Cumhurbaşkanı da korgenerali de sahte olan bir Türkiye hikayesi
Ankara’da siyaset; kavga, kıyamet. Siyaset ve ekonomi üzerinden şekillenen ülkenin farklı köşelerinde birbirinden habersiz birçok garip olay yaşanıyor. Geride bıraktığımız günlerde, iki meslektaşımın ortaya çıkardığı iki ayrı tuhaf olay var. Öyle ki, sosyal medya dışında pek de hak ettiği kıymetin verilmediği Ankara merkezli her iki olay, bana yıllar önce yine başkentte yaşanan Parsadan olayını anımsattı. Hatırlayalım, emekli Orgeneral Necdet Öztorun’un sesini taklit ederek dönemin Başbakan’ı Tansu Çiller’i dolandırmıştı Selçuk Parsadan. Örtülü Ödenek’ten bir miktar para “Öztorun’a gönderiliyor” denilerek Parsadan’ın hesabına geçmişti! Kısa hatırlatmayla birlikte birinci olaydan başlıyorum... Ankara’nın hemen yanı başında, banliyösü Gölbaşı’nda yaşanan olayı T24 muhabiri Eray Görgülü ortaya çıkardı. MHP’li Gölbaşı Belediyesi, Ankara’nın başkent oluşunun 98’inci yılı sebebiyle ilçede kutlama programı düzenledi. Konukların sahneye davet edildiği sırada kendisini “Çin’in işgali altındaki Doğu Türkistan’ın Cumhurbaşkanı” olarak tanıtan Abduwaili Buğrahan Osman, Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek’le podyumda poz verip bir de konuşma yaptı! Osman, sahnede kaldığı süre boyunca Doğu Türkistan bayrağını elinden hiç bırakmadı. Fakat programın ardından Osman’ın Doğu Türkistan’ın Cumhurbaşkanı olmadığı anlaşılınca ortalık karıştı doğal olarak. Belediye, basın bülteninden Osman’ın adını çıkardı, sosyal medya hesaplarından programın paylaşımlarını sildi. Belediye kaynakları “bu tuzağa nasıl düştüklerini” izah etmeye çalıştı, MHP Genel Merkezi skandalla ilgili tepki gösterip belediye yönetiminin kulağını çekti. Gölbaşı’nda yaşanan, “biraz akıllı olan kişilerin devleti nasıl kandırdıklarını anlatan tiyatro”nun son sahnesiydi. Olayın aslı şuydu: Başroldeki Osman, 1985’te Doğu Türkistan’ın Artuş bölgesinde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra genç yaşlarda Artuş ve Urumçi’de ticarete atıldı. Ortaklarıyla anlaşamayınca 2015’te eşi ve 6 çocuğuyla Türkiye’ye geldi. Önce İstanbul Zeytinburnu’nda Buğrahan Lokantası’nı açıp işletti. Üç ayda çevresine borçlanınca restoranı kapattı. Alacaklıları Osman’ı, Doğu Türkistan Gençlik Vakfı Başkanı’na şikâyet etti. Zeytinburnu’nda vakıf üyelerince alıkonulan Osman’a zorla senet imzalattırıldı. Osman, daha sonra çevresine “Çin ajanları benim peşime düştü kaçmam gerek” diyerek 2016’nın sonunda İstanbul’u terk edip Antalya’ya yerleşti.
