[email protected]
Dün yaşanan 5.9'luk sarsıntıyla birlikte çoğu kişinin kaygıları ve korkuları tekrar gün yüzüne çıktı. Deprem ülkesinde yaşıyoruz ve bu korkular daha önce depremi birebir yaşamamış olan kişiler de bile bir gün yaşanacak endişesini barındırıyor. Tüm bu korkuları az da olsa rahatlatmak için tabi ki öncelikle deprem çantası hazırlamak ve evdeki eşyaları duvara sabitlemek gibi fiziksel önlemler alınmalı. Fakat biz bu sefer işin psikolojik boyutunu ele aldık. Deprem öncesiyle sonrasının yetişkinler ve çocuklar üzerinde yarattığı travmanın nasıl ortaya çıktığı, ayrıca bu durumla nasıl baş edilebileceği hakkında Klinik Psikolog Yasemin Meriç Kazdal'a sorular yönelttik.
1-Yaşanacak olası bir deprem anına kendimizi psikolojik olarak hazırlamamız mümkün mu? Eğer mümkünse tavsiye ediyor musunuz ve bu hazırlık sürecinin paranoyaya dönüşme ihtimali var mı?
Deprem öngörülemeyen bir olay olduğu için deprem anına kendimizi tamamen hazırlamamız mümkün olmasa da gerekli önlemleri alarak kendimizi daha rahat ve güvende hissedebiliriz. Örneğin deprem çantası hazırlamak, olası bir durumda yakınlarımızla buluşabileceğimiz bir alan belirlemek ve evimizdeki mobilyaları duvara sabitlemek gibi… Bunlarla beraber depremi sürekli beklemek ve her an tetikte olmak hem yetişkin hem de çocuklar için oldukça yorucudur. Çocuklar için deprem hakkında yaşına uygun bilgi edinmek, deprem anında yaşamsal faktörlerle ilgili araştırma yaparak genel bir bilgi sahibi olmak işe yarayabilir. Özellikle çocuklu evlerde deprem anında tüm bireylerin uyabileceği bir kurallar listesi hazırlamak panik anında biraz da olsa yol gösterici olabilir diye düşünüyorum. Ev içinde mini tatbikatlar yaparak deprem anında evin hangi odasında neler yapılabileceği üzerinde konuşmak da faydalı olabilir. Ayrıca paranoya ile fobiyi bu noktada ayırmakta da fayda var.
Fobik olmak çok yoğun bir beklenti endişesi ile her an deprem olacakmış gibi yaşama ve tetikte olma durumudur
Biz deprem paranoyasından ziyade deprem fobisiyle daha sık karşılaşırız. Bu demek oluyor ki kişilerin deprem fobisinden muzdarip olmaları mümkün. Deprem yaşantısı sonucunda kapalı alanlarda kalamaz duruma gelmek, deprem endişesi ile çok yoğun düzeyde kaygı deneyimlemek mümkün. Hazırlıklı olmak, pragmatik bir bakış açısıyla deprem anında yaşanacak panik halini azaltmaya ve tedbir almaya yönelik girişimler olabilir fakat fobik olmak çok yoğun bir beklenti endişesi ile her an deprem olacakmış gibi yaşama ve tetikte olma durumudur. Bu tetikte olma hali bireyin günlük yaşamındaki işlevselliğini de zedeler hale gelebilir. Paranoya halinde olmak ise bambaşka bir tablodur deprem endişesinden bağımsız olarak halüsinasyonların da eşlik edebileceği panikten çok daha farklı seyreden düşünce sisteminin bozulmasıyla birlikte meydana gelen bir durumdur.
2-Daha önce depremle yüzleşmiş biri kesinlikle travma yaşamıştır denilebilir mi? Eğer denilebilirse bu travmaları atlatmanın yolları neler?
