07 Mayıs 2024, Salı Gazete Oksijen
Haber Giriş: 19.02.2024 16:44 | Son Güncelleme: 19.02.2024 16:51

İYİ Parti Sözcüsü Zorlu: Tehdit siyasetine hep beraber karşı çıkmamız lazım

Kürşad Zorlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ordu konuşmasındaki “Biz varsak doğal gaz var, biz yoksak doğalgaz yok” sözlerini eleştirdi: Bu tehdit siyasetine hep beraber karşı durmamız lazım. Böyle demokrasi olmaz
İYİ Parti Sözcüsü Zorlu: Tehdit siyasetine hep beraber karşı çıkmamız lazım

İYİ Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kürşad Zorlu, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Zorlu şunları söyledi:

  • Erzincan’ın İliç’te bir felaket yaşadık. Kimsenin sorumluluk almadığı ve yanlışı üstlenmediği; konuşanların cezalandırıldığı ve yine vicdanlarımızın yaralandığı bir felaketle karşı karşıyayız. Günlerdir veriler, resmi rakamlar, belgeler, izinler, teknik ve bilimsel raporlarla ihmalin fotoğrafı açıkça ortaya çıkarıldı.
  • Yani yalanın, talanın ve rantın fotoğrafından bahsediyoruz. Kamu sağlığı, sırf sermayenin daha fazla katkı sağlamadı için esasında bu yanlışlıklara kurban edilmiş. Zira toprağa, suya ve havaya karışan siyanür, bölge halkının sağlığını hâlâ tehlikeye düşürüyor.
  • 9 canımız hala bu göçüğün altında. Adeta ‘Al takke ver külah’ ilişkilerinde ülkemizin yeraltı ve yer üstü kaynaklarını talan eden bu iktidara seslenmek istiyoruz: Deprem oldu, enkaz altındaki vatandaşın üzerine sela okuttunuz. Heyelan oldu, maden ocağında göçük ortaya çıktı, yeri geldi şiddetli yağmurlar sel oldu, vatandaşlarımız hayatını kaybetti. Her türlü değerimizi oy almak için kullanan ama dağları siyanürle zehirlenip yerle bir olurken sessizliğe gömülen siyasi iktidara facianın sorumlularını aklama fırsatını vermeyeceğiz ve biz kamu vicdanının sesi ve vekili olacağız.
  • Bu itibarla İliç’teki felaketin sorumlularının hukuk önünde hesap vermesi ve cezalandırılması için İYİ Parti olarak sürecin birebir takipçisi olduğumuzu buradan ifade etmek istiyorum.
  • Memnuniyetsizlik ve mutsuzluk artışı, ‘Türkiye İleri Sallama Kurumu’ -ben onu öyle tarifliyorum- TÜİK tarafından bile artık göz ardı edilemez hale geldi. Ülkenin son dönemine baktığımızda genel olarak mutsuzluğun yaygınlaştığını ve yaşamından çok memnun olanların sayısının ciddi şekilde azalmakta olduğunu görüyoruz.
  • Kamu hizmetlerinden duyulan memnuniyetsizlik de yine TÜİK rakamlarına yansımış. 2013-2023 dönemine baktığınızda, kamu hizmetlerinden memnun olduğunu beyan edenlerin oranı; eğitim, sağlık ve ulaştırma alanında yüzde 10 seviyesinde azalmış.
  • Bir anlamda ‘vatandaştan vergi toplamaya gelince oranları istediğin gibi artır ama bu vergilerle yeterli hizmeti verme’ anlayışı siyasi iktidarın düsturu haline gelmiş. Çok övünülen hizmet anlayışının sayısal karşılığı işte burada yatıyor.
  • Eğitim düzeyine göre en mutsuz kesiminin yükseköğretim mezunları olduğunu söyleyelim. Siyasi iktidar neredeyse her gence üniversite diploması vermeye ant içmiş ama iş üniversite mezunlarını mutlu etmeye gelince sınıfta kalmış.
  • Yükseköğretim mezunlarının mutluluk oranında, 2006’dan 2023’e 17,2 puanlık bir azalma dikkat çekiyor. Peki üniversitelerin eğitim kalitesi her geçen yıl daha da düşerken üniversitelerdeki gençlerimiz ‘Ben neden burada zaman geçiriyorum’ diye düşünmeyecek mi sandınız?
  • Üniversite sayısını ve kontenjanları çılgınlar gibi artırıp diğer yandan bütçe içinde yükseköğretimin payını azaltırken üniversitelerin hizmet kalitesinin düşeceğini hiç mi öngörmediniz? Yeni üniversite mezunlarının ortalama ücreti her geçen gün asgari ücrete biraz daha yakınsarken bu gençler ‘Biz neden üniversitede okuduk’ diye sormayacak mı zannettiniz?
  • Bu soruları soran gençlerin mutsuz olacaklarını ve ilk fırsatta ‘Başka bir ülkeye nasıl yerleşirim’ diye düşüneceklerini hiç mi tahmin etmiyorsunuz? İnsan bunları sormadan edemiyor. Yoksa bunlar kasıtlı bir biçimde mi yapılıyor?

