Nick Miller / The Athletic
Yaklaşık bir yıl önceydi. Fenerbahçe’nin Şükrü Saracoğlu Stadyumu, sadece Fenerbahçe’nin değil, Türk futbolunun da en büyük anlarından biri için stadyumun etrafında kuyruk oluşturan, bariyerlere tırmanan, meşaleler yakan, gözleri faltaşı gibi açılmış taraftarlarla doluydu.
Bu bir maç için değil, Jose Mourinho’nun yeni teknik direktör olarak tanıtılması içindi.
Aslında “tanıtım” kelimesi bu olayı tam karşılamıyor. Bu daha çok bir taç giyme töreniyle, insanların kendilerini öylesine bir coşkuya kaptırıp dillerinin dolaştığı ve bayıldıkları tarikat toplantılarının bir karışımı gibiydi. Heyecanlı olmalarına şaşmamak gerek. Karşılarında dünyanın en başarılı teknik direktörlerinden biri vardı: iki kez Şampiyonlar Ligi kazanmış, dört farklı ülkede lig şampiyonu olmuş, medyaya verecek bombası eksik olmayan biri. En parlak günleri geride kalmış olsa bile, Fenerbahçe’nin on yıllık şampiyonluk hasretini bitirmeye gelmişti.
Geçen hafta sonu ise tablo çok farklıydı. Fenerbahçe, Eyüpspor karşısında silik bir 2-1 galibiyet alırken, Galatasaray şampiyonluk için gereken puanları toplayarak Süper Lig’i kazanmayı bitime iki hafta kala garantiledi. Bu, Fenerbahçe’nin şampiyonluksuz geçen sezon sayısını 11’e çıkardı.
Bu kez tribünler neredeyse bomboştu. 50 bin kişilik stadyumda 10 binden biraz fazla kişi vardı. Coşkulu karşılama tezahüratları yerine, gelenlerin çoğundan ıslıklar ve yuhalamalar yükseliyordu. Tepkilerin büyük kısmı kulüp başkanı Ali Koç ve yönetim kuruluna yönelikti ancak bu sezon o kadar hayal kırıklığıyla doluydu ki, kulübeyi yöneten adama da sorumluluk yüklemek kaçınılmaz hale geldi.
Normal şartlarda bu, Mourinho için sonun başlangıcı olurdu. Başarısız olan Fenerbahçe teknik direktörlerine ikinci bir şans verilmez. Çoğu bir sezonu bile tamamlayamaz. Koç 2018’de başkan seçildiğinden bu yana, Mourinho’dan önceki 12 teknik direktörün görev süresi ortalama 24 maçın biraz altındaydı. İlk teknik direktörü Phillip Cocu’yu üç ayda kovmuştu ve o günden beri bu alışkanlığından vazgeçmedi.
Alışılagelmişin aksike Mourinho kalıyor. Mayıs ayı başlarında basına konuşan Koç, “İstikrar için Jose Mourinho ile devam etmek istiyoruz” dedi.
Neden?
Jose Mourinho ve istikrar kavramının aynı cümlede yer almasının yarattığı ironiyi bir kenara bırakalım. Asıl soru şu: Neden? Neden Fenerbahçe, sezon boyunca sadece kötü değil, zaman zaman trajikomik bir tablo çizen Mourinho’ya hala güveniyor?
Fenerbahçe sezonu Süper Lig ikincisi olarak bitirecek ve bu birçok bağlamda dünyanın sonu değil. Ama üst üste dördüncü kez ikinci bitiriyorsan, bu yılların üçünde ezeli rakibine karşı kaybediyor ve 2014’ten beri şampiyon olamıyorsan… İşte o zaman ikinci olmak da hiçbir anlam ifade etmiyor.
Diğer kulvarlarda da işler iyi gitmedi. Şampiyonlar Ligi ön elemelerinde Lille’e elendiler, ardından Avrupa Ligi ikinci turunda Rangers karşısında utanç verici bir yenilgi aldılar. Türkiye Kupası’nda ise… evet, tahmin ettiğiniz gibi yine elendiler.
Bu sezon Galatasaray’la üç kez karşılaştılar, ikisini kaybettiler, biri de 0-0 berabere bitti. Ezeli rakibini yenememek bir yana, Galatasaray öyle rahatlamış durumda ki Fenerbahçe’yle alay etmekte sınır tanımıyor.
Nisan’daki hararetli derbiden sonra, sosyal medyada Mourinho’yu akıl hastanesinde, deli gömleği içinde gösteren South Park tarzında bir çizim paylaşarak “Galatasaray delirtir” yazdılar. Şampiyonluğu ilan ettikten sonra da durmadılar; Mourinho’yu parkta güvercinlere yem atan perişan bir adam olarak gösteren yeni bir karikatür paylaştılar.
