İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2027 Avrupa Oyunları’nın kente kazandırılmasını duyurduğu toplantının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Murat Kurum’un şöyle bir cümlesi oldu size dair; 'Bakanlıkların kapısından içeriye dahi giremezsin. Öyle bir liyakat yok sen de seni ancak bakanların kantinine köfteci olarak alırlar'
- Köfteciyle ilgili bir sorunu var sayın Kurum’un. Tabii ben ona bakan olamazsın demedim köfteci olamazsın dedim. Biraz esnaf olmaya dönük de bir davetim oldu ama esnaf olmaya da niyeti yok olamaz da bu söylemlerine bakılırsa.
- Esnaflığın ne anlama geldiğini bilmeyen bir insanın İstanbul'da insanlarına, yüzde 30’a yakın esnaf kökenli bir toplum olan güzel İstanbul'a nasıl hizmet edebilir varın siz düşünün. Tabii anlayacağını da düşünmüyorum.
- Belli ki köfteyle, köfteciyle bir zoru var esnaflıkla bir zoru var. Ama bu seçim 31 Mart'ta esnafın, köftecilerin zaferi olacak. Muhtemeldir ki 31 Mart'tan sonra her yediği köftede İstanbul seçimini hatırlayacak.
- Öyle tahmin ediyorum. Çok kötü sınav verdi umarım hayat dersi ona birazcık esnaflık dersi şu 31 Mart öncesi yaşadıkları biraz esnaflık dersi verir de esnaf olmanın ağırlığını yaşar ve hisseder.
"Koşa koşa Ankara’ya dönebilmeleri için iyi bir fark yemeleri lazım"
-Bakanlar iftar ve sahur programlarında da konuşuyorlar ve aday için oy istiyorlar. Dışişleri Bakanı Murat Kurum'u anlattı son olarak. Değerlendirmeniz ne olacak?
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilk defa bu kadar zafiyet içerisinde. Ben İstanbul'da halkımızın topyekün acilen bunları görevine yollaması gerektiğini düşünüyorum ve 1 Nisan itibarıyla görevlerine geri dönmesi için.
- Hem de böyle tam gaz, biraz sokak diliyle söyleyeceğim, topuklayarak yani böyle koşa koşa Ankara'ya dönebilmeleri için iyi bir fark yemeleri lazım. Ve bu fark ben eminin AK Partili hemşehrilerim, AK Parti'ye oy vermiş, emekli hemşehrilerim, abilerim, ablalarım bile bize oy verecekler ki bunlar akıllarını başlarına alsın ve bir an önce işlerine güçlerine geri dönsün.
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kabinesi ilk defa işini bu kadar boşlamış laçka bir duruma evrilmiş. Dışişleri Bakanını şu anda ilgilendiren günlük mevzulara ben bakıyorum. Sabah erkenden basın özetini okuyorum devasa sorunları var.
- İçişleri Bakanlığı'na bakıyorum, bir kere her şeyden önce sandık güvenliği sana teslim, sen seçime üç gün, beş gün kala anons yapıyorsan, propaganda yapıyorsan seçimle ilgili sana nasıl güvenecek bu millet?
- Yani kaldı ki daha bir, bir buçuk ay öncesine kadar her gün iki üç tane operasyon görüntüleri görüyorduk sayfasında. Yani polisimizi kullanarak, çakarlı arabalar, büyük operasyonlar, Hollywood tarzı çekimlerle. Ne oldu? Bir anda her şey bitti mi? Bıçak sırtı gibi böyle tak diye kesildi mi?
- Öyle bir şey olabilir mi? Ya bu milletin aklıyla dalga mı geçiyorsunuz siz? Her makamın bir ağırlığı var. Esnaf olmanın ağırlığı var, bakan olmanın da ağırlığı var. Bakan olmanın da ağırlığını taşımayı başarmalarını, becermelerini diliyorum, istiyorum.
- İçlerinde itibarlı, itibarlı olduğuna şahitlik ettiğim insanlar var. Umuyorum bu söylediklerim onların biraz canını yakar. Ve biraz kendilerine çeki düzen verirler ve işlerinin başına dönerler. Çok yanlış yapıyorlar.
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti bürokrasi tarihine böyle ayıp sayfalar olarak girmeye şu anda namzetler. Umuyorum bir an önce akılları başlarına gelir ama zaten akıllarını başına getirecek olan İstanbulluların 31 Mart'taki tercihleri olacak.
- Umuyorum, inanıyorum ki 1 Nisan'da koşa koşa Ankara'ya gidecekler. Zira bunlar oy aldıkları taktirde milletini nasıl unuttuklarını 14-28 Mayıs arasında gösterdiler verdikleri hiçbir sözü tutmadılar.
- O günden bugüne baktığınızda enflasyonun durumu ortada, 3600 ek gösterge ortada, mülakat ortada, şimdi sıralayamayacağım bir sürü şey ortada. O bakımdan milletimizin geçen sene yetki verdiği iktidara, hükümete, Sayın Cumhurbaşkanının ekibine ciddi bir ders vermeli bu seçimde ve akıllarını başına alıp gerçek sorunları çözme adına makamlarına gidip işlerinin başına geçmelidir.
-Seçim güvenliğinden bahsettiniz. Herhangi bir tereddütünüz var mı? İçişleri Bakanı'yla olsun şu anki kampanyayla ilgili. 31 Mart’taki seçimde oyları korumak için ne yapıyorsunuz?
- Türkiye'de ne yazık ki uzun yıllardır geriye dönüp baktığımızda 15-16 seçimdir, 17 seçimdir uzun zamandır seçim güvenliğiyle ilgili son derece insanlarımız tedirgindir, kaygılıdır.
- O bakımdan sandıkta görev alma meselesini en üst seviyeye taşıyıp onlara demokrasi neferleri, demokrasi kahramanları sıfatını yüklememizdeki sebep de bu zaten. Çünkü böyle büyük bir sorun var.
- Bu sorun tabii çağdaş ülkelerde sandık güvenliğini kendi lehine değil de kamu lehine çözüm bulan ülkelerde konuşulmaz. Ama bizde ne yazık ki seçim sandıkta kazanılıyor kavramı aslında sandıktan çıkan oyların sayımı, tasnifi esnasında ya da bir sonraki aşamada yaşanan sorunlar.
- Bu bağlamda alınması gereken tedbirleri almayıp ha bire bir zafiyet alanı yaratıp seçimlerin tartışılmasına fırsat veren iktidar. Ama biz 2019’ da yerel seçim de iki seçim üst üste bunu İstanbul'da başardık.
- Şu anda da bunu başaracak güçteyiz. Sandıkta tedbirleri noktasında, ama hukukçular, ama sandık görevlileri ama müşahitler, ama okul sorumluları, ama bilişim sorumluları son derece donanımlı bir şekilde sayısal anlamda da varlar. Fakat ben İstanbulluların bir kişi daha fazla niçin olmasın ki diyerek ben de görev alayım diyerek İstanbul Gönüllülerini arayabilirler.
- Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilçe ve il başkanlığıyla irtibata geçebilirler ve görev talep edebilirler diye çağrılarımı yapıyorum. Buradan da yapıyorum yapmaya da devam edeceğim. Ve hatta diyorum ki oyunuzu mu kullandınız? O gün sizin, İstanbul'un demokrasi şöleni...