01 Nisan 2025, Salı Gazete Oksijen
Haber Giriş: 27.03.2025 18:39 | Son Güncelleme: 27.03.2025 19:01

Adalet Bakanı Tunç: İBB soruşturması Avrupa'daki imajımızı olumlu etkilemeli

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ekrem İmamoğlu'nun da tutuklandığı İBB soruşturmaları için, "Avrupa'daki imajımızı olumlu etkilemesi lazım, neden? Eğer yolsuzluk iddiası varsa 'Türkiye, yargının ondan da hesap sorabildiğini gösteren bir hukuk devletidir' demesi lazım Avrupalı dostlarımızın" dedi
Adalet Bakanı Tunç: İBB soruşturması Avrupa'daki imajımızı olumlu etkilemeli
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik Ekrem İmamoğlu'nun da tutuklandığı soruşturmalarla ilgili Avrupa'dan gelen eleştirilere yanıt verdi. Bakan Tunç, "Avrupa'daki imajımızı olumlu etkilemesi lazım, neden? Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Eğer yolsuzluk iddiası varsa 'Yargının ondan da hesap sorabildiğini gösteren bir hukuk devletidir' demesi lazım Avrupalı dostlarımızın" diye konuştu.

Bakan Tunç, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde uluslararası basın kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Burada açıklama yapan Tunç, ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Tunç, bir soru üzerine, İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik soruşturmalar sonrasında çıkan eylemlerde gözaltına alınan gazetecilerin tutuklanmasını hiç kimsenin istemeyeceğini, gazetecilerin toplumu doğru bilgilendirmek için görevlerini ifa eden kişiler olduğunu söyledi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma sonrasında özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in çağrısının ardından başta İstanbul Saraçhane olmak üzere Türkiye'nin çeşitli yerlerinde gösteriler düzenlendiğini hatırlatan Tunç, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda bunun nasıl yapılacağının açık olduğunu kaydetti. Tunç, gözaltı sürecinin ardından yapılan itiraz sonucu bugün sabah itibarıyla 7 gazetecinin serbest bırakıldığını dile getirerek, "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten başlayan bir soruşturma var. Burada gösteri sırasında şiddet eylemlerine katılmayanlarla ilgili olarak zaten yargı gerekli kararı verecektir. Burada önemli olan o gösteriler sırasında şiddete varan bir fiilde bulunup bulunmadığıdır. Bu zaten hakimin önüne gelecek olan dosyada tespit edilen delillerle ortaya çıkacaktır." diye konuştu.

Hiçbir hukuk devletinde şiddetin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Tunç, toplantı ve gösteri yürüyüşü ile düşünce ve ifade özgürlüğünün en temel insan hakkı olduğunu fakat şiddet çağrısı ve buna yönelik eylemlerin hiçbir hukuk düzeninde ve demokratik hukuk devletinde kabul edilemeyeceğini kaydetti. Adalet Bakanı Tunç, şiddet olaylarına karışmayanlarla ilgili olarak yargının kararını vereceğini dile getirdi.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'ndeki basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye'nin alt sıralarda olduğunun aktarılması üzerine Tunç, listede İsrail'in Türkiye'nin üstünde olduğunu gördüklerini söyledi. Bakan Tunç, "İsrail son bir yılda 200'den fazla gazeteciyi öldürmedi mi?" diye sorarak, "Anadolu Ajansının kameramanı öldürüldü, şehit edildi. Orada gazetecilere saldırılar oldu. Dolayısıyla bir yılda 200'den fazla gazeteciyi öldüren İsrail'i basın özgürlüğünde Türkiye'nin üzerinde gösteren bir listeye itibar edilebilir mi? Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün listesi." değerlendirmesini yaptı.

"Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı yokmuş algısı oluşturmaya çalışılıyor"

Türkiye'de 25 bin hakim ve savcının, yılda 13 milyon 900 bin karar veren bir yargı mekanizmasının sadece birkaç örneğini öne çıkararak ülkede yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı yokmuş algısı oluşturmaya yönelik bir çaba olduğunu da savunan Tunç, Türkiye'nin yüksek standartlı demokrasi ülkeleri arasında yer aldığını kaydetti. Yargının bağımsız ve tarafsız bir şekilde görev yaptığını söyleyen Tunç, "Bakınız dün bir karar verildi. Ana muhalefet partisinin kongresinin durdurulmasıyla ilgili olarak kendi üyeleri, kendi delegeleri ihtiyati tedbir kararı istedi. İşte yargı taraflı ve bağımlı olsa o talebi kabul edebilirdi ama reddetti. Dolayısıyla gazetecilerin serbest kalması, bu soruşturmaların neticesinde sonuçta yine yargı kendi içinde karar verecektir." ifadelerini kullandı.

Tunç, her meslek grubunda suç işleyenlerin olabileceğini ama gazetecilik sıfatının da kişiye dokunulmazlık kazandırmayacağını, gazetecinin de suça karışabileceğini kaydetti. Bir gazetecinin, eylemlerde gözaltına alınanların tutuklanma gerekçeleriyle ilgili sorusunu yanıtlayan Tunç, gösteriler sırasında şiddete varan eylemlerin olduğunu, taşlı sopalı müdahalelerde çok sayıda polisin yaralandığını ve tarihi eserlere zarar verildiğini aktararak, güvenlik güçlerinin zor kullanmadan topluluğu yatıştırma çabası içerisinde olduğunu gördüklerini belirtti.

"Her gözaltına alınan tutuklanmıyor"

Bakan Tunç, İçişleri Bakanlığının sokak eylemlerinde 24 ilde 1568 kişinin gözaltına alındığını, bunlardan 222'sinin tutuklandığını açıkladığını aktararak, "Her gözaltına alınan tutuklanmıyor. Dosyadaki delil durumuna göre orda özellikle şiddete varan eylemlere karışmışsa bu noktada hakim dosyaya göre takdir ediyor. 338 kişi hakkında adli kontrol kararı var. 350 kişi serbest ve halen gözaltında olanlar var" dedi.

Tutuklamanın bir tedbir olduğuna dikkati çeken Tunç, şunları kaydetti: "Özellikle ülkemizde yaşanan birtakım tecrübeler, Gezi Parkı eylemlerinde nasıl olayların çok daha şiddete vardığını hep birlikte gördük. Başlangıçta tedbir almak ister güvenlik güçlerimiz. Çünkü milletin huzur ve güvenliğini sağlamakla görevli kişiler adına burada özellikle kişilerin şiddete varan eylemlerde bulunması durumunda hakim bunu takdir eder. Dosyadaki delil durumuna göre takdir eder. Bir kişi yüzünü kapatıp, kaldırım taşını söküp kalabalığın üzerine fırlatırsa bu suçtur. Dolayısıyla bunları yapmaması gerekir. Bunu hoş görmek mümkün değil. Demokratik hukuk devletlerinde şiddet kabul edilemez."

Tunç, bir soru üzerine, İBB'ye yönelik başlatılan soruşturmaların Başsavcılıkça devam edildiğini, bunun neticesinde dış bağlantıların olup olmadığının ortaya çıkacağını söyledi. Bir gazetecinin, İBB Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanma gerekçesini sorması üzerine Tunç, soruşturmadaki gizlilik kararına riayet edilmesi gerektiğini, ortaya atılan suçlamaların gerçek olup olmadığını yargının ortaya koyacağını ifade etti.

Şüphelilerin kaçma ve delilleri karartma tehlikesi bakımından sulh ceza hakimliğinin tutuklama tedbirine başvurmasının yargının takdirinde olduğunun altını çizen Tunç, "Anayasamızın 10. maddesine göre herkes kanun önünde eşittir. Hiç kimsenin ayrıcalığı yoktur. Bir kişinin belediye başkanı olması ya da bir kamu görevinde bulunması ona dokunulmazlık kazandırmaz." diye konuştu. Adalet Bakanı Tunç, Türkiye'de ilk tutuklanan belediye başkanının İmamoğlu olmadığını, cezaevinde tutuklu ya da hükümlü olan belediye başkanlarının bulunduğunu, bunlar arasında AK Partili belediye başkanlarının da olduğunu kaydetti.