Başka sezonlarda şampiyonluk getirebilirdi
Mourinho’yu savunacak olursak, sonuçlar her alanda feci değil. Topladıkları puan ortalaması, başka sezonlarda şampiyonluk getirebilirdi. Ezici galibiyetler de oldu, dramatik zaferler de. Ligde sadece üç kez kaybettiler, ama bu da iki ucu keskin bir kılıç: bu üç yenilgi Galatasaray ve diğer İstanbul devi Beşiktaş’a karşıydı.
Sonuçlar bir yana, oynanan futbolun kalitesi başka bir mesele. Geçen sezon İsmail Kartal yönetiminde 99 puanla rekor kıran takım, aynı zamanda keyifli futbol oynuyordu ve ilerici bir takım izlenimi veriyordu. Mourinho döneminde bu kayboldu ve taraftarlar arasında huzursuzluk arttı.
Sezonun bazı bölümlerinde takım o kadar kötüydü ki, Türk futbolu taraftarlarının meyilli olduğu paranoya ve komplo teorileri bile önemsiz kaldı. Elbette kötü hakem kararlarından şikayet edebilir ve bunun bir komplo olduğunu düşünebilirsiniz… ama bu fark yaratır mıydı?
Mourinho bu paranoyayı kullanmaya çalıştı, ama bu sadece dikkati dağıttı. Fenerbahçe Gönüllüleri Derneği başkanı ve ömrünü Fenerbahçeli olarak geçirmiş Emrah Tunay şöyle diyor — bu ismi unutmayın, birazdan daha önemli hale gelecek: “Yönetim, Mourinho’yu sahadaki futbolu, takımın formasyonunu ve gelişimini ya da rakipleri düşünmek yerine Fenerbahçe’ye karşı kurulan düzene odaklanmaya teşvik etti.”
"Mourinho şovları"
Bir de klasik Mourinho şovları var. Bir bakıma Mourinho’nun Türk futbolunun kaotik ve çatışmacı doğasına uyum sağladığını düşünebilirsiniz, hakemlerle ilgili sürekli şikayetleri de bu atmosfere uyuyor. Ama öyle anlar oldu ki, Türk futbol standartlarında bile skandal sayıldı.
Bunlardan ikisi Galatasaray’a karşı yaşandı: Şubat ayında, Galatasaray teknik ekibi için “maymun gibi zıplıyorlar” diyerek ırkçılıkla suçlandı, suçlamaları reddetti ve bunun Galatasaray’a “bumerang gibi döndüğünü” söyledi ama yine de iki maç ceza aldı. Ardından, nisan ayındaki bir Türkiye Kupası maçında dört oyuncu kırmızı kart görünce Mourinho rakip teknik direktör Okan Buruk’un burnunu sıktı. Buruk (biraz tiyatral biçimde) kendini yere attı ve Mourinho’ya üç maç daha ceza verildi.
İstikararı denemeye karar verdiler
Ve tekrar dönelim şu soruya: Mourinho neden hala takımın başında?
Fenerbahçe yönetimi açısından bakıldığında, son on yılda sürekli teknik direktör değiştirmekten pek bir hayır gelmedi, bu yüzden istikrarı denemeye karar verdiler. Kulüp içinde, Türk futbolunun kendine has baskılarına yabancı bir teknik direktörün ilk sezonunda uyum sağlamasının zor olduğu yönünde bir anlayış var; bu yüzden Mourinho’nun alıştığı takdirde gelecek sezon başarıyı yakalayacağı umuluyor.
Bir de Mourinho’yu kovmanın maliyeti var. İki yıllık sözleşmeye imza attı ve yıllık maaşı yaklaşık 10 milyon euro (8.4 milyon £, 11.3 milyon $). Onunla yolları ayırmak için bu miktarı ödemek gerekiyor ki bu da pek ideal değil. Öte yandan, Koç son yedi yılda zaten milyonlar harcadı. Öyleyse bir 10 milyon euro daha ne fark eder?
Ali Koç ile özdeşleşmiş durumda
Ancak asıl mesele şu: Mourinho, zordaki başkanla yani Koç’la çok sıkı şekilde özdeşleşmiş durumda. Koç 2018’de seçildi ve şampiyonluk gelmedikçe hem daha çaresiz bir görüntü çizdi hem de halk nezdinde popülaritesini kaybetti. Tunay şöyle diyor: “Ali Koç göreve gelir gelmez kulübün kurumsal hafızasını tamamen sildi. Hiçbir sportif başarı elde edemedi ve vaatlerinden hiçbirini yerine getirmedi.”
Geçenlerde kulübün onur üyeleri toplantısında biri Koç lehine şiir okudu ama Mourinho göreve getirilmeden önce, yaz aylarındaki başkanlık seçimlerini kaybetmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Rakibi Aziz Yıldırım, seçilirse ünlü bir teknik direktörle anlaştığını açıklamıştı… Jose Mourinho. Olayların zamanlaması biraz belirsiz ama Yıldırım 2024 ilkbaharında Mourinho ile Londra ve Roma’da görüşüp genel bir anlaşmaya vardığını söylüyor.
