Tolga Çevik: Bilmiyorum, vallahi bilmiyorum. O kadar uzak ki bana, sanal bir insan olamadım hiçbir zaman. Çok yanlış bir insanım ben, bu konuyu konuşacak.
Levent Ertem: NFT, metaverse; hiçbirinde yok mu Tolga Çevik bunların?
T.Ç.: Çok genç izleyicilerimiz var. Ben de gencim. Ben mail yollarken bilgisayardan printer’ı silen bir babanın oğluyum. Babamla derdimiz neden mail yolladığımızdı. Dolayısıyla metaverse kafası bana ters, benim algılayabildiğim bir şey değil. Mesleki olarak insana insanı insanla anlatan bir şeyin temsilcisiyim. Bütün insanı ortadan kaldırıp çok eğleneceğiz dedikleri zaman ortada kalıyor.
L.E.: 2 sene sonra bu avatarları kim hazırlıyor, bana da bir tane hazırlayın, demez misin?
T.Ç.: Böyle bir şeyle gösterimizin anonsunu yapacağız derler, o zaman buyurun. Onun dışında kendimi böyle bir şeyin içinde göremiyorum, beceremem de zaten.
L.E.: Madonna 570 bin dolara (180 Ethereum) bir avatar hazırlamış, o avatarı üreten firma da başka bir yere 16 milyon dolara satılmıştı.
T.Ç.: Ben bu hızı takip edenlere çok saygı duyuyorum zaten, ben beceremiyorum. Telefona güncelleme geliyor, onları görmüyorum artık, bıraktım. O küçük tuşlulara döneceğim.
L.E.: Instagram’da, sosyal medyada bir içecek firması mesela artık gerçek insanlar yerine avatarlarla anlaşma yapmaya başladı. Bir hata yapmasın diye.
T.Ç.: Mantıklı fakat siz benimle anlaşma yapan bir firmaysanız beni kontrol altında tutmaya çalışmanız da mantıklı. Çünkü bazen otokontrolün ucunu bıraktığınız zaman birinin size destek olup tutması gerekiyor. Kendi mesleğim adına konuşuyorum, 10 kişinin 9’unun sizi tanıması çok kaygan bir duruma sürükleyebilir sizi. Sözleşmelerde yazanlar çok önemsenmeyebilir, bu da başınıza bela olabilir. Bir film sözleşmesi imzaladım, motosiklete binmeyecek, sete gelirken kendi arabasını kullanmayacak gibi. Ne ya, her şeyime karışıyorlar da denebilir. Ama adam diyor ki “Suratın, gözün sekiz hafta boyunca bizim. Sana bir şey olursa battı proje”. Çok haklı, kontrol altında tutuyor. Geri kafalı yaklaşıyor olabilirim.
L.E.: Instagram’da sanal influencer’lar ‘metafluencer’lar girdi hayatımıza. LilMiquela da bunlardan biri. 3.2 milyon takipçisi var, 18 yaşında girdi hayatımıza. Şimdi 19 yaşında. Bütün firmalar şu an nasıl onunla paydaş oluruz diye düşünüyor.
T.Ç.: Bu ticaret. Bunu yargılamak mümkün değil. Enteresan bir yere getirdiniz konuyu. Konu kaç milyon takipçisi vara gelince çok tartışacak bir şey yok.
L.E.: Sanatçı olarak sence “2020’lerin başında ‘verse’ dalgası vardı, iyi ki girmemişim” diyecek misin?
T.Ç.: İnsanlığın 150 yılda yaptığı şeyi her 3 yılda yapan bir hale dönüşmüş olması çok kesin konuşmaktan imtina etmeme sebep oluyor. Bu da biter, diyemem. Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Galactica diye bir şey izliyorduk 1982’de. Lazerler kullanıyorlardı. Hayran kalıyorduk. Lazer 4 sene sonra çocukların eline düştü sokakta.
L.E.: Türklerin bu evrenlerde arsa alma olayı muhteşem.
