23 Kasım 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 24.05.2024 17:20 | Son Güncelleme: 24.05.2024 18:06

The Athletic Galatasaray-Fenerbahçe derbisini yazdı: Şimdi ne olacak?

Avrupa'nın önemli derbilerini takip eden ve kıtanın en köklü futbol rekabetlerinin tarihini inceleyen The Athletic, Türkiye'deydi. 'Kıtalararası Derbi'yi izleyen Nick Miller; maç öncesini, maçı hatta sonrasında yaşananları yazdı ve önümüzdeki pazar gününü işaret etti: Şimdi ne olacak?
The Athletic Galatasaray-Fenerbahçe derbisini yazdı: Şimdi ne olacak?

Nick Miller  / The Athletic

Derbi kavgayla başladı, kavgayla bitti. Böyle olması muhtemelen pek de sürpriz olmadı. Çünkü bu herhangi bir maç, herhangi bir derbi değildi. Hatta herhangi bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisi de değildi. Bu maç şampiyonu belirleyecekti. Daha açık söylemek gerekirse, Galatasaray'ın Fenerbahçe'yi yenerek 24. kez Türkiye şampiyonu olmak için sadece tek bir puan alması yetecekti.

"İkramı geri çevirirseniz pişman olursunuz"

Böyle bir fırsatın elinize geçtiğini düşünün. Şampiyon olup en büyük rakibinizi ikinci yapmak dördüncü, yedinci ya da 13. yapmaktan muhtemelen daha zevklidir. Ama şampiyonluğu o rakibi yenip almak bambaşkadır. Galatasaray bunu daha önce yapmıştı. 2012'de Fenerbahçe'nin Şükrü Saracoğlu stadında 0-0 berabere kalarak şampiyonluklarını ilan etmişlerdi. Maçtan sonra Fenerbahçeli yöneticiler doğalarına yenik düşerek stadın tüm ışıkları kapatıp Galatasaraylı oyuncuları karanlıkta kutlama yapmak zorunda bırakmıştı.
Ama bu sefer iş başkaydı, maç kendi evlerindeydi. Bu bir takımın önüne sık çıkan bir şans değildir ve ikramı geri çevirirseniz pişman olursunuz.

Zaten muhteşem bir yarıştı

Bu sezon, iki kulübün dominasyon standartlarına göre bile olağanüstü geçti. Fenerbahçe derbi gününe 93 puanla girdi ki bu da üçüncü sıradaki Trabzonspor'un 29 puan önünde yer alıp bir önceki Süper Lig sezonu rekorunu egale etmeleri anlamına geliyordu. Yine de rakiplerinin oldukça gerisindeydiler: Tam olarak iki maç, yani 6 puan. Beraberlik Galatasaray'ın sadece şampiyonluğu kazanması için değil, aynı zamanda en üst ligde 100 puan barajını aşan ilk Türk takımı olması için de yeterli olacaktı.

Galatasaray geçtiğimiz pazar günkü maçtan önce üst üste 17 maç kazanmıştı. Tam 17! Fenerbahçe ise bu süreçte sadece üç maç berabere kaldığı için geride kalmıştı. Kasım ayından bu yana maç kaybetmemişlerdi. Zaten bu sezon sadece bir maç kaybetmişleri ama ligi ikinci sırada bitirmek gibi moral bozucu bir ihtimalle karşı karşıyaydılar. Üstelik güçlü bir olasılıktı bu. Galatasaray o en büyük anlarından birine daha çok yakındı. Fenerbahçe'nin önünde ise bunu durdurup yarışta kalma şansı vardı. Bu tablo, başlama vuruşundan önce bile herkesin neden bu kadar sinirli olduğunu kısmen açıklıyor.

