20 Nisan 2024, Cumartesi
Haber Giriş: 17.12.2021 04:50 | Son Güncelleme: 23.02.2022 21:09

Akdeniz liderlik bekliyor

Akdeniz liderlik bekliyor

2010’da Japonya’nın Nagoya kentinde alınan ‘2020 yılına kadar dünya denizlerinin yüzde 20’sinin koruma altına alınması’ kararı hiçbir üye ülke tarafından henüz karşılanamadı. Şimdi karşımızda 2030 hedefleri var. Çok daha iddialı ve çok daha büyük hedefler. 510 milyon insanın yaşadığı Akdeniz kıyıları, uygarlığın beşiğiyken şimdi kirletilmiş, balıkları avlanmış, bitirilmiş ve kıyıları bozulmaya devam eden bir deniz haline geldi. Sadece kıyısal yapılaşma değil, petrol ve gaz kuyuları, rüzgar santralleri, deniz ticaret rotaları, balıkçılık, turizm-kültür balıkçılığı  bugün Akdeniz kıyılarının karşılaştığı baskıların arasında yer alıyor. Bütün bunların üzerine bir de iklim değişikliği etkilerini koyun. Hele Akdeniz’in küresel ortalamalardan yüzde 20 daha fazla ısındığı gerçeği ortadayken, büyük ölçüde yıpranmış ekosistemlerimiz bu baskıyı nasıl kaldıracak? Deniz Koruma Alanları (DKA) deniz yaşamını ve yerel insanların geçim kaynaklarını korumak için en güçlü ve etkili araçlardan biri. Nesli tükenmekte olan biyolojik çeşitliliğin, deniz çayırları ve kıyı lagünleri gibi önemli deniz-kıyı habitatlarının korunmasında ve bozulmuş deniz habitatlarının iyileştirilmesinde çok önemli bir çözüm yolu. Peki bu kadar önemli olduğunu bilinen DKA, dünyada ve Akdeniz’de ne durumda? Yıl 2020, kâğıt üzerinde korunmaya alınmış deniz koruma alanları yüzde 7’ye yeni ulaştı. Tamamen koruma altına alınmış alan miktarı ise sadece yüzde 2. Akdeniz’de ise son 15 yılda küçük küçük bir sürü DKA ilan edilmiş olsa da 1150 DKA’nın toplam büyüklüğü Akdeniz’in yüzde 8.3’ü ediyor. Bunların içinden sadece kâğıt üzerinde olan, hiçbir yönetimi ve korunması olmayan balinaların geçiş koridoru olarak koruma ilan edilen alanları çıkardığımızda geriye yüzde 3  kalıyor. Tamamen korunan yaklaşık 80 alan var tüm Akdeniz’de. Bunların toplam büyüklüğü ise binde 4! Yani hiçbir şey. Üstelik son 5 yıldır bu sayı hiç artmıyor. Ortalama büyüklükleri 5 kilometrekareyi geçmeyen tam korunan DKA’ların son 5 yılda arttığı tek ülke var Akdeniz’de, o da Türkiye! 29 Kasım-2 Aralık 2021 tarihlerinde Monaco’da düzenlenen Akdeniz DKA Forumu’nda Akdeniz’den son dört yıldaki en iyi haber olarak Gökova Körfezi’ndeki koruma modeli gösterildi. Akdeniz’deki DKA’ların yüzde 97’si AB ülkeleri karasuları içinde. Bütün doğu ve güney Akdeniz ülkelerinin toplamı yüzde 3’ü bile bulamıyor. AB dahil birçok deniz koruma alanında koruma ve izleme yapılamıyor. Monaco’daki forumda Fransız bilim insanı Joachim Claudet ve İtalyan Paolo Guidetti ile yaptığımız sunumda, DKA’nın pozitif etkilerinin, türlerin korunması veya sosyo-ekonomik alanda olsun sadece tam korunan DKA’lar içinde veya etrafında olduğunu bilimsel olarak vurguladık. Buna rağmen son dört sene içinde bizimkiler hariç hiçbir koruma alanı ilan edilmemiş olması anlaşılacak gibi değil.  