Bahçeli ile buluşma
2017’de alacaklılardan kurtulmak için sosyal medyadan ölüm ilanı verip mezar taşı hazırlattı. Uygur Türklerinin sesini duyuracağı gerekçesiyle sahte bir isimle Antalya’dan Ankara’ya yürüyüş yaptı. 3 Mayıs 2017’de Türkçülük gününde Ankara’ya ulaştı. Alparslan Türkeş’in mezarını ziyaret edip MHP Genel Merkezi’nde Devlet Bahçeli ile görüştü! Bahçeli ile görüşmeyi haber alan alacaklılar Balgat’ta Osman’ı beklemeye başladı. Doğu Türkistan Vakıf ve Dernekleri üyesi bir grup, MHP Genel Merkezi’nden çıktığı sırada ‘Seni yemeğe götüreceğiz’ diyerek bir araçla kaçırdıkları Osman’a alacaklarına karşılık senet imzalattı. Antalya’ya dönen Osman, iddiaya göre MHP teşkilatlarını gezmeye başladı ve Bahçeli ile olan fotoğraflarını da kullanarak yardım adı altında para topladı. Sonrasında Adana’ya geçen Osman, Büyükşehir Belediyesi’nde işe alındı. Burada da MHP teşkilatlarından para topladığının anlaşılması üzerine işten atıldı ve belediyeye girişi yasaklandı. Faaliyetlerinin Ankara’da duyulmasıyla beraber Osman’ın MHP Genel Merkezi’ne de girmesine engel getirildi. 2019’da Ankara’ya yerleşen Osman, dernek başkanı, milli şair ve Doğu Türkistan Başbakanı sıfatlarıyla birçok siyasiyi ziyaret etti ve birlikte çektirdiği fotoğrafları sosyal medya hesaplarından paylaşmaya başladı. İstanbul’da 1 Kasım 2020’de Doğu Türkistan Cumhurbaşkanı seçimi yapılacağını belirterek, sosyal medya üzerinden seçim faaliyetlerine başladı. Ardından Küçükçekmece’de bir düğün salonu kiraladı ve 1 Kasım 2020’de Cumhurbaşkanlığı seçimi yaptı. Sözde seçime, yarısı Afgan kadınlar olmak üzere yaklaşık 40 kişi katıldı. Seçim sonucunda kendisini cumhurbaşkanı ilan etti. Kendisine bir de mazbata hazırladı. Osman, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Binali Yıldırım gibi birçok ismin yanı sıra AKP, DEVA Partisi ve İYİ Parti’den de birçok yetkili ile görüştü. İçişleri Bakanlığı ise Osman’la ilgili bir başvuruya verdiği yanıtta “Bahsi geçen ‘Doğu Türkistan Cumhurbaşkanlığı Türkiye Temsilciliği’ adlı kuruluş kaydının olmadığı ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu kapsamında da izinli kuruluşlardan olmadığı anlaşılmıştır” görüşünü verdi. Sonuç itibarıyla ülkesini terk edip bu topraklara yerleşen Osman, yazıp oynadığı senaryo ile başarılı bir profil çizdi. Hakkında herhangi bir adli süreç gözükmüyor şimdilik.
Rus generalin sırrı
Sıradaki olay ise, Talat Enveroviç Çetin’in hikâyesi. Çetin’in öyküsünü meslektaşım Yıldıray Oğur, Karar’da kaleme almıştı. Öykü, iktidara yakın televizyon kanallarında “Türk-Rus ilişkileri uzmanı” şeklinde tanıtılan Çetin’in, “Rus Korgeneral” sıfatı ve Türk bayrağına sarılı tabutuyla İstanbul Bahçelievler’deki bir camide kılınan cenaze namazıyla uğurlanmasıyla başlıyor. Çetin’in hikâyesini keşfedebilmek için yine yakın geçmişe gidiyoruz. Kasım 2015’te Suriye’de Rus savaş uçağını düşürmesi nedeniyle Ankara ile Moskova arasında gerginliğin yaşandığı günlerdi... İstanbul’da bir otelde 2 Nisan 2016 günü gazeteciler “Rusya Federasyonu Adalet Bakanlığı Ulusal Güvenlik Akademisi Dış Ekonomik İlişkiler Başkan Yardımcısı Korgeneral Talat Enveroviç Çetin”in basın toplantısına davetliydi! Akıcı bir Türkçe ile konuşan Rus Korgeneral, Türk-Rus barışı için önerilerde bulundu. Ardından Haziran 2016’da