Mert Hakan logo gösterince…

İlk kavga, daha oyuncular daha ısınmaya başlamadan önce çıktı. Isınma öncesinde genellikle oyunculara eşofmanlarıyla dolaşıp tribünlere bakmaları için bir zaman tanınır. İşte bu anda Fenerbahçe'nin orta saha oyuncusu Mert Hakan Yandaş, Galatasaraylı taraftarlara doğru ilerledi ve üstündeki kulüp rozetini gösterdi. Bu kıvılcım yeterli oldu: Galatasaray'ın kanat oyuncusu Kerem Aktürkoğlu sert bir şekilde ona karşı çıktı, diğer Fenerbahçeli oyuncular sahaya koştu, herkes içeri doluştu ve kısa süreli ateşli bir itiş kakış yaşandı. Tribünlerin atış menzilinde olmayan Fenerbahçeli oyuncular su şişeleri yağmuruna tutuldu. Keyifle gülümseyen Yandaş uzaklaştırıldı. Olaylar çıkış tünelinde de devam etti. Belki hafif bir münakaşadan ötesi yaşanmadı ama “futbol sahalarında görmek istediğimiz türden utanç verici sahneler” diye kategorize edebileceğimiz şeyler oldu. Maçın başlamasına bir saatten fazla bir süre varken bu gördüklerimizi umut verici bir işaret olarak değerlendirmek mümkün değildi.

Türkiye Cumhuriyeti’nden eski takımlar

Galatasaray ve Fenerbahçe Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisinden bile daha eski. Resmi kuruluşları 1905 ve 1907 yıllarına dayanan iki kulüp, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923'te Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmasından önce, futbol Osmanlı Sultanı Abdülhamid tarafından yasaklandığı için ilk başlarda gizlice oynuyordu.

Tarihten bir sayfa: Birleşelim mi?

Galatasaray, İstanbul'un Avrupa yakasından, Taksim Meydanı’na yakın Galatasaray Lisesi’nden geliyor. Eski İstanbul (o zamanki adıyla Konstantinopolis) liginde oynayan ilk Müslüman takım. Fenerbahçe ise Anadolu yakasındaki Kadıköy’den. Bu nedenle iki takımın birbirleriyle maçları “Kıtalararası Derbi” diye biliniyor. Bir grubun Anadolu yakasının kendi takımına şiddetle ihtiyaç duyduğuna karar vermesiyle Galatasaray'a tepki olarak kurulan bir kulüp, Fenerbahçe. O dönemde aralarında rekabet neredeyse hiç yoktu. (Zaten husumet aslen 1934'te şiddete dönüşen birkaç maçta dayanıyor). 1912’de iki kulübün başkanları teoride güçlerini birleştirip gayrimüslim takımlara karşı güçlü bir Türk-Müslüman takımı oluşturmak için bir araya dahi gelmişti. İnsanlar İstanbul'daki 'Üç Büyükler'den bahsediyor ama Beşiktaş güçlü bir takım olsa da şehirdeki gerçek rekabet Galatasaray ve Fenerbahçe arasında. Ligin kurulduğu 1959 yılından bu yana, bu sezon da dahil olmak üzere 66 Süper Lig sezonu yaşandı ve bunların 43'ünde Fenerbahçe ve Galatasaray şampiyon oldu. Ancak son yıllarda ikiliden biri geride kaldı. Fenerbahçe 2014'ten bu yana şampiyon olamadı. Bu da takımın tarihlerindeki en uzun şampiyonluk kuraklığı oldu.

Souness’ın bayrağı

Rekabetin en azından uluslararası perspektiften bakıldığında en kötü şöhretli anı Graeme Souness'ın Galatasaray menajeri olarak 1996 yılında takımının Türkiye Kupası'nı kazanmasının ardından Fenerbahçe'nin Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nun orta yuvarlağına sarı kırmızı bir bayrak dikmesi olayı. Souness o zamandan beri bunun nedeninin, göreve getirildiğinde Fenerbahçeli bir yöneticinin kendisine
birkaç yıl önce geçirdiği açık kalp ameliyatına atıfta bulunarak “Sakat’ demesi olduğunu söylüyor.