T.Ç.: Pandemide de aynı şeyi düşündüm. Belki geri kafalı diyeceksin ama kızım da oğlum da tam flört yaşındaydı. Her şey bilgisayardandı. Benim kafam sürekli komplo teorisi üretmeye başladı. Dedim ki bizim ne kadar dayanacağımıza mı bakıyorlar acaba? Sonra baktım, çok dayandık. O kadar dayandık ki her şeyi internetten yapmaya başladık. Metaverse için de ‘evinizde oturun, oradan tatilinizi de yapın, arsanızı da alın’ gibi bir durum var. Orası sizin olsun, yan apartmandakini oraya sokma. Beyaz Saray da senin olsun, siyaha boya. Türkiye’nin daha Anadolu bölgelerinde dilden dile dolaşsa, Mehmet Emmi metaverse’te Ahmet Emmi’nin karısına ağacın arkasından baksa ne olacak? Yarın kahvede kavga edecekler.
L.E.: Paris Hilton bir parti verdi metaverse’te. 3 dolara tişörtler, Z Kuşağı için asla gidemeyecekleri partiler çok ucuzdu. Kendilerini çok mutlu hissettiler.
T.Ç.: İyi ya da kötü anlamda, ticaret ya da hükmetme anlamında beni rahatsız eden bir gerçek bu. 2005’te daha yeni yeni tabletler vardı. Metaverse de James Cameron çekse filmini, inanırız. “Biz sizi şimdi hallaç pamuğuna çevireceğiz” gibi geliyor bana. Datça’ya gitmek varken buradan Datça’yı niye satın alayım? Ayrıca Datça’ya buradan gideceğin alet Datça’ya gitmekten daha pahalı. Metaverse’teki zemin gerçek hayattan daha pahalı. Genç arkadaşlara da bunu anlatmaya çalışıyorum. Evet, influencer kafası var, güzel bir şey. Ama artık ben babalarımızın dediği ‘kafam almıyor’ kıvamına geldim. Ya da o kadar doldum ki kafam istemiyor. Bir tane şalter var. O şalteri indirince o bitcoin’i eritip metaverse’teki tarlalar yok olacak. Ama yetenek senin şalteri indirmediğin sürece sende ve yaymak da bedava. “Online gösteri yapar mısınız?” diyorlar. Tabii ki yapamam. Seyirciyi göremiyorum diye gösteri yapmadığım sahneler var benim. İnsanın insanla çözeceği bir şey bu.
L.E.: İleride çocuğun ben metaverse işine giriyorum derse…
T.Ç.: Canı sağ olsun. Z Kuşağı günümüzün sahibi.
L.E.: Dijital dünyada dedektif olacağım dese…
T.Ç.: Alkolü bırak, derim. En azından sabah… Her evde öğretilen bir şey var. Bizde de görüyorlar, yılın 200 günü evde yokum ben. “Bütün gün evde oturup para kazanacağım” dediğinde benim de annesinin de nasıl bakacağını anlar. Zaten o cümleyi zikretmez. Ter akmadan bir şey geldiğinde bizi rahatsız ediyor. Şalterden sonra neyin var, o önemli.
L.E.: Kaç platformda üyeliğin var Netflix gibi?
T.Ç.: 3.
L.E.: Ona da isim bulmuşlar Amerikalılar, ‘subscriptionfatigue’ diyorlar, abonelik yorgunluğu.
T.Ç.: Mesleki açıdan takip etmek zorundayım. Kızım sinema televizyon okumak istiyor mesela. 7 yaşından beri tiyatrodayım, sahnedeyim. Oturacağım koltuğa da varmış gibi olacak bir şey. Yok öyle bir şey. İnanmıyorum. 2018’deki istatistik, Instagram çıktığından beri Instagram yüzünden 5 bin 700 kişinin intihar ettiği şeklinde. O dünyadan çıkınca mutsuz oluyorlar çünkü. Metaverse sevenlerden özür diliyorum ama sevmiyorum.