Türkiye Rusya’dan özür diledi ve normalleşme süreci başladı. Korgeneral Çetin, yeniden basının karşısındaydı. Bu kez medya, Çetin’den “Türkiye ile Rusya arasındaki diplomasinin mimarlarından” diye söz ediyordu. Rusya ile ilişkilerin geliştiği günlerde neredeyse her açıklaması, medyada “Rusya’dan flaş açıklama” diye verilmeye başlanmıştı artık. Ayrıca, “Rusya Milli Güvenlik Akademisi’nde görevli Korgeneral” sıfatıyla sık sık iktidara yakın televizyonlarında görünmeye başladı. Moskova’daki Milli Güvenlik Akademisi’ndeki ofisinden bağlandığı canlı yayınlarda arkasında Rusya bayrağı, Rus devlet arması görünmekteydi. Bazen de Türk bayrakları vardı fonda. Resmi ve kritik bir kurumda görevli bir Rus korgeneralin ofisinden başka bir ülkenin televizyonlarındaki siyaset konuşulan canlı yayınlara nasıl katılabildiği ve arkasında Türk bayrağı bulunmasını nedense kimse sorgulamadı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Enveroviç’in medyadaki mevcut sıfatlarına yenisi eklendi: “FETÖ’yü Rusya’dan silen adam...” Darbe girişimi sonrası Suriye’ye yönelik başlayan askeri operasyonlar sırasında yıldızı iyice parladı. Moskova’dan neredeyse her akşam bir kanala bağlanıp akıcı bir Türkçe ile konuşuyordu. Gazeteci Oğur, kimsenin merak etmediği ismin peşine düştü. İnternette araştırma yaptı. Türkiye’de verdiği röportajların linkleri ve kendi internet sitesi dışında herhangi bir kayıt çıkmadı. Oğur ismini Kiril alfabesiyle yazıp tarama yapınca 2012 yılına ait bir gazete haberine ulaştı. Rus yayın organı Novaya Gazeta’nın haberiydi bu. Dosya haberin başlığı dikkat çekiciydi: “Bay Türk vatandaşı.” Haberin spotu ise şöyleydi: “Yabancılar, Rus özel servisleri adına iş adamlarını aldatan ve uluslararası skandallar için nedenler yaratan sahte FSB generalleri haline geliyorlar.” Zira 2011’de Özbekistan’da askeri birliklerin operasyon yapıp kapattığı bir alıveriş merkezinin sahiplerinin hapisten kurtarılması için para karşılığı devreye girilmesi olayının kahramanı Rus Korgeneral Enveroviç Çetin’di. Olayın peşini bırakmayan AVM sahiplerinin ailesi, Novaya Gazeta’nın muhabiri Sergey Kanev’e ulaştı. Kanev, Çetin’in verdiği kartvizitteki bilgilerin peşine düştü. Telefon numaraları sahte çıktı, adreste kimse yoktu. Oysa karttaki internet sitesindeki Rusya Ulusal Güvenlik Akademisi’nde bu kişilerin resmî üniformalı fotoğrafları bulunuyordu. Novaya Gazeta’nın muhabirine göre her şey sahteydi. Üniformalarla kendilerine FSB yetkilisi görüntüsü vermişlerdi. Haberde, Talat Çetin’in 1973 Ardahan Posof doğumlu bir işadamı olduğu belirtiliyordu. 90’lı yıllarda Rusya ve Özbekistan’da iş yapmış, yatak örtüsü satmış. Ufa’lı bir hanımla evlenerek Rusya vatandaşlığı almış, bir de isminin ortasına Rusça Enveroviç’i eklemişti.
Türkiye’deki haberler
Çetin’in adı 2012’de Hürriyet Gazetesi’nde “KGB Talat’ın vurgunu” haberiyle gündeme geldi. 8 Şubat 2016 günü bir kez daha Hürriyet gazetesine haber oldu. Bu kez adı bir polis soruşturmasında geçmişti. Kara Kuvvetleri Havacılık Okul Komutanı Emekli Tümgeneral Naci Karakaya’nın evi onun adının da geçtiği bir ihbar üzerine aranmıştı. Türk Tümgeneral de Enveroviç’in bir Rus Korgenerali olduğuna emindi! Günümüzde bu haberler yok. Çünkü mahkeme kararlarıyla haberlerin linkleri silindi!
Asiapol’ü kurdu!