Ancak Koç, Kartal’ı gönderip basit ama etkili bir hamleyle Mourinho ile kendisi anlaştı. Mourinho, Şampiyonlar Ligi finali için Londra’dayken anlaşma tamamlandı, ardından İstanbul’a uçuruldu ve ertesi gün o görkemli tanıtım yapıldı. Bu hamle, kulübe büyük bir ismi kazandırdığı gibi Koç’un rakibini de saf dışı bıraktı. Koç, Mourinho ile Yıldırım’dan önce temasa geçtiğini iddia etti — bu doğru olabilir ama dışarıdan bakıldığında bu hamle acımasız bir siyasi taktik gibi duruyordu.
Neticede Koç, açık farkla bir üç yıllık dönem daha kazandı; bu da büyük ölçüde Mourinho’nun etkisiydi. Kulübe yakın bir kaynak şöyle dedi: “Koç, Mourinho’nun rüzgarıyla kazandı.”
Koç, Mourinho gibi sürekli kazanan bir isme her şeyini yatırmıştı. Sadece kumar oynamakla kalmadı, bütün jetonları, araba anahtarlarını ve cebindekileri de ortaya sürdü. Bu kumarın şimdilik başarısız olması, ironik biçimde Mourinho’nun neden kaldığının başka bir açıklamasını da veriyor. Çünkü Koç için bundan ötesi yok. Pep Guardiola’yı İstanbul’a getirmek dışında çıkarılacak başka bir hamle kalmadı. Başka bir yönetici şöyle diyor: “Mourinho’yu geçen yaz halka Mesih gibi pazarladıktan sonra, onu kovarsa yerine koyabileceği daha büyük bir isim yok.”
Erken seçim girişimleri
Ancak bu durum, Mourinho’nun geleceği konusunda başka bir karmaşayı da beraberinde getiriyor. Teknik olarak Koç’un iki yılı daha var, ancak öyle popülerlik kaybetti ki bu yıl olağanüstü bir seçim yapılacak. Soru şu: Ne zaman? Koç, bu seçimin eylül ayında yapılmasını istiyor. Çünkü bu, yaz transfer dönemi kapandıktan sonraya denk geliyor. Böylece birkaç heyecan verici transferle elini güçlendirebilir ve transfer vaatleriyle gelen rakiplerin hamlelerini zayıflatabilir.
Fakat seçimlerin daha erken yapılması için girişimler var. İşte burada Tunay devreye giriyor. Yaz aylarında olağanüstü bir seçim yapılması için bir kampanya başlattı. Kulüp tüzüğüne göre, kulüp aidatını ödeyen üyelerin yüzde 20’sinin imzası toplanırsa mevcut yönetime güvensizlik oyu anlamına gelen bu çağrı kabul ediliyor ve olağanüstü kongre toplanıyor.
Tunay şöyle diyor: “Bu durumun sona ermesi ve taraftarların beklentilerinin karşılanması için bir imza kampanyası başlattık. En büyük umudumuz, seçimle Fenerbahçe’ye yeni bir başkanın gelmesi ve bu karanlık dönemin sona ermesidir.”
Çeşitli nedenlerle aidat ödeyen üye sayısını net olarak belirlemek zor olsa da, Tunay ve ekibi 12 bin imzanın yeterli olacağını düşünüyor.
Yeniden aday olmayacağını söylemişti
Koç, böyle bir durumda yeniden aday olmayacağını söylemişti, ancak çoğu gözlemci yine de aday olacağını tahmin ediyor. Öte yandan Yıldırım aday olursa (henüz açık bir beyanı yok ama beklenti bu yönde) 2018’de kaybettiği başkanlığı geri alması yüksek ihtimal. Ve diyelim ki aday oldu ve kazandı; Mourinho’yu takımın başında tutar mı? Şu an için bu belli değil: Bir yandan, Mourinho zaten onun istediği teknik direktördü, ama öte yandan artık Koç’la ve başarısızlıkla özdeşleşti.
Ayrıca Mourinho’nun kendi isteğiyle ayrılma ihtimali de var. Ocak ayında başka bir kulüple görüştüğünü kabul etti ve geleceği hakkında konuşurken kaçamak cevaplar verdi: “Gelecek sezon hakkında konuşmuyorum. İçeride konuşurum, medyayla değil. Eğer bir gelişme olursa, başkana ve yönetime saygımdan dolayı bunu kamuoyuna taşımam.”
Mourinho göreve geldiğinde, kaos ve karmaşadan beslenen bir teknik direktör ile bu ortamın merkezi olan Türk futbolunun mükemmel bir birlikteliği olacağı düşünülüyordu. Ancak son tahlilde bu birliktelik oldukça kusurlu çıktı.