Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TBMM Genel Kurulu'nda, Bakanlığının 2024 yılı bütçesine ilişkin konuşmasında, adaletin ve insan haklarının küresel düzeyde ayaklar altına alındığı bir süreçten geçildiğini ifade etti.
İsrail'in 7 ekimden bu yana işgal ettiği Filistin topraklarında insanlık suçu işlemeyi sürdürdüğünü vurgulayan Tunç, uluslararası kuruluşların, uluslararası sistemin etkisiz kaldığını söyledi. Tunç, Türkiye olarak bugüne kadar olduğu gibi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Filistinlilerin hakkını, hukukunu her platformda savunmanın gayreti içinde olacaklarını belirterek, savaş suçu işleyenlerin insanlık önünde bir gün hesap vereceğine inandığını kaydetti.
"Ülkede yargı birliğini sağladık"
Demokratik hukuk devletinin tahkimi, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi adına hükümetleri döneminde tarihi adımlar attıklarını anlatan Tunç, "Sadece temel kanunlarımızı yenilemekle kalmadık, darbe anayasanın vesayetçi ruhunu azaltan önemli reformları milletimizin desteği ile gerçekleştirdik. Milli Güvenlik Kurulu’nu, Yüksek Askeri Şura’yı, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu ve Anayasa Mahkemesini yeniden yapılandırarak demokratik hukuk devleti ilkesine uyarladık. Askeri mahkemeleri kaldırdık, askeri yargıtay, askeri yüksek idare mahkemesi, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler, hepsine son verdik, sivillerin dahi askeri mahkemede yargılandığı günleri yaşadık. Ülkede yargı birliğini sağladık" diye konuştu.
Bugüne kadar yapılan çalışmalara dair bilgi veren Tunç, hak arama yollarını anayasal güvenceye kavuşturduklarını, bu kapsamda çok sayıda reformu anayasada yapılan değişikliklerle hayata geçirdiklerini ifade etti. Tunç, Anayasa değişikliğiyle ilgili şöyle konuştu:
"Anayasamızda, hukuk devleti ilkesini tahkim eden, temel hak ve özgürlük alanını genişleten çok önemli düzenlemeler yapmış olmamıza rağmen, Anayasa'nın vesayetçi ruhunu azaltmış olmamıza rağmen yine de yeni bir anayasa ihtiyacımız var. Çünkü 177 maddeden oluşan anayasamızda bugüne kadar 184 değişiklik gerçekleştirildi. Bu değişiklikler anayasamızdaki yeknesaklığı bozdu. Darbe döneminde hazırlanmış olması, özgür bir tartışma ortamının olmaması, sadece darbeciler tarafından yazdırılmış olması bile yeni ve demokratik bir anayasa ihtiyacını ortaya koyuyor. O nedenle yeni dönemde kuşatıcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan, toplumun her kesiminin görüşlerini ihtiva eden ve büyük bir mutabakatla kabul edilecek yeni ve demokratik bir anayasa yapmak milletimize olan borcumuzdur. Bunu inşallah 28. Dönem Parlamentosunun, milletimize olan bu borcu büyük bir uzlaşmayla gerçekleştireceğine inanıyorum"
Milletin ihtiyaçlarına cevap verecek güvenilir ve erişilebilir adalet sisteminin tesisi için yargı alanında reform iradelerinin planlı ve kesintisiz sürdüğünü belirten Tunç, çok sayıda yargı paketini yasalaştırdıklarını ve idari düzenlemeleri hayata geçirdiklerini anlattı.
Tunç, "Şimdi 2024-2028 yıllarını kapsayacak, Türkiye Yüzyılı'nın ilk belgeleri olarak tarihe geçecek olan insan hakları eylem planımız ve yargı reformu strateji belgemizle ilgili şu anda görüşleri almaya devam ediyoruz. Bütün çevrelerin, barolarımızın, yüksek yargımızın, istifanımızın, ilk derecelerimizin ve vatandaşlarımızdan, sivil toplum kuruluşlarından aldığımız görüşler doğrultusunda yeni yargı reformu strateji belgesini ve insan hakları eylem planını da önümüzdeki aylar içinde açıklayarak oradaki hedefler doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Ceza adaleti sistemi
Yargı reformu kapsamında önem verdikleri konuların başında "ceza adalet sistemi" geldiğini belirten Tunç, bir suç ihbarı neticesinde soruşturma açılması için yeterli delil yoksa soruşturmaya yer olmadığına karar verilebilmesi imkanının mevzuatta bulunmadığını, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkının gereği olarak bu kararın verilebilme imkanını getirdiklerini, hiç kimsenin haksız, temelsiz ve yersiz suçlamalara muhatap olmamasını sağladıklarını söyledi.
Tunç, bu çerçevede 2017'den itibaren 966 bin soruşturmaya yer olmadığına kararı verildiğini ifade ederek, 1 milyon insanın lekelenmeme hakkının korunduğunu bildirdi.