"Delillerin karartılma ihtimalini düşünerek böyle bir karar verilmiştir"

Tunç, bir gazetecinin, İstanbul gibi büyük bir şehrin seçilmiş belediye başkanının tutuklanmasının kendisini üzüp üzmediği sorusuna ilişkin şu ifadeleri kullandı: "Hiç kimsenin hiçbir siyasetçinin tutuklanmasını istemeyiz. Ancak suç şüphesi varsa buna yargı karar verir. Burada isnat edilen suçlamalar ciddi suçlamalar. Kişisel veriler ihlalinden tutun da belediye şirketlerinin gerçekleştirmiş olduğu ihalelerdeki usulsüzlükler, rüşvet, irtikap, dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma gibi çok ciddi suçlamalardan bahsediliyor. Bunlar iddialar, bunlar soruşturma soncunda ortaya çıkacak hususlar. Suçların ağırlığına baktığınız zaman ve örgüt kapsamında işlenen bir suç olması hasebiyle çok sayıda şüphelinin bulunması ve serbest yargılama sırasında delillerin karartılma ihtimalini düşünerek yargı böyle bir karar vermiştir."

Avrupa ülkelerindeki seçilmiş siyasetçilerle ilgili yargı kararlarını aktaran Tunç, "Dolayısıyla hukuk devletinde hiçbir kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur. Sıfatı ne olursa olsun bir kişi suç işlediğinde 'Onun makamı var, bu ileride şuraya aday.' denilerek soruşturmadan kurtulması mümkün olamaz." diye konuştu.

Yargının zamanlamaya bakmayacağını, CHP içinden gelen ihbarların söz konusu olduğunu savunan Tunç, "Bu yeni bir soruşturma gibi görünüyor ama asıl 2019 yılında başlayan bir para sayma görüntüleriyle ortaya çıkan CHP'nin İstanbul İl binasının alımı sürecindeki izah edilemeyen ve soruşturması devam eden bir dosyaydı. Sonrasında farklı soruşturmalarla devam eden adli soruşturma söz konusu. Bugün ortaya çıkmış değil, bunun olmadığını zaten Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamasından görmek mümkün" değerlendirmesini yaptı.

"İdari yargı süreci önemli, o süreci beklemek gerek"

Bakan Tunç, İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesine ilişkin soruya ilişkin şunları söyledi: "Burada diplomayla ilgili konu tamamen üniversitenin mevzuatına göre yapılan araştırma sonucunda ortaya çıkan bir husus. Yine orada diplomanın usulsüz olduğuna ilişkin şikayetler ve ihbarlar neticesinde bir araştırma yapılmış ve İstanbul Üniversitesi böyle bir karar almıştır. Tabii bu karar idari bir karardır, bu karar yine yargı denetimine tabiidir. İdari mahkemede kişi bu konuda dava açabilecektir. 30 yıl önce hak etmediği bir şekilde Türkiye'deki üniversiteyi kazanamayan yeterince puan tutturamadığı için Kuzey Kıbrıs'taki bir üniversite aracılığıyla yatay geçiş yapılmasıyla ilgili bir iddia söz konusu. Buradaki hatalı işlemlerin ileriye dönük sonuç doğurup doğurmayacağına karar verecek olan öncelikle o kararı alan yönetim. Bu yönetimin aldığı kararın hukuka uygun olup olmadığına karar verecek olan kişi eğer yargıya başvurursa idari yargıdır. İdari yargı süreci önemlidir, o süreci beklemek gerekir."

"Popüler bir belediye başkanı olduğu için tutuklanmıyor"

Tunç, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğuna ilişkin soruya, şu yanıtı verdi: "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, popüler bir belediye başkanı olduğu için tutuklanmıyor. Onun popüler bir belediye başkanı olması, seçimle geliyor olması onun suç işlemesini gerektirmez, böyle bir özgürlük kapsamında değildir. İhbarlar karşısında, ortaya çıkan savcılığın tespit ettiği iddialar karşısında soruşturma yapılmaması hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. O zaman herkes 'Benim suç işleme özgürlüğüm var, ben popülerim, seçildim, bana dokunmayın' der. Burada bir suç şüphesi söz konusudur, bu şüpheyi ortadan kaldırmaya yönelik çaba sokakta değil, yargı makamında gösterilir."

