Sahip olduğu su kaynakları ve nehirlerle yeryüzünün temiz su kaynaklarının yüzde 80’ini karşılayan dağlık alanlar, hassas yaşam ortamlarına sahip ve nesli tehlike altında olan türler açısından barınak işlevi görüyor. Tarımsal faaliyet alanları içinde önemli bir konuma sahip olan dağ ekosistemleri, son yıllarda iklim değişikliği, ormansızlaşma ve aşırı otlatma gibi problemler nedeniyle tehdit altında.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Serengil, TÜBİTAK-1001 programı kapsamında Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Ateşoğlu ve Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Hüseyin Şensoy ile "Türkiye'nin dağ ekosistemi ekolojik koşulları, arazi kullanımı/arazi örtüsü değişimlerinin izlenmesi ve iklim değişikliği uyum kapasitelerinin analizine yönelik uzaktan algılama tabanlı bir algoritmanın geliştirilmesi" başlıklı araştırma yaptı.
Aaraştırmada elde ettikleri bulguları paylaşan Serengil, araştırma kapsamında Türkiye'deki dağlık alanların yüzde 78'indeki ekolojik parametreleri ve değişimleri incelediklerini söyledi. Serengil, bu alanlarda 2000-2022 yılları arasında gerçekleşen değişimlere odaklandıklarını, Türkiye genelindeki 300 metrenin yukarısındaki 30 bin 614 deneme alanında çalışma yaptıklarını belirtti.
Dünyanın 1850'lere göre 1,2 derece civarında ısınırken tespitlerine göre Türkiye'deki bazı dağlık bölgelerde sadece son 20 yılda 1,5 ila 2 derece sıcaklık artışı yaşandığını vurgulayan Serengil, şu bilgileri paylaştı:
"İç Anadolu ve Doğu Anadolu'da sıcaklığın arttığını bulduk. Bu bölgelerde kuraklığın getirdiği riskler oluşabilir. Karadeniz'deyse farklılıklar var. Bir taraftan orada sıcaklık artıyor ama Karadeniz'de yağışın düşmediğini, şiddetlendiğini görüyoruz. Karadeniz bölgesinde ana sıkıntı, tarım arazilerinin yavaş yavaş yerleşim yerine ve ormanlık alanların da tarım alanlarına dönüşmesi. Buralarda sel, taşkın ve heyelan riski artabilir."
"Orman yangınlarının şiddeti artabilir"
Dağlık alanlardaki sıcaklık artışının Akdeniz Bölgesi'nde orman yangınlarının yaygınlaşmasına ve yangın sezonunun genişlemesine neden olabileceği uyarısı yapan Serengil, "Mesela orman yangınları mart ayında başlayabilir ve 10, 20 yıl sonra ekime, kasıma kadar devam edebilir. Böyle bir risk ortaya çıkacaktır" dedi. Aşırı sıcak dönemlerdeki kuru rüzgarlarla ormanlardaki nem miktarının kritik seviyelere düştüğünü ve bunun, yangınların yayılma riskini artırdığını anlatan Serengil, önümüzdeki on yıllar içerisinde daha şiddetli yangınlar meydana gelebileceği uyarısında bulundu.
"Tarımsal verimdeki düşüş kentlere göçü hızlandırabilir"
Kırsal bölgelerde sıcaklığın artmasının bir sonucunun toprak neminin azalması olduğuna ve bunun tarım arazilerinde verim düşüşüne neden olabileceğine değinen Serengil, yaz kuraklığının bazı bölgelerde genişleyebileceğini, bu durumun ormancılıkta özellikle yarı kurak ve sığ toprak koşullarında ağaçlandırma başarısını düşürebileceğini, meralarda ise otlatma periyodu ve verimi azaltabileceğini söyledi.
Isınmanın, son 20 yılda olduğu gibi devam etmesi halinde tarımsal verimin düşüşüyle birlikte kentlere göçte hızlanma görülebileceğini de ifade eden Serengil, şunları söyledi:
"Araştırma kapsamında arazi kullanım değişikliğini de inceledik ve Türkiye'de yerleşimlerin yüksek kesimlere doğru genişlediğini tespit ettik. Son 20 yıl içerisinde 0,2 milyon hektar yani Antalya şehir merkezi kadar bir alan yerleşime dönüşmüş durumda ve bu daha çok tarım arazileri üzerinde gerçekleşiyor. Dolayısıyla tarım alanlarında bir miktar daralma var. Meralarda da daralma var. Ormanlarda net genişleme var, ormansızlaşma da var. Yerleşimlerin bu kadar genişlemesi birçok sorunu beraberinde getiriyor çünkü insanın eğimli arazilerde yerleşmesi heyelan gibi, sel gibi sorunların ortaya çıkmasına veya artmasına yol açıyor."
Isınmanın dağ buzullarına etkisi
İklim değişikliğine bağlı sıcaklık artışının sadece kutup buzullarını değil dağ buzullarını ve kalıcı kar kütlelerini de etkileyebildiğinin ve bu alanlarda geri dönüşü mümkün olmayabilecek daralmaların meydana gelebileceğinin altını çizen Serengil, "Ortalama 1100 metre yüksekliğin üzerinde yer alan buzullar, Türkiye'nin su kaynaklarını beslemeleri nedeniyle önemli. Buzullardaki erimenin artması durumunda yüksek kesimlerde beklenmedik sel ve taşkın risklerinin ortaya çıkabilir" değerlendirmesini yaptı.
Kaynak: AA