BM’nin öncülük ettiği ve sonrasında Küresel Okyanus İttifakı’na (Global Ocean Alliance) üye ülkelerce desteklenen 2030 yılı hedefi, dünyanın bütün okyanuslarının yüzde 30’unun korunmasını hedefliyor. İnsan etkilerinden uzak bir yüzde 30. Gerçekten korunabilse, tehdit altındaki tür ve habitatların yüzde 80’nini koruma altına almış oluyoruz. Yine başka bir araştırma da, korunan DKA’lara yapılan her 1 dolarlık yatırımın 10 dolar olarak geri döndüğü hesaplanmış. Dünyadaki balık stoklarının yüzde 90’ını tüketme noktasına geldiğimiz günümüzde aslında yüzde 30 çok da büyük bir hedefmiş gibi görünmüyor. Ancak Akdeniz’de sadece onbinde 4 olan tam korunan DKA’ları hangi mucize ile 2030’da yüzde 10’a ulaştıracağız? Hangi ülke liderleri denizleri korumayı bir anda odak noktası yapacak? Bir farkındalık, bir silkinme ve gerçeklere uyanma vakti çoktan geçmiş görünüyor. İskoçya’nın Glasgow şehrinde yapılan BM İklim Değişikliği Konferansı’nda alınan dünyanın ortalama 1.5 derece ısınması hedefini tutturmak bile mucize... Atmosferdeki karbondioksitin çoğunun okyanuslar tarafından emildiği ve depolandığı gerçeği aslında bize 2030 hedeflerinde karbondioksit deposu olan deniz çayırları ve diğer alglerin korunması için fazlasıyla neden sunuyor. Tabii ki durumun ciddiyetini anlayan ve harekete geçen ülkeler olmakla beraber, dünya okyanuslarının sadece yüzde 2’sini kaplayan ama dünyadaki denizel türlerin yüzde 18’ine sahip Akdeniz’de AB ve dışında kalan ülkelerin nasıl bir politik istek ve sorumlulukla bu hedeflere yaklaşacağı konusunda fikri olan maalesef yok. Türkiye’ye dönecek olursak, Akdeniz’deki son yılların en başarılı örneği olmakla beraber, 8 bin 300 kilometrelik kıyı şeridi olan ülkemiz için alınacak daha çok yol var. Karadeniz kıyılarımızda, Doğu Akdeniz’de DKA ve tam korunan hiçbir alanımız yok.  Diğer birçok Akdeniz ülkesinde olduğu gibi ülkemizdeki DKA’ların yönetimi son derece zayıf. Son 10 yıldır yasa dışı mülteci trafiğini durdurabilmek ve denizdeki mültecileri kurtarmakla boğuşan Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan bu konuda daha fazla ilgi beklemek haksızlık olur. Akdeniz Koruma Derneği’nin başta Gökova Körfezi olmak üzere gönüllü olarak başlattığı ‘Deniz Koruyuculuğu’ faaliyetleri 8’inci yılında; hem Sahil Güvenlik ekiplerine hem de Tarım ve Orman Bakanlığı Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ekiplerine destek veriyor. Tam korunan alanlarda yasa dışı balıkçılığın engellenmesi için bakanlığın daha fazla çaba sarf etmesi, sürdürülebilir balıkçılık ve yerel balıkçıların devlete güveninin sağlanması için büyük önem taşıyor. Ülkemizdeki Özel Çevre Koruma Bölgeleri’nin (ÖÇKB) ilan edilmesi ve yönetilmesinden sorumlu olan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın, 2011’de Özel Çevre Koruma Kurumu’nun kapatılması sonrası denizlerle fiziki bağı koptu. Uzun emeklerle hazırlanan ÖÇKB Yönetim Planları ne yazık ki hiçbir alanda uygulanamıyor. Çünkü sahibi ve yaptırım gücü yok. Oysa günümüzdeki sosyo-politik ortamda Türkiye’nin 2030 hedefleri konusunda bölge lideri olmaması için hiçbir neden yok.  Akdeniz’in Deniz Çevresi ve Kıyı Alanlarının Korunması (Barcelona) Sözleşmesi’nin 22. Taraflar Konferansı (COP 22) 7-10 Aralık 2021’de Antalya’da düzenlendi. Kirlilik, biyo çeşitlilik kaybı, yabancı türlerin varlığı ve iklim değişikliği konularında bir sürü yeni hedef belirlendi. Türkiye, Barcelona Sözleşmesi Sekretaryası Büro Başkanlığı’nı İtalya’dan devraldı. Bu sorumluluk aynı zamanda bizim için eşsiz bir fırsat. Bu dönemde yakalayacağımız etkin yönetim ivmesiyle bütün Akdeniz’e liderlik etme şansımız var. Umarım bu şansı kaçırmayız.