 "Bir siyasi iktidar düşünün ki emeklisinin feryadına kulak tıkıyor"

  • Bugün emeklilerle öğretmenlerin feryadı artık ortaklaşmıştır. Açlık sınırının altında yaşamaya mecbur bırakılan milyonlarca emekli bir yanda, yıllarca öğrenim görüp mesleği için hak kazandığı halde açıkta bırakılan yüz binlerce öğretmen diğer yanda.
  • Bir siyasi iktidar düşün ki emeklisinin feryadına kulak tıkıyor, eğitim ordusunu ise görmezden geliyor. Siyasi iktidarın beğenmediği eski Türkiye’de ikramiyesiyle ev alabilen bir emekli kesimi vardı. Emekli ikramiyesi toplumun büyük kısmını oluşturan asgari ücretlilerin mülk edinmesinin tek imkanıydı.
  • Ev sahibi olan emekliler en azından maaşlarıyla kıt kanaat de olsa geçinebiliyordu. Bu imkan da ellerinden alındı ve ailesinden serveti olmayanlar mülksüzlüğe mahkum edildi.
  • Bugün bırakın ev alabilmeyi, emekli ikramiyesiyle bir araba dahi alınamaz bir ekonomik ortamdayız. Emekliler çalışırken girdikleri borçları ancak ödeyip yetmeyen maaşları sebebiyle bir kez daha borçlanarak, ezilerek, kırılarak yaşamaya çalışıyorlar. Biz onun için acilen öğretmenler için atama, emekliye zam diyoruz.
  • Gelinen bu koşullarda en düşük emekli maaşı asgari ücretten az olamaz. Verilen onca sözden, beylik laftan sonra öğretmene 100 binden aşağı bir kadro atamasını asla kabul etmiyoruz.
  • Mülakat konusuna gelince de bunu kaldırmaya yönelik kanun teklifine ilişkin bir ilerleme kaydedilmediğini de öğretmenlerimiz ve aileleriyle buradan paylaşmak isterim. Siyasi iktidar emeklilerin yaşam koşullarını yaşanamaz hale getirmekle kalmamış bir de kademeli emeklilik problemine neden olmuştur.
  • Tıpkı aylık bağlama oranları düzeltilmeden emekli maaşlarına köklü bir çözüm üretilemeyeceği gibi EYT düzenlemesinin ardından adil bir emeklilik sistemi tesis etmeden iş ve emek barışı asla sağlanamayacaktır. Dün, EYT düzenlenmesinden yararlanamayan çok sayıda insan Ankara’da miting düzenlediler.
  • Bir günlük farkla 17-20 yıl kaybetmenin adaletsizliğini dile getiriyorlar. Bu adaletsizliği ortadan kaldırmaya yönelik derhal bir çalışma yapılması gerekiyor. Biz böyle bir düzenlemeyi Meclis çatısı altında konuşmaya hazırız.

 "İktidara 31 Mart’ta anlatmamız gerekiyor”

  • Ocak ayındaki 15,1 milyar TL açıkla son 12 aydaki bütçe açığında rekor kırıldı. Hükümeti bu anlamda tebrik etmek lazım. Bütçe açığının ve faiz dışı açığın, GSYH’ye oranı 2001 krizinden beri en yüksek seviyeye ulaştı. Ve dahası, vergi adaletsizliğinde sürekli el yükselttikleri için kendilerini tebrik etmek de istiyorum.
  • Ocak 2024 bütçe gerçekleşmelerine baktığımızda, merkezi yönetimin vergi tahsilatı KDV’de yüzde 165, ÖTV’de yüzde 118, gelir vergisinde yüzde 107, kurumlar vergisinde ise sadece yüzde 10 arttı.
  • Türkiye adeta sömürü ve rant ekonomisiyle can çekişiyor. Yoksuldan zengine servet transferiyse mevcut sistemin ana bir unsuru haline gelmiş durumda. Vatandaş artık iktidarın açılımını 3 şekilde yapıyor; Adaletsizliği Kutsama Partisi, Ağaları Kollama Partisi diğeri de Açlık ve Kutuplaştırma Partisi.
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Ordu’da yaptığı konuşmayı aynen okumak istiyorum: ‘Bizim olmadığımız bir büyükşehir belediyesi, kusura bakmayın açık konuşuyorum, doğal gazı nasıl getirecek? Biz varsak doğal gaz var, biz yoksak doğal gaz yok.’ Muhalefette olmayı bir tarafa bırakın, nereden bakarsanız bakın kabul edilemeyeceğimiz bir açıklama bu.
  • Günler öncesinde de Hatay’da, ‘Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse o şehre herhangi bir hizmet gelmez’ demişti Sayın Erdoğan. Bu tehdit siyasetine hep beraber karşı durmamız lazım. Böyle demokrasi olmaz.
  • İllerin AK Partili olan ve olmayan belediyeler şeklinde ayrılamayacağını daha kaç kere hatırlatmamız gerekecek? Aslında vatandaşın iktidara oy verenler ve vermeyenler şeklinde ayrılamayacağını da siyasi iktidara 31 Mart’ta anlatmamız gerekiyor. Bizim için 81 ilin, 922 ilçenin her biri Türkiyemizdir. Ülkemizdeki 85 milyon kişinin her biri Türkiyemizdir. Eğer Türkiye’yi temsil ediyorsanız, bunu böyle bilmek ve buna göre davranmak, gücümüzü de aldığınız bu milli iradeye olan borcumuzdur.