Geçtiğimiz hafta Abdi İbrahim Vakfı’nın kanserli çocuklar ve aileleri için Vefa’da kurduğu İyilik Evi’ni yazmıştım. Bu tarz hedefe ve ihtiyaca odaklı işlere çok ihtiyaç olduğunu biliyoruz.
Ve sık sık deprem bölgesinden de haberleri bu sayfaya taşımaya özen gösteriyorum. Deprem illerinde hâlâ hayat normal akışında değil, binlerce aile konteyner mahallelerde yaşıyor. 6 Şubat depremlerinin üzerinden geçen zamana rağmen, bölgede yaralar hâlâ taze. Ancak bir yandan da dayanışma, iyileşme ve yeniden ayağa kalkma çabası hiç durmadan sürüyor. Mercedes-Benz Türk, bu çabanın baştan beri güçlü destekçilerinden biri olarak deprem bölgesine bir kez daha kalıcı bir katkı sunuyor. Mercedes Benz Türk de bölgedeki iyilik evini kalıcı hale getiriyor.
Şirket, Adana’daki Çocuk İyilik Merkezi bünyesinde yapılacak yeni hizmet binası ve 24 odalı konuk evi ile hem depremzede çocuklara hem de ailelerine uzun vadeli rehabilitasyon ve konaklama imkanı sağlayacak bir yaşam alanı kuruyor. Oksijen’i yakından takip edenler hatırlayacaktır, depremden hemen sonra Amerika’da yaşayan bilim insanlarımızdan Prof. Gökhan Hotamışlıgil öncülüğünde Amerika’da yaşayan bir grup Türk bilim insanı ve yöneticiler ampute kalanları önceliklendirerek bir çalışma başlatmışlardı. O dönemde Mercedes Benz Türk de bu çabaların içindeydi. İşte o çabalar 2 yılı aşkın süredir devam ediyor.
Ve bu yeni proje de, hem fiziksel hem duygusal iyileşmenin aynı çatı altında mümkün olacağı bir umut adımı niteliğinde.
Türkiye’nin ilk çocuk rehabilitasyon merkezi
Mart 2023’te açılan Çocuk İyilik Merkezi, 6 Şubat depremlerinde uzuvlarını kaybeden çocuklara ücretsiz fizik tedavi, protez–ortez desteği, psikoterapi ve eğitim bursları sunarak Türkiye’de bir ilk oldu. Bugüne kadar 161 çocuk bu merkezde yaşamına yeniden tutundu.
Merkez, 12 Ekim 2025’te Resmi Gazete’de yayımlanan kararla “Çukurova Üniversitesi Çocuk İyilik Araştırma ve Uygulama Merkezi” adını alarak kalıcı bir statüye kavuştu. Artık üniversitenin çatısı altında, bilimsel birikimi ve uzman desteğiyle çok daha güçlü bir yapıya sahip.
Mercedes-Benz Türk İcra Kurulu Başkanı Süer Sülün, merkeze verdikleri desteği de şöyle anlatıyor:
“Bizim için asıl öncelik, sadece yaraları sarmak değil, kalıcı ve sürdürülebilir bir iyileşme süreci başlatmaktı. Çocuk İyilik Merkezi, bu anlayışın en güzel örneklerinden biri. Burada çocuklarımız sadece fiziksel olarak değil, duygusal ve sosyal anlamda da yeniden hayata tutunuyor. Her birinin hikayesi, umudun ve dayanışmanın gücünü bize bir kez daha hatırlatıyor.”
Sülün, yeni binanın ve konuk evinin yalnızca teknik bir yatırım olmadığını özellikle vurguluyor:
“Çocuk İyilik Merkezi ve konuk evi, sadece bir yapı değil; çocuklarımızın ve ailelerinin iyileşecekleri, huzurla konaklayabilecekleri, moral bulabilecekleri bir yaşam alanı olacak.”
Ve önemli bir çağrı yapıyor:
“Bu iyileşme yolculuğunun sadece tek bir kurumun değil, hepimizin ortak sorumluluğu olduğudur. Biz Mercedes-Benz Türk olarak üzerimize düşeni yaparken, tüm şirketlerin de el birliğiyle bölgeye daha fazla katkı sağlamasının çok değerli olduğuna inanıyoruz. Bu çağrıyı samimiyetle yineliyor; dayanışmanın, iş birliğinin ve ortak aklın yaraları daha hızlı saracağına yürekten inanıyoruz.”
Aileler için güvenli bir konaklama alanı
Merkeze uzak illerden gelen çocuklar ve aileleri için 24 odalı konuk evi büyük bir ihtiyaç. Bu evde aileler hem güvenli koşullarda kalabilecek hem de çocuklarının rehabilitasyon süreçlerine birebir eşlik edebilecek.
Mercedes-Benz Türk, ulaşım desteğini de unutmadı. 2024 yılında bağışlanan iki Mercedes-Benz Sprinter minibüs sayesinde çocuklar, aileleriyle birlikte merkeze güvenle taşınıyor. Araçların sigorta ve kasko desteğini Mercedes-Benz Finansal Hizmetler, bakım desteğini ise Mengerler Adana üstleniyor.Çocuk İyilik Merkezi bugün yalnızca bir sağlık hizmeti noktası değil, çocukların yeniden hayata tutunma gücünün sembolü.
Toprak yoksa su, su yoksa gıda yok
TEMA Vakfı, 17–30 Kasım Erozyonla Mücadele Haftası kapsamında "Toprak Yoksa Su, Su Yoksa Gıda Yok" söylemiyle toprağın su, gıda ve iklimle arasındaki kopmaz bağa dikkat çekiyor. Dünyada her saniye 1.260 ton, yani yaklaşık 42 kamyon dolusu verimli toprak erozyonla kaybediliyor. Bu kayıp, yalnızca doğanın değil, yaşamın da kaybı anlamına geliyor. TEMA Vakfı, her yıl Erozyonla Mücadele Haftası kapsamında toprağı korumanın ve erozyonla mücadele çalışmalarının önemine dikkat çekerken; çevrim içi seminerler, geleneksel toprak yürüyüşleri, stant çalışmaları ve eğitim sunumlarıyla toplumda farkındalık yaratmayı hedefliyor. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, toprağın gezegenin sihirli örtüsü olduğunu vurgulayarak, “Yalnızca tarım için değil, suyun döngüsü, gıdanın sürekliliği ve iklimin dengesi için de toprak hayati öneme sahip. Toprağı korumak demek, yaşamın devamını güvence altına almak demek. Bugün toprağa sahip çıkmazsak, yarının suyunu, gıdasını kaybederiz” diyor ve herkesi çözümün parçası olmaya davet etti.