Enveroviç Çetin, hızını alamadı. 2017’de Interpol’e alternatif olarak Asya Polis Teşkilatı Asiapol’ü kurduğunu açıkladı. Bu kez ekranlarda Asiapol kurucusu olarak görünmeye başladı. Moskova’dan bağlandığı yayınlarda artık arkasında projeksiyonla yansıtılmış Asiapol amblemi görülüyordu. Kimsenin haberi olmadan Asiapol’ün internet sitesi ertesi yıl kapandı. Ama devletimiz bir kere “Rus korgenerale” güvenmişti. Rus korgeneral olduğuna inananlar için Enveroviç Çetin’in Asiapol’ü kurduğuna inanmak çok da zor olmadı. Kasım 2017’de Polis Akademisi Uluslararası Terörizm ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi Antalya’da 2. Uluslararası Güvenlik Sempozyumu’nu düzenledi. Sempozyumun başlığı: “Uluslararası bir tehdit olarak FETÖ”ydü. Üst düzey emniyet mensuplarının, İçişleri Bakanlığı yetkililerinin, istihbaratçıların, akademisyenlerin, gazetecilerin katıldığı panelin iki konuşmacısı vardı: Azerbaycan Devlet İdarecilik Akademisinden Doç. Dr. Murteza Hasanov ve Rusya Milli Güvenlik Akademisi Dış Ekonomik İlişkilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Talat Enveroviç Çetin! Artık devlet ricaliyle de yakın ilişkileri vardı. 2021’de MÜSİAD’ın düzenlediği Uluslararası Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi’nde bakanların, komutanların yanında Asiapol’un kurucusu olarak o da hazır bulundu. AKP’li TBMM İdare Amiri olan Salim Uslu ile birlikte Asiapol’ün Başkan Yardımcısı ve Pakistan Başkanı olduğu söylenen Yusuf Judge, Ankara’da Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş, İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy ve başka bakan yardımcıları tarafından kabul edilip Asiapol hakkında istişarelerde bulunuyordu! Ama anlaşılan devletin en üst düzey Emniyet yetkilileri Asiapol diye bir şeyin var olup olmadığını Google’a sormaya bile gerek görmemişti. Tabii ki genel başkan yardımcısı olarak ağırladıkları Pakistanlı Yusuf Judge’ın aslında kim olduğunu da... Yusuf Judge’ın herkese açık LinkedIn profiline girseler, 1995’ten beri Karaçi’de Domino adlı bir İngilizce kursu işleten bir kişi olduğunu göreceklerdi.
Protokol imzalandı
Ardından 2019’da Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. A. Kemal Çelebi ile Rusya Federasyonu Milli Ekonomi ve Devlet Yönetimi Akademisi (RANEPA) Türkiye Resmi Temsilcisi Talat Enveroviç Çetin arasında iş birliği protokolü imzalandı. 25 Ekim günü Moskova’da genç yaşta kalp krizi sonucu vefat haberi Twitter hesabından paylaşılınca çok sayıda siyasetçi ve gazeteci taziye mesajları yayınladı. Talat Enveroviç Çetin’in cenazesi, AKP milletvekili Salim Uslu’nun girişimi ve Dışişleri bakan yardımcısının yardımıyla Moskova’dan İstanbul’a getirildi. Moskova’daki Milli Güvenlik Akademisi’nde ya da Türkiye temsilcisi olduğu RANEPA’da veya kurucusu olduğu ASIAPOL’de bir tören düzenlenmedi. Ölümüyle ilgili kendi sitesi dışında Rusça kaynaklarda bir haber yapılmadı. Türk bayrağına sarılmış cenazesi İstanbul Bahçelievler’de ailesi, yakınları, bazı gazeteciler ve AKP’li Salim Uslu’nun katıldığı sade bir törenle Kocasinan’daki aile kabristanına defnedildi. Cenazeye Rusya’yı temsilen kimse katılmadı. Ama bu veda bile pek çokları için aydınlanma vesilesi olamadı. Enveroviç’in hikâyesi Türkiye’de devletin aslında zannedildiği kadar her şeye hâkim, kudretli ve uyanık olmadığını, devleti yönetenlerin dünyadan kopukluğu ve ideolojik önyargıları yüzünden ne kadar korumasız ve saf olabildiğinin de bir hikâyesi... Tabii ki aynı ideolojik önyargılara sahip ve benzer ölçüde dünyadan kopuk medyanın da “büyük planları tek tek deşifre ederken” ne kadar kandırılmaya müsait ve partizan olduğunun da öyküsü. Özellikle de söz konusu olan milli bir spora dönen Batı karşıtlığı olunca sadece akan sular değil, çalışan akıllar da duruyor, sözde Rus bir korgeneral bile yerli ve milli bir kanaat önderine dönebiliyor. *** Dün Parsadan devletteki boşluğu görüp kendi usulünce vurgun yaptı. Bugün de sahte cumhurbaşkanı ile sahte korgeneral günümüz koşullarına göre ister dolandırıcılık, ister istismar, istersek de fırsatçılık diyelim; Türkiye Cumhuriyeti ile bir güzel dalga geçtiler. Oğur’un yazısının son bölümüne katılmamak elde değil. Devletteki yönetim boşluğu veya otorite kaybı, hele ki siyasi pozisyonların da katkısıyla kimi uyanıkların, alay edercesine davranışlarına neden oluyor maalesef. Yazıyı bitirme zamanı: Ey Parsadan, geldiysen masaya iki kere vur!!!