23 Nisan 2024, Salı Gazete Oksijen
Haber Giriş: 13.03.2023 13:24 | Son Güncelleme: 13.03.2023 16:23

Her yeni kanıt karşısında değişmeye yatkın olan bilime neden güvenilmeli?

Bilim insanları dünyanın nasıl işlediğinden emin değiller ve ortaya çıkacak yeni kanıtlar karşısında fikirlerini değiştirmeye her zaman hazırlar. Wall Street Journal değişkenliğe bu kadar yatkın olan bilime neden güvenilmesi gerektiğini yazdı
Her yeni kanıt karşısında değişmeye yatkın olan bilime neden güvenilmeli?

Bilim, mevcut teori ve bilgileri sürekli gözden geçirerek bunların üzerine inşa edilen bir süreç. En kesin gibi görünen genel düşünce kuralları da dahil olmak üzere, bilimsel bilginin her yönü sorgulanabilir. Peki bilim sürekli değişiyorsa neden güvenilirdir? Eğer yarın dünya artık Newton ya da Einstein'ın gördüğü gibi görünmeyecekse, neden dünyanın bugünkü bilimsel tanımı ciddiye alınsın?

Wall Steet Journal'ın haberine göre cevap çok basit. Çünkü tarihin herhangi bir anında, dünyanın bu tanımı elde edilen en iyi tanım. Geliştirilebilir olması, dünyayı anlamak için faydalı bir araç olduğu gerçeğini değiştirmez. Hiç kimse bir gün daha keskin bir bıçağın var olması gerektiğini düşündüğü için bıçağını atmaz.

Bilimsel tıbbı diğerlerinden ayıran özellikler

Buna örnek olarak bir şifacının bitkisel ilacı düşünülebilir. Bu tedavinin bilimsel olduğu söylenebilir mi? Evet, eğer etkili olduğu kanıtlanmışsa, neden işe yaradığına dair hiçbir fikrimiz olmasa bile söylenebilir. Aslında, bugün kullanılan birçok yaygın ilacın kökeni halk tedavilerine dayanıyor ve nasıl işe yaradıkları konusunda hala bir sonuca varılamadı. Bu, halk tedavilerinin her zaman etkili olduğu anlamına gelmez. Aksine, çoğu etkili değildir. Bilimsel tıbbı bilimsel olmayan tıptan ayıran şey, bir tedavi ciddi bir şekilde test edilmeye başlandığın işe yaramadığı ortaya çıkarsa fikirlerin tamamen değişmesine hazır olmak. 

Homeopatik bir doktor ilaçlarını titizlikle test etmekle ilgilenmez. İstatistiksel bir analiz o ilacın etkisiz olduğunu gösterse bile aynı ilacı uygulamaya devam eder. Teorisine sadık kalmayı tercih eder. Modern bir hastanedeki doktor ise, tam tersine, hastalığı anlamanın ya da tedavi etmenin daha etkili bir yolu ortaya çıktığında teorisini değiştirmeye hazır olur.

Bilim karşıtı düşünceler bir şekilde besleniyor

Bu argümanın yanlış anlaşılması, bugünkü bilim karşıtı düşüncelerin çoğunu besliyor. Örneğin, Darwinizm'e karşı yaratılışçı saldırılar genellikle bilim insanlarının kendi teorilerinden emin olmadıklarını, çünkü evrim hakkındaki fikirlerinin hala gözden geçirilmekte olduğunu savunur. Ancak bir teoriyi kesin olarak ilan etmekle bir teorinin diğerinden daha iyi olduğunu söylemek arasında fark var. Bu atın dünyanın en hızlı hayvanı olup olmadığını bilmiyorum ama şu eşekten daha hızlı koştuğuna eminim cümlesi buna örnek olabilir.

Modern bilimi benzersiz bir şekilde güçlü kılan şey, nihai gerçeğe zaten sahip olduğuna inanmayı reddetmesidir. Bilimin güvenilirliği kesinliğe değil, radikal bir kesinsizlik eksikliğine dayanır. John Stuart Mill'in 1859'da Özgürlük Üzerine adlı kitabında  "En çok güvendiğimiz inançların dayanacağı hiçbir güvence yoktur, ancak tüm dünyaya onların asılsız olduğunu kanıtlamaları için daimi bir davetiye vardır" ifadelerine yer veriyor. Bu cümle konuyu özetler nitelikte. Bu anlamda, bilimsel düşünme gündelik düşünmeden çok da farklı değildir. Daha rafine araçlarla gerçekleştirilen aynı faaliyet olduğu söylenebilir. 

Aklın saflığı mı? Bilginin güvenirliği mi?

Bilginin geçici olduğunun farkına varmak insanı pek çok filozofun hayalinden daha da uzaklaştırıyor.  17. yüzyılda İngiliz filozof John Locke bilginin güvenilirliğini ampirik gözlemlere dayandırırken, Fransız düşünür René Descartes saf aklın sağlamlığına güveniyordu. Her iki düşünce tarzı da bilgiyi geleneğin hapishanesinden kurtararak modernitenin kapılarının açılmasına yardımcı oldu. Ancak gözlem ve akıl bilgiye ulaşmada en iyi araçlar olsa da hiçbiri kesinliği garanti etmez. Teorik yapıları dayandırabileceğiniz saf gerçekler, gözlemler ya da ampirik veriler yoktur, çünkü algılar büyük ölçüde beyinler, düşünce alışkanlıkları, önyargılar ve teoriler tarafından yapılandırıldı. Kesinliği sağlayabilecek tamamen rasyonel bir düşünme prosedürü de yoktur çünkü varsayımların karmaşası asla bitmez.

Tüm bilgi tarihi dünyanın göründüğü gibi olmadığını gösterdi. Düz mavi gökyüzünün ötesinde galaksiler, kara delikler ve nötron yıldızlarıyla dolu uçsuz bucaksız bir uzay var. Bilginin belirsizliği ve dünyanın bilimsel resimlerinin değişkenliği gerçekliğin nihai bir resmine ulaşılamadığını gösteriyor.