Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) 47'inci Başkanı olarak ikinci kez koltuğa oturan Donald Trump'ın ilk icraatlarından biri de Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmek oldu. Yemin töreni ardından ulusa seslenen Trump, dört yıllık görevinin ilk idari imzalarını da konuşmasını yaptığı mitingde attı. Bu imzalardan biri de ABD'yi Paris İklim Anlaşması'ndan çekme kararıydı. Söz konusu kararla Trump ülkesini, küresel ısınmaya karşı yürütülen kampanyadan izole etmiş oldu.
Politico'da Sara Schonhardt, Zack Colman ve Karl Mathiesen imzasıyla yayınlanan bir makalede Trump'ın Paris İklim Anlaşmasından çekilmesinin küresel düzeydeki iklim çalışmalarını bu kez daha derinden etkileyebileceği vurgulandı. Makalede, bunun nedeni olarak dünyada artan aşırı sağcı eğilimler gösterildi. Trump'ın iklim çalışmalarına karşı alacağı kararların hem ülkesinde hem de dünyada gücünü artıran aşırı sağcı müttefiklerinden de destek görmesi bekleniyor.
'Tek taraflı ve adil değil'
Capital One Arena'daki yemin töreninde kalabalığın önünde imzaladığı Paris İklim Anlaşması'ndan çekilme kararını, "Acilen, tek taraflı ve adil olmayan Paris anlaşmasıyla bağları koparıyorum" sözleriyle duyurdu. Yemin töreninde imzaladığı karara ek olarak Trump, Birleşmiş Milletler'e de bir bildirim mektubu imzaladı. Konuşmasında Paris İklim Anlaşmasının "yanlı" olduğunu vurgulayan Trump, iklim krizine yönelik tedbirlerin herkesçe uygulanmadığı mühletçe bir işe yaramayacağını da belirtti. Trump, "Çin cezasız bir şekilde çevreyi kirletirken Amerika Birleşik Devletleri kendi endüstrilerini sabote etmeyecektir" dedi.
Politico'daki makalede Trump'ın Paris İklim Anlaşması'ndan çekilme kararının ülkeye "bir trilyon doların üzerinde" kar sağlayacağı yönündeki değerlendirmeleri de "temelsiz" olarak yorumlandı.
Yangınlara rağmen atılan imza
Los Angeles'taki yıkıcı orman yangınlarına rağmen Trump tarafından alınan bu karar tepkiyle karşılanmaya devam ediyor. Politico'daki makalede de Trump'ın "büyük bir tantana" ile Paris İklim Anlaşması'ndan çekilme kararını imzalamasının dünyadaki iklim tahribatının arttığı bir döneme denk geldiğine dikkat çekti. Makalede aynı zamanda geçtiğimiz yılın şu zamana kadar kaydedilen en sıcak yıl olduğu hatırlatmasına da yer verildi. Yazıda, Trump'ın söz konusu çıkışı ve tavrının agresif bir gündemin başlatılmasına işaret ettiğine değinildi.
Konuyla ilgili Politico'ya demeç veren Washington merkezli bir liberal düşünce kurulu olan Center for American Progress (CAP) uluslararası iklim politikaları kıdemli yöneticisi Frances Colón, California'da birçok köyün yok olmasından bir hafta sonra alınan bu kararın "birçok şey ifade ettiğini" söyledi. Makalede Trump'ın anlaşmadan çekilme kararının müttefiklerinin Washington'a olan güvenlerini sarstığı da ifade edildi. Trump'ın söz konusu kararına cevaben eyalet ve şehir yönetimleri ile iş dünyası ülkelerinin terk edilen iklim hedeflerine ulaşmak için yine de mücadele edeceklerini ifade etti.
Biden yönetiminde iklim uzmanı olarak görev yapmış olan Gina McCarthy de Politico'ya verdiği demeçte, Trump yönetiminin aldığı Paris İklim Anlaşması'ndan çekilme kararının ABD ulusunu ve ulusal güvenliği koruma sorumluluğunu da terk etmek anlamına geldiğini belirtti. Ancak McCarthy, ABD eyalet ve şehir yönetimleri ile iş dünyasının ülkelerinin iklim konusundaki liderliği için ellerinden geleceğini yapacağının altını çizdi.
Trump iklim anlaşmasından 2020'de de çekilmişti
Trump aslında Paris İklim Anlaşması'ndan çekilme niyetini ilk döneminde, 2017 yılında dile getirmişti. Hindistan ve Çin gibi ülkelerin fosil yakıtlar kullanırken ABD'nin karbon salımlarını sınırlamasının adil olmadığını o zaman da ifade eden Trump, Paris İklim Anlaşması'ndan ülkesini 2020 yılında resmen çekmişti. Ve atmosfere en fazla sera gazı salan ülke olan ABD, Trump'ın ilk döneminde anlaşmadan çekilen tek ülke olmuştu. Eski ABD Başkanı Joe Biden da dört yıl evvel göreve geldiğinde ilk olarak anlaşmaya yeniden katılmıştı.
Fransa'nın başkenti Paris'te 12 Aralık 2015'te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı'nda (COP21) kabul edilen Paris Anlaşması, 4 Kasım 2016'da yürürlüğe girdi. Kyoto Protokolü'nün sona erme tarihi olan 2020 sonrası iklim değişikliği çalışmalarının düzenlenmesi amacıyla hazırlanan anlaşmayla, küresel ortalama sıcaklık artışının, sanayi öncesi seviyelerin 2 derece altında tutulması ve mümkünse 1,5 dereceyle sınırlandırılması hedefleniyor.