Galatasaray'ın kupayı kazanmasına rağmen o sezon ligi dördüncü sırada bitirdiği biraz unutuldu ancak Souness hâlâ kahraman olarak görülüyor. Kendisine, 1453'teki Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul Kuşatması sırasında şehrin surlarına bayrak diken askere ithafen “Ulubatlı” lakabı takıldı. Bugüne kadar, Galatasaray'ın stadyumunun her yerinde, ev sahibi takım soyunma odası da bile bu olaya ilişkin resimler bulunuyor.

2014 yılında ev sahibi taraftarlar bu olayı tasvir eden bir koreografi sergilediler ve 2023'te şampiyon olduklarında Souness bayrağı bir kez daha dalgalandırması için davet edildi.

Rambo’nun rövanş hamlesi

İlk bayrak olayından bir yıl sonra “Rambo” lakaplı bir Fenerbahçe taraftarı intikam almaya karar verdi. Derbiden bir gece önce Galatasaray'ın Ali Sami Yen stadyumuna girdi ve iki reklam panosunun arasına saklandı. Başlama vuruşundan hemen öncesine kadar orada kalarak koşarak dışarı çıkıp Souness’ın diktiğinden daha küçük bir Fenerbahçe bayrağını orta yuvarlağa dikti. Kendisini durdurmaya çalışan herkesi uzaklaştırmak için de bir kasap bıçağı salladı. Tüm bunlar nispeten zararsız, şakacı şeyler, ancak işler daha önce trajik haller de aldı.

Deplasman yasağı getiren cinayet

2013 yılında Burak Yıldırım adlı genç bir Fenerbahçe taraftarı bir derbi sonrası çıkan tartışmada bıçaklanarak öldürüldü. Olayın faili Yusuf Ortak önce müebbet hapis cezasına çarptırıldı, daha sonra temyizde cezası 18 yıla indirildi. Bu olay aynı zamanda deplasman taraftarlarının bu maçlara gitmesinin yasaklanmasına yol açtı ki bu yasak ancak bu sezon, özellikle de bu maç için kaldırıldı. Bu maç aynı zamanda daha da art niyetli kesimlerin hedefi olmuştu: 2016 yılında Taksim Meydanı yakınlarında bir intihar bombacısının dört kişiyi öldürmesinden birkaç gün sonra derbi ertelenmiş ve yerel yetkililer sıradaki hedefin bu maç olabileceğine dair “inandırıcı kanıtlar" olduğunu öne sürmüşlerdi.

Mehmet Topal: Heyecan başka bir seviyede

Her ülkenin en büyük iki takımı arasındaki rekabette sıklıkla görüldüğü üzere Galatasaray ve Fenerbahçe de yıllar içinde yetenekli oyuncuları birbirleriyle paylaştı. Mehmet Topal son yıllarda iki takım arasında forma giyen en önemli oyunculardan biri. Galatasaray'da dört sezon oynadı ancak Valencia'da geçirdiği iki yılın ardından Türkiye'ye dönerek Fenerbahçe'de yedi sezon geçirdi. Maçtan birkaç gün önce The Athletic'e konuşan Topal “Derbinin duyguları ve heyecanı tarif edilemez. İki takım için için oynamanın heyecanı ve baskısı farklı bir seviyede. Üzerimdeki baskıyı ve kazanma arzusunu çok yoğun bir şekilde hissettim” dedi.

Para karşılığında tanımı belli olan işinizi yapıyor olsanız bile bu baskıyla başa çıkmak zordur. Topal ise en sevdiği maçı seçerken farklı bir durumdan söz ediyor. “Oynadığım tüm derbiler benim için unutulmaz… 2013 yılında Galatasaray'a karşı oynadığımız maçın benim için özel bir yeri var: Maçın bitimine dakikalar kala kalecimiz kırmızı kart gördü ve oyuncu değişikliği hakkımız kalmamıştı. Ben de maçın son dakikalarını kaleci olarak oynadım.” Dışarıdan bakan biri olarak son yıllarda işlerin daha gergin olmasa da daha garezli bir hal aldığını düşünüyor. Topal’a işlerin daha da kötüye gittiğini düşünüyor musun diye sorduk. “Hem de çok. Hoşgörü yok, çok fazla rekabet var. İçinde bulunduğumuz günleri yorumlayacak olursam, her iki kulüpten de gelen sert ve birbirini hedef gösteren açıklamalar, hakemler, taraftarların içine sızmış ancak gerçek taraftarlıktan uzak ayrılıkçı gruplar ve daha birçok etken yüzünden…” diyor.