Değişikliklere dair bilgi veren Tunç, eleştiri ve haber sınırını aşmayan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağına yönelik düzenlemeleri hem TCK'da hem TMK'da hem Basın Kanunu'nda yaptıklarını dile getirerek, ifade özgürlüğünün tahkimine yönelik düzenlemeleri hayata geçirdiklerini belirtti. Tunç, "Gazetecilik ve sosyal medyada twit attığı gerekçesiyle tutuklananlar, yargılananlar olduğunu söylediler. Şu anda gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevlerimizde bulunan kimse yok. Atılan twitlerin içeriğine baktığımız zaman eğer o twitler gerçek hayatta suç teşkil eden bir husus, sosyal medyada da tekrarlandığında ya da aynı suç sosyal medyada twit yoluyla işlendiğinde elbette ki bir cezayla, yaptırımla karşılaşması mümkün" ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesindeki kararlı mücadeleden hiçbir zaman taviz vermeyeceklerini de vurgulayan Tunç, uyuşturucu, cinsel saldırı, çocuk istismarı suçlarına verilecek cezaların da artırıldığını aktardı.
1,5 milyonu aşan dosyada uzlaşma
Tunç, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin kapsamının genişletilmesinin toplumsal uzlaşmaya hizmet edeceğine ve yargının iş yükünü azaltacağına inandıklarını ifade ederek, "Bu kapsamda, ceza hukuku alanında, basit usul, seri muhakeme, uzlaştırma gibi cezada alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini devreye aldık, kapsamını da süreç içinde genişlettik. Bugüne kadar 32 bin 500 uzlaştırmacımız 1,5 milyonu aşan dosyada uzlaşma sağlamıştır" dedi.
Bakan Tunç, 10 yıllık uygulamada 5 milyondan fazla dosyanın arabulucu önüne geldiğini, bunun 3,5 milyona yakınının da anlaşma ile sonuçlandığını dile getirdi. Tunç, kanunlarda gerçekleştirilen yeniliklerin yetmeyeceğini bildiklerini belirterek, "Önemli olan iyi uygulamadır. Kötü uygulayıcının elinde en iyi kanun bile en kötü kanun haline gelebilir. İşte bunu önlemek için de önemli adımlar attık, atmaya da devam ediyoruz" ifadesini kullandı.
"Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı önümüzdeki yıl"
Önümüzdeki yıldan itibaren Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı uygulamasını başlatacaklarını aktaran Tunç, "Bundan böyle avukatlık stajına başlayabilmek için, hakim ve savcı yardımcılığı sınavına girebilmek için öncelikle hukuk fakültesi mezunlarının bir ön elemeden geçmesi, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı'nı kazanması gerekecek. Bunun, hukuk mesleklerindeki kaliteyi de artıracağına inanıyoruz" dedi.
Önemli bir diğer hususun "hakim ve savcı yardımcılığı kurumu" olduğuna işaret eden Tunç, bundan böyle 2 yıl süren hakim ve savcı adaylığı sistemi yerine 3 yıl süren hakim ve savcı yardımcılığı müessesinin getirileceğini bildirdi. Tunç, bu uygulamaya da 2024 itibariyle başlanacağını, 1 yıl Adalet Akademisi'nde, 1 yıl da tecrübeli hakim ve savcıların yanında, usta-çırak ilişkisi bulunacağını söyledi.
Bu hafta sonu ilk hakim-savcı yardımcılığı sınavının gerçekleştirileceğini belirten Tunç, sınava katılacaklara başarı diledi. Avukatların güçlendirilmesinin de yargı alanındaki politikalarının önemli bir parçası olduğunu ve bu konuda yaptıkları düzenlemeleri anlatan Tunç, "Avukatlık Kanunu taslağı hazırlıklarını da geliştiriyoruz" dedi.
"392 ceza infaz kurumunu kapattık"
Tunç, ceza infaz sisteminin amacının, yalnızca suçluyu cezalandırmak değil, suçluları yeniden topluma kazandırmak ve toplumu suçtan korumak olduğunu ifade ederek, "Bu anlayışımızın bir parçası olarak, standartlara uymayan 392 ceza infaz kurumunu kapattık. Bugün itibariyle 405 cezaevinde 288 bin 959 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Personel sayımızı da 25 binden, 77 bine yükselterek, insan kaynaklarımızı 3 kat artırdık" diye konuştu.
