Barış Kaşka
Akdeniz çanağındaki her liman şehrinin kendi hikayesi var. Bu hikayelerin ortak özelliği ise denizin onları şekillendirmesi. Atina’nın kalbinde ve ruhunda deniz olmakla birlikte onu çevreleyen dağların ve tepelerin de bu hikayeye katkısı büyük. Attika Ovası’ndan 150 metre yükseklikte bulunan Atina Akropolü Akdeniz’de bulunan en ünlü akropol. Gerçekten de 8 bin yıllık geçmişiyle bu tepe hala şehrin kalbinin attığı bir merkez ve aynı zamanda Perikles döneminden kalan yapılarıyla ikonik bir seyahat destinasyonu olma özelliğini halen koruyor. Akropol’den Monastiraki Meydanı’na doğru yürüyüp Normanou Sokağı’na saparsanız bu daracık sokağın içerisinde sahaflara ve antika dükkanlarına denk gelirsiniz. Bu dükkanlarda karşılaşacağınız Peter Von Hess’in Yunanistan Kralı Otho’nun Atina’ya Giriş tablosunun replikasında 1820’lere kadar Atina’nın aslında bir şehirden çok herhangi bir kasabayı andırdığı ayrımına varırsınız. İşte bu tepe ve çevresi son iki yüzyılda şehrin değişimini net olarak ortaya koyuyor. Dolayısıyla günümüz Atina şehri ve kültürü binlerce yıllık tarihinin son kısmında hızlı bir değişime uğrayarak şekillenmiş. Bu değişime savaşları, göçleri ve yaşanan ekonomik krizleri dahil etmek gerekir.