Fotoğraf: 2023

 

Topal'ın aidiyetinin ikiye bölünmüş olmasıyla barışık olduğu, bu durumu iyi idare ettiği açık: “Galatasaray taraftarı beni hiç taciz etmedi... Fenerbahçe taraftarı da beni çabuk benimsedi. Türkiye'de futbol denince akla gelen ilk iki kulüpte, 100 yılı geride bırakmış bu iki kulüpte oynamak benim için çok değerliydi.”
Ama aynısını herkes için söylemek mümkün değil.

Arda Turan: Tabii ki Fener’i çalıştırmam

Maçtan bir gün önce The Athletic, Eyüpspor'u tarihinde ilk kez Süper Lig'e çıkararak gelecek vaat eden bir teknik direktörlük kariyerine başlayan Galatasaray efsanesi Arda Turan'a Fenerbahçe'yi çalıştırıp çalıştıramayacağını sordu. Turan “Tabii ki hayır” dedi, kendisine son derece aptalca bir soru sorulmuş gibi öfkelenerek: “Onlara saygı duyuyorum ama ben kalbimden geçeni yaparım."

İstiklal’de Fener forması görünen genç

Üstü çıplak bir adam bir Burger King dükkanının tepesine çıkmış. Maçın başlamasına dört buçuk saat kala, İstanbul'un merkezindeki Taksim Meydanı'nda, Galatasaray'ın RAMS Park'taki evinden yaklaşık 6-7 kilometre ve kulübün bir asır önce kurulduğu Galatasaray okulundan bir taş atımı uzaktayız. Meydandan İstiklal Caddesi’nde adım atılmıyor. İstiklal'in hemen yanında, taraftarların sık sık bir araya geldiği restoran ve barlarla dolu klostrofobik bir sokak olan Nevizade'de biraz maç öncesi atmosferi yakalamak için bu yoldan gelmiştim. Ama yürümek imkansız. Ana cadde yürüyüş yapan, tezahürat yapan ve davul çalan Galatasaraylı taraftarlarla tıka basa dolu. Şu üstsüz adam, kah daha yüksek sesle bağırmaları kah tamamen susmalarını söyleyerek kitleyi yönetmeye çalışıyor. Taksim'den stadyuma giden metro, maçtan bu kadar saat önce bile tıklım tıklım. Metroya binenlerin neredeyse tamamı Galatasaray'ın renklerine bürünmüş ama gergin görünen birkaç genç de var. İçlerinden biri fermuarlı bir kapüşonlu sweatshirt giyiyor ve arkadaşı yakasında bir parça sarı ve lacivertin göründüğünü fark ediyor. Uzanıp fermuarı tam tepeye kadar çekiyor. Çok dikkatli olmak gerek.

Neden bu kadar polis otobüsü var?

Stadyuma giden yol boyunca çeşitli noktalarda Galatasaray atkısı satan insanlar var. Muhasebeciye benzeyen orta yaşlı bir adam bu satıcılardan birinden iki havai fişek alıyor. Stadyuma bağlanan metro istasyonunun hemen dışında avazı çıktığı kadar bağırırken ikisini de yakıyor. Saat öğleden sonra dörde geliyor. Başlama vuruşu akşam yedide. Daha bu saatte kendinden geçmiş olmasından endişe duyuyor insan. Aynısı daha geniş bir taraftar kitlesi için de geçerli olabilir. Stadyum dışındaki Galatasaraylı Yasin bana “Kazanacağız” diyor. “Ama ya Fener…” diyecek oluyorum, "Biz kazanacağız” diye beni temin ediyor.

