filmde geçirdiği fiziksel ve ruhsal metamorfoz filmden daha inandırıcı ve izlenebilir. En iyi Kadın Oyuncu ödülünü de aldı. Bazı filmler sadece başrol oyuncularının müthiş performanslarıyla anılabiliyorlar. Akıllarda başka bir özellikleriyle kalamıyorlar pek. Bu iki film de öyle olacaktır.

La Famille Bélier de sempatik bir filmdi ama... 

En İyi Film ödülünü alan CODA... Ülkemizde de vizyona giren Fransız orijinali La Famille Bélier de sempatik bir filmdi ama CODA, hikayenin çatışmasının daha kuvvetlendirildiği, duygusunun ve aile içi iletişimine yönelik mesajının daha yükseltildiği iyi bir uyarlama.

The Power of the Dog daha çok hak ediyordu

Ama yine de ilerde pek de hakkında bahsedilmeyecek, küçük, sevimli bir film olarak kalacaktır CODA. En İyi Yönetmen ödülüyle yetinmek zorunda kalan The Power of the Dog, bu ödülü daha çok hak ediyordu kanımca.