Yargıda herkesin savunma hakkının olduğunu belirten Tunç, "O suçlamaları tek tek 'Böyle değildir' diye açıklar, delilleriyle ortaya koyar. Suçların maddi gerçekliğinin olup olmadığı, soruşturmanın sonunda ortaya çıkacaktır. Soruşturma ve tutuklama sonrasında belediyeye kayyum tayin edilmemiştir. Aklandığında, suçlu olmadığı ortaya çıktığında yine görevine devam edecektir." diye konuştu.

Bakan Tunç, bir soru üzerine, "Avrupa'daki imajımızı olumlu etkilemesi lazım, neden? Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Eğer yolsuzluk iddiası varsa 'Yargının ondan da hesap sorabildiğini gösteren bir hukuk devletidir' demesi lazım Avrupalı dostlarımızın. Burada ön yargılı olmamak lazım. Bazı ülkeler hemen açıklama yaptı, neye bakarak açıklama yaptı? Dosyayla ilgili bilgisi mi vardı o ülkelerin temsilcilerinin? Nereden biliyorsunuz suç işlemediğini ya da işlediğini? Burada gizlilik kapsamında yürüyen bir soruşturmada peşin bir yargıya vararak 'Bu bir siyasi soruşturma' demek, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Bu bir adli soruşturmadır" değerlendirmesinde bulundu.

Tunç, kayyum tayininin nasıl yapıldığına ilişkin soruyu, "Suç soruşturması durumunda İçişleri Bakanlığına yetki veren bir Anayasa maddemiz var, geçici görevden alma yetkisi. Burada terör suçlarından soruşturma yapıldığında belediye meclisi dışından görevlendirme yapabilir Bakanlık, böyle bir yetkisi var. Diğer suçlar bakımından söz konusu olunca belediye meclisi üyeleri arasından seçim yapılır. Bunlar geçici başkan vekili olarak görev yapacaklar. Terör soruşturması ile ilgili soruşturma devam etmekte. Tutuklama tedbirine hakim başvurmadığı için, İBB için böyle bir kayyum tayini söz konusu olmamıştır." diye yanıtladı.

"Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili bir endişe söz konusu değil"

Bakan Tunç, Türkiye'de yargı bağımsızlığının esas olduğunu vurgulayarak, buna yönelik eleştiriler özelikle bazı yargı uygulamalarından kaynaklanıyorsa, bu yargı uygulamalarının denetiminin kendi iç mekanizmasında zaten olduğunu aktardı.

Sürecin beklenmesi gerektiğini dile getiren Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü: "İlk derece mahkemesinin verdiği bir hatalı karar, İstinafta, Yargıtay'da düzeltilme imkanı var. Yargının kendi içinde hak arama yolları, denetim mekanizmaları tamamen işler durumda olan bir ülkedir Türkiye. Dolayısıyla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili de herhangi bir endişe söz konusu değildir. Elbette ki her ülkenin eksiklikleri vardır ama Türkiye'deki yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili olarak bir endişe söz konusu değildir. Çünkü kendi içinde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından denetlenen bir mekanizma vardır. Yapılan propaganda, özellikle muhalif kanadın, bu başlayan soruşturmaları siyasi alana çekip, adli soruşturmayı karartmaya, dosyaların üzerini örtmeye yönelik bir çaba olduğunu görüyoruz. Bu çabaya gerek yok. Zaten belli bir süre sonra her şey ortaya çıkacak."

Tunç, suçlar somut delillere dayanmıyorsa, kamuoyunun bunu tüm şeffaflığıyla göreceğini belirterek, "Bu süreci beklemekten başka çaremiz yok. Yargının başlattığı bir soruşturmada sonucu beklememiz lazım. Hukuk devleti ilkesine saygı gösterilmediğine yönelik algı çalışmasının farkındayız. 15 Temmuz hain kalkışmasıyla beraber o kişiler hakkında yapılan yargılamalar, yurt dışına kaçan irtibatlı kişilerin sosyal medya üzerinden bir dezenformasyon yaptığının da farkındayız." ifadesini kullandı.