Polis tüm gücüyle burada. Deplasman taraftarlarının bu maçta gelmeleri ne kadar uzun süredir engellendikten sonra kimse işini şansa bırakmamış. Stadyumun bir kenarı boyunca, onları buraya taşıyan bir dizi otobüs var: Bir çırpıda en az 22 tane otobüs sayıyorum. Bir an “Bu kadarı oldukça fazla” diye düşünürken köşeyi döndüğümde yine polis otobüsü dolu başka bir otopark görüyorum. Polis memurlarının hepsi silahlı. Bazılarının kalçalarındaki küçük silah kılıfları dikkatimi çekiyor Bazılarında ise dünyada bir delik açabilecekmiş gibi görünen tüfekler var. İki de tazyikli su sıkabilen zırhlı araç gelmiş. Her ihtimale karşı… Ancak bunca polise rağmen ortam tehlikeli görünmüyor. Gürültülü. Hatta agresif. Ama tehlikeli değil. Çoğu Galatasaray taraftarı, bir kutlamaya gelmiş gibiydi. Taç giyme törenine gelmiş gibi.
Oysa maçın sonunu bilselerdi!

Anfield’dan, Old Trafford’dan iyi

RAMS Park pek de romantik bir yer sayılmaz. Arsenal'in Emirates Stadyumu'nun güçlendirilmiş bir versiyonuna benziyor ancak devasa bir otoyolun hemen yanına inşa edilmiş. İçecekçilerin arasında iki Burger King standı var. Dışarıda, Sixt araç kiralama platformunun tepesindeki bir adam tarafından çalınan hareketli bir DJ seti kurulmuş. Burası Manchester United’ın “cehennemi” olarak bilinen eski Ali Sami Yen değil. Ama gerçekten çok gürültülü. İlk kez Kıtalararası Derbi’ye gelen Turan'a ne olur diye soruyorum. "Gerçek bir atmosfer göreceksiniz. Anfield ya da Old Trafford'daki her şeyden daha iyi olacak. Göreceklerinize inanamayacaksınız” diyor. Şaka yapmadığını göreceğim.

Taraftarlardan ve anons sisteminden gelen gürültüyü tarif etmek bile zor: Sağır edici, kulak tırmalayıcı… İnsanın midesine vuruyor. Muhtemelen bu hissi anlatmanın en iyi yolu, o nadir sessizlik hissinden bahsetmek: Mantıksız ama gürültü bu kadar sabit olunca insan bir süre sonra alışıp konsantre olabiliyor. Fakat bir an için ses kesildiğinde, sanki biri sizi buz dolu havuza daldırmış gibi hissediyorsunuz. Şok oluyorsun, kafan karışıyor ama çok kısa sürüyor.

Gelelim maça…

Galatasaray maça sadece beraberliğe ihtiyacı olduğunu bilen bir takım gibi başladı. Garip bir şekilde pasiftiler ve Fenerbahçe’nin oyununu “iyi” diye tanımlamak zor olsa da maçın ilk çeyreğinde kesinlikle daha tehditkârdılar.. Ardından deplasman ekibinin orta saha oyuncusu Alexander Djiku ikinci sarı karttan atıldı ki bunu 20 dakika içinde yapmak hiç de kolay değildir. Yine de beklenen Galatasaray baskısı gelmedi. Fenerbahçe'nin odağı daralmış ama güçlenmiş gibiydi. İyi şanslar yakalayan taraf da Fenerbahçe oldu: Eski Manchester United orta sahası Fred yarı saha çizgisinden şansını denedikten kısa süre sonra, yakın mesafeden kolay bir voleyi kaçırdı. Fırsatı kaçırdılar. Elbette Galatasaray’ın kendini toparlaması çok sürmeyecekti. Galatasaray devre arasında kafasını toplamalıydı. “Derin nefes alın çocuklar. Bir daha işi berbat etmeyelim.” Ama değişen bir şey olmadı. Golcü Mauro Icardi sahada yok gibiydi. Yaratıcı güç Dries Mertens sessizdi. Sağda oynayan Hakim Ziyech pasifti.