Cumhuriyet savcılıkları, ilk derece, istinaf ve temyizde toplam 11 milyon 472 bin 298 derdest dosya bulunduğunu bildiren Tunç, "2022 yılında yargı teşkilatımız ilk derece, istinaf ve temyiz olmak üzere toplam 12 milyon 147 bin dosyada karar vermiştir. Nüfus, ekonomik ilişkiler, iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve yeni suç tiplerinin ortaya çıkmasına bağlı olarak yargının iş yükü sürekli artmaktadır. Bu kapsamda, iş yükündeki artışı karşılayacak şekilde yargı teşkilatının kapasitesini güçlendirmeye devam ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Makul sürede yargılanma hakkının daha etkin korunması amacıyla, yargıda "hedef süre" uygulaması yaptıklarını da dile getiren Tunç, "hedef süre" uygulamasının istinaf yargılamasında da faaliyete geçmesine yönelik çalışmaların sürdüğünü söyledi.
Hakimin, 21 yıl önce yazdığı mektubu okudu
Tunç, 21 yıl önce, "2023'e mektuplar projesi" kapsamında, Anadolu'nun bir ilçesinden, bir sulh ceza hakiminin "Dönemin Adalet Bakanına" hitaben yazdığı bu mektubu okudu. Mektubun yazıldığı söz konusu dönemin Adalet Bakanının Hikmet Sami Türk olduğunu ancak mektubun bugüne, yani kendilerine gönderildiğini anlatan Tunç, şöyle konuştu;
"Bu mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum. 21 yıl önce görev yapan hakimimiz neler söylemiş, bize ne yazmış bunu görmekte fayda var. 'Dönemin Adalet Bakanına, 18 Nisan 2002 Perşembe Sayın Bakan, bu mektup elinize geçtiğinde ben hayatta olur muyum Allah bilir. Hayatta olsam bile meslekte olur muyum Allah bilir. Burası ilk görev yerim. Fırını öğlene kadar ekmek çıkarır. Öğleden sonra ekmek yok, günlük gazetesi yok. Belediyenin ikinci katındaki adliye binasından bu mektubu yazıyorum. Odalarımız sobalı. Odamda telefon yok, savcılığın, kalemin, seçim hakiminin var. Adliye lojmanım yok, jandarmanın lojmanında kalıyorum. 706 milyon lira maaş alıyorum. Seçim müdürlüğünde bilgisayar var, adliyenin yok. Memleket şu anda ekonomik kriz içerisinde. 2023'te memleketin hali inşallah iyi olur. Ben şu anki halime şükrediyorum. Yeni gelecek nesilden ümitvarım. Hayatta isem bana ulaşırsanız sevinirim. Sizinle tanışmak isterim. Şu anki Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, bilginize... Saygılarımla'"
Bunu yazan kişinin şu anda hayatta olduğunu ve o zaman ilk derece hakimiyken şu anda istinaf mahkemesi üyesi olarak görev yaptığını dile getiren Tunç, o zaman aldığı maaşın ise 450 dolara karşılık geldiğini söyledi. Tunç, hakimin "bana ulaşırsanız sevinirim" ifadesi üzerine kendisine ulaştığını ve onun da sevindiğini dile getirdi.
Bu mektuptan sonra ne kadar mesafe katedildiğini de inkar etmemek gerektiğini vurgulayan Tunç, "Yaşayanlar biliyor. O sobalı adliyelerde, o karbon kağıtlarının, fotokopi kağıtlarının avukatlardan istendiği, merdiven altlarındaki duruşmaların yapıldığı dönemleri bizim meslektaşlarımız çok iyi hatırlıyor. Adalet hizmetlerinin fiziki ve teknik altyapı kapasitesini artırdık" diye konuştu.
"78'den 366'ya yükselttik"
Tunç, 21 yıl önce sadece 78 müstakil adalet sarayı varken bu sayıyı 366'ya yükselttiklerini, Ankara Adalet Sarayı'nın da ihalesinin gerçekleştirildiğini ve Türkiye'nin en büyük adalet sarayının Ankara'da yapılacağını aktardı. Teknolojiyi de yargının hizmetine sunduklarını anlatan Tunç, görüşmeler sırasında yargıya yönelik eleştirilere de cevap verdi. Tunç, görüşmeler sırasında yargının verdiği bir iki kararın gündeme getirildiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Yargının hatalı kararları da olabilir ama bu hatalı kararlar yine yargı mekanizması içerisinde istinafıyla, temyiziyle düzeltilme imkanı vardır. O nedenle 24 bin hakim ve savcımızı töhmet altında bırakacak genellemelerden de kesinlikle kaçınmak gerekir. Türk yargısı her zamankinden daha tarafsız ve bağımsızdır. 27 Mayıs darbesinde yargı mensupları darbecilerin mi yanında durdu darbe mağdurlarının mı yanında durdu? Darbe mağdurlarını, başbakanı, bakanları idama mahkum eden bir yargı vardı. 12 Eylülde Türk yargısı darbecilerin mi yanında durdu darbe mağdurlarının mı yanında durdu? Darbecilerin yanında durdu. 15 Temmuz da Türk yargısı milletin yanında durdu, darbecileri yargıladı"
Kaynak: AA