Depremle yüzleşen herkes travma yaşamıştır denemez çünkü travma, olan olaydan çok onu algılayış şeklimizle ilgilidir. Travmatik olaylara maruz kalmakla travma yaşamak farklı şeylerdir. Travmatik olarak nitelendirilebilecek olaylar herkeste bir travmaya sebep olur da diyemeyiz. Travmatik olaylar karşısında psikolojik dayanıklılığımız ve esnekliğimiz yüksek olursa bu gibi durumlardan en az hasarla çıkabiliriz. Deprem sonuçları itibariyle kimileri için travmatik olabilirler kimileri için yalnızca bir stres kaynağı niteliğinde olabilir.
Travma, stres kaynağından daha farklıdır ve travmanın yaşama devam etmeyi engelleyici bir doğası vardır
Bazı insanlar sosyalleşerek, deneyimlerini paylaşarak stres kaynağının zorlayıcı etkileriyle baş ederken bazı insanlar mizahı kullanarak kendilerini rahatlatıyor olabilir. Bize iyi gelen yöntemi bulmak ve ona yönelmek zaman alsa da işlevsel olabilir. Travma, stres kaynağından daha farklıdır ve travmanın yaşama devam etmeyi engelleyici bir doğası vardır. Böyle durumlarda bir uzmana başvurmak ve travmatik deneyim yaşandıktan sonra en kısa sürede başvurmak iyileşme süreci için en sağlıklı olandır.
3-Kişi travma yaşadığını nasıl anlar?
Kişinin yaşadığı durumda oluşan stres baş etme mekanizmalarını aştığında travma oluşma ihtimali artar. Yani kişinin psikolojik dayanıklılığının sınırları aşıldığında deneyim travmatik olarak algılanabilir. Bu sebeple her olay herkes için travmatik etkiye sebep olmaz. Psikolojik dayanıklılığın sınırları aşıldığında da yaşanan kontrol kaybı ve güçsüzlük/çaresizlik hissi travmayı betimleyen en önemli faktörlerdir. Travma yaşayan kişi olan olay karşısında çaresiz hisseder ve baş etme mekanizmalarımızı hayata geçiremez. Travmatik deneyim sonrası dehşet duygusu kişinin günlük yaşamını ve işlevselliğini devam ettirmesinin önüne geçer. Bedensel huzursuzluk kişinin duygudurumuna eşlik eder. Bu semptomlar genelde travmatik deneyimden 2 gün sonrası itibariyle azalmaya başlar fakat duygu yoğunluğu deneyimi takiben 2-3 gün içinde azalmaya başlamazsa bir uzmanla görüşmek faydalı olabilir.
4-Travma sonrası stresin yol açabileceği dikkat ve odaklanma sorunlarına neden olan şeyler nelerdir?
Travma, evrimsel olarak insan vücudunda çok ilkel mekanizmaları devreye sokar. Travmatik herhangi bir deneyimde beyin çok güçlü hormonlar salgılayarak tehlikeden kaçmamızı veya kaçamıyorsak en az hasarı almamız için donakalmamızı sağlar. Travmatik deneyimlerden sonra vücudumuz kendini koruyabilmek için bir tehlike olmasa da alarmda kalmaya devam eder. Sinir sistemimiz alarm yani tehlike modunda kalmaya devam ettiği için stres hormonu salgılanmaya devam eder.
Travma sonrası stres, bir hafta gibi bir sürede azalmaya başlayabilir veya etkileri devam ederek biraz daha sürebilir
Stres hormonu salgılanmaya devam ettikçe sinir sisteminin odaklanmak ve dikkat etmekten daha önemli bir görevi vardır: Hayatta kalmak. Dolayısıyla birey alarm yaratan durumu çözmeye dair hormonlar ve düşünce sistemleriyle hareket ederken dikkat ve odaklanma sorunları yaşayabilir. Travma sonrası stres, bir hafta gibi bir sürede azalmaya başlayabilir veya etkileri devam ederek biraz daha sürebilir. Bu durumda uzman görüşü almayı travmanın uzayan etkileriyle karşılaşmamak adına önemsiyorum.
5-Çocukların yaşadığı travma durumunun yetişkinlerinkinden farkı var mıdır?
Travmatik deneyimlerin insan psikolojisindeki etkisi temelde benzerdir aslında fakat temel farklılıklar travma deneyimlendikten hemen sonrasında başlar. Travmanın yaşandığı anda insanlar “savaşma”, “kaçma” ya da “donma” tepkilerinden birini verirler. Yetişkinler geçmiş deneyimlerinin de etkisiyle bu tepkilerden birini verebilirler fakat çocuklar daha çok donma tepkisi vermeye yatkındırlar. Bu da travma sonrası iyileşme sürecini zorlaştırabilir. Yetişkinler; travmatik deneyimin sona erdiğini algılayabilir, durum değerlendirmesi yapabilir ve hayati bir tehlike söz konusu değilse belli bir düzeyde kendilerini rahatlatıp duygu düzenlemesi yani özregülasyon yapabilir.
Özregülasyon: Bir kişinin enerji seviyesini ayarlama ve kontrol etme durumudur
Fakat çocuklar depremin bittiğini fark etseler bile ne olduğunu anlamlandıramayabilirler. Depremin doğasını bilmedikleri ve tekrarının olup olmayacağını tahmin edemedikleri için emniyette hissetmezler ve dehşet hissiyatına kapılabilirler. Deprem gibi bir deneyim bazı yetişkinler için travmatik bir deneyim olabilirken bazı yetişkinler için yalnızca bir stresör olarak yorumlanır fakat birdenbire meydana gelip yaşamın doğal akışını aniden bölen doğan afetlerin çocuklar için travmatik etkisi olması ihtimali çok daha yüksektir.
6-Çocuklar travmaya nasıl tepki verir?
Çocuklar, travmatik deneyimden veya deneyimi yaşadıkları ortamdan kaçıp uzaklaşamadıkları takdirde psikolojik sağlıklarını koruyabilmek için donma tepkisi verebilirler. Dehşete kapılıp ağlamaya, bağırmaya veya çığlık atmaya başlayabilirler. Yanındaki ebeveyne sıkı sıkıya yapışır gibi sarılabilir ve ayrılmak istemeyebilirler. Tüm bu davranışların sebebi hiçbir şekilde emniyette hissedemiyor oluşlarıdır. Travmatik deneyim sonlandıktan sonra ise örneğin deprem bittikten sonra ağlamaya devam edebilir, anne/babadan ayrılmak istemeyebilir, geceleri yalnız uyumaktan korkabilir veya günün herhangi bir saati yalnız kalmaktan, karanlıktan korkar hale gelebilirler. Travmatik deneyimi takip eden saldırganlık davranışlarında artış, huzursuzluk, ağlama krizleri ve adaptasyon güçlükleri görülebilir.
Bu tepkiler aslında çocukların doğal tepkileridir. Biz, travmatik deneyimlerden sonra çocukların bol bol ağlayarak, kahkaha atarak, gelişimsel düzeyine uygun olacak şekilde travmatik durum ve duyguları üzerine konuşarak duygularını dışavurmalarını isteriz. Travmanın beden üzerindeki etkilerini azaltmak için ise çeşitli regülasyon teknikleri ve oyunları var, böyle durumlarda bu destek mekanizmalarına başvurmak oldukça yararlı oluyor. Tabii travmatik bir deneyimden hemen sonra çocuğun gerçekten güvende hissetmesi, ebeveynin kendi duygudurumunu düzenleyip çocuk içinde güvenliği sağlayabilmesi büyük önem taşıyor.
7-Duygusal iyileşme fiziksel iyileşmeden daha farklı bir biçimde gerçekleştiğinden, depremin yarattığı travmalar tamamen ortadan kalkabilir mi?
Bu tabii ki kişilerin psikolojik esnekliğine ve dayanıklılığına göre çok değişkenlik gösterebilir. Travmanın travma olarak değerlendirilebilmesi için