Sadece 1700 kişinin sesinin duyulduğu an

Sonra, 70. dakikada beklenmedik bir şey oldu. Galatasaray Fenerbahçe'nin ortasını uzaklaştırılamadı, Atletico Madrid'den kiralanan eski Leicester City stoperi Çağlar Söyüncü topa çizginin üzerinde vurdu. Stadyum, Üst köşedeki 1700 kadar Fenerbahçeli taraftar hariç, bütün stat sessizliğe gömüldü. Bozulan her hücum, her yanlış final pası ve öndeki ilk adama çarpan her ortayla birlikte stadın havası biraz daha değişti. Yavaş yavaş herkes görmeye geldikleri taç giyme töreninin gerçekleşmeyeceğinin farkına varıldı.

Galatasaraylı taraftarların maçtan önceki koreografilerinden birinde, baş antrenörleri Okan Buruk'u kara tahtanın önünde duran ve sarı lacivert giyimli bir grup öğrenciye şampiyonluk kazanma sanatını anlatan bir öğretmen olarak tasvir etmişlerdi. Maçtan önce kibirli görünen bu çalışma, şu an itibarıyla gülünçtü.
Maçın sonlarına doğru Galatasaray kolektif aklını tamamen yitirmişti. Denedikleri hiçbir şey doğru gitmedi. Maçı üç kanat oyuncusu, iki santrfor ve sadece eski Arsenal oyuncusu Lucas Torreira'dan ibaret bir kişilik orta saha ile tamamladılar. Fenerbahçe’nin iki kontratağında avlanmadıkları için şansı sayılırlardı. Oysa bilgili bir öğretmen böyle yapmazdı. Ancak mükemmel şampiyonluk anının ellerinden kayıp gittiğini düşünen, panik halindeki bir teknik direktörün yaklaşımı böyle olurdu. Öyle de oldu. Son düdükle birlikte, ev sahibi taraftarlar arasındaki baskın duygu, gerçek bir öfke ya da hayal kırıklığı değil, daha ziyade bomboş bir boş kafa karışıklığıydı. Bununla birlikte, galibiyeti taraftarlarıyla kutlayan Fenerbahçeli oyuncular, tribünlerden yağan malzemelerden korunmak için sahayı polis çevik kuvvet kalkanları altında terk etmek zorunda kaldı. Beklenen bu değildi.

Maçtan 1,5 saat sonra ikinci kavga

İkinci kavga, bitiş düdüğünden yaklaşık bir buçuk saat sonra geldi. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ilginç biri. Ailesi Türkiye'nin en zengin ailelerinden. 2018'de kulübün başına geçtiğinde, parasının onları yeniden ülkenin dominant gücü haline getireceği umuluyordu. Ama işler öyle yürümedi. Birkaç yıl önceki derbide kendi taraftarlarından birine yumruk atmak için koltuğundan fırladığı an da dahil bu olan bitenler Koç için çok fazlaydı. Kendi yönetiminde hiç şampiyonluk kazanamamaları, Koç’u giderek daha da rahatsız ediyordu. Ali Koç için bu sezon olaylı geçti. Mart ayında, kulübe karşı 2006'ya kadar uzanan bir dizi adaletsizliği protesto etmek için kulüp üyelerinin kendisine Süper Lig'den çekilme yetkisi verip vermeme konusunda oylama yapmasını önerdi. Nihayetinde bu konunun Haziran ayında yapılacak bir sonraki kongreye bırakılmasına karar verildi ve yaptıkları protesto nisan ayında oynanan Süper Kupa maçına genç takımla çıkıp maçın ilk dakikasında sahayı terk etmeleriyle sınırlı kaldı. Ancak önümüzdeki Fenerbahçe kongresi Koç için daha önemli olabilir. Üç yıllık son görev süresi bu yaz doluyor ve selefi Aziz Yıldırım geri gelmek istiyor. Yıldırım, geçtiğimiz hafta, yeniden seçilmesi halinde Jose Mourinho'yu teknik direktör olarak atayacağına söz verdi. Koç şampiyonluk getirebilirse, üç yıl daha başkan olur. Belki de bu yüzden bu zafere böyle tepki verdi.

Maçın bitiminden sonra Koç ve beraberindekiler takımla birlikte kutlama yapmak için soyunma odasına girdi, oradan da oyuncular, yöneticiler, antrenörler, hatta basın sorumlusu dahil olmak üzere herkesi zaferi kutlamak için Galatasaray sahasına götürdü. Bu tür meseler her şeyden önce “bölge” de ilgilidir: Sizin bölgenizi fethettik, buna uygun şekilde kutlayacağız. Ama bu herkesi memnun etmedi.

Kartal’ın oğlu görevliyi yumrukladı

Anonslardan sorumlu kişi, kutlamaları bastırmak için müziğin sesini kulak tırmalayan seviyelere kadar açtı. Birkaç Galatasaraylı yetkili de onları sahaya kadar takip etti ve bir itiş kakış başladı. Fenerbahçe antrenörlerinden teknik direktör İsmail Kartal'ın oğlu Emre Kartal, Galatasaray stadyum müdürüne yumruk attı ve muhtemelen ceza alacak. Çıkış tünelinde küçük bir isyan görmek değil, birkaç demeç almak için bekleyen medyanın yanından koşarak geçen birkaç düzine çevik kuvvet polisi kavgayı bastırdı. İsmail Kartal'ın Fenerbahçe'de yardımcı antrenörlük yapan oğlu Emre Kartal, Galatasaray stadyum müdürü Ali Çelikkıran'ı defalarca yumrukladı. Sonra ortalık biraz sakinleşti ama Fenerbahçeliler stadyumdan çıkıp takım otobüslerine doğru ilerlerken bir başka Galatasaraylı yetkili de onları takip etti ve bir itiş kakış daha yaşandı. Bir başka gazeteci “Bahse girerim İngiltere'de böyle şeyler yaşanmıyordur” dedi. Hayır. Hayır, yaşanmıyor.

Şimdi ne olacak?

Son hafta sonuna gelelim o zaman. Galatasaray'ın bu yenilgiyle işleri ne kadar berbat edebileceğini tarif etmek zor. Rakibe karşı şampiyonluk maçını şansını kaybettikleri gerçeğini göz ardı etseniz bile, şimdi hiç kazanamama riskiyle karşı karşıyalar: Son maçları, hala küme düşme tehlikesi altında olan Konyaspor’a karşı deplasmanda. Fenerbahçe ise zaten küme düşmüş olan İstanbulspor'a karşı evinde oynuyor. İhtimaller hâlâ Galatasaray'ın lehine. Sadece bir puana ihtiyaçları var ki beraberlik Konyaspor’a da yaradığı için, alaycı bir bakışla bir tür “Gijon Rezaleti” geliyor diyenler çıkabilir. (Oksijen’in notu: 25 Haziran 1982 tarihinde, İspanya’nın Gijon kentinde oynanan FIFA Dünya Kupası Batı Almanya-Avusturya maçı. Batı Almanya’nın 1-0 yendiği maç sonucu her iki takım da gruptan çıktı, maç öncesi ikinci sırada yer alan Cezayir elendi. Ancak bu “rezalet” nedeniyle FIFA bundan sonra grupların son maçlarının son anda oynanmasına karar verdi). İstanbul'un Anadolu yakasında ise inanç var. Maça gelen Fenerbahçeli taraftar Savaş Yıldırım “Kazanırsak tarihimizin en iyi şampiyonluğu olacak" diyor. Diğer bir taraftar Alp Egemen ise daha da iddialı: Futbol tarihinin en destansı şampiyonluklarından biri olacak.

©2024 The Athletic Media Company. Her hakkı saklıdır. The New York Times Licensing Group tarafından dağıtılmıştır. Bu makalenin orijinali The Athletic’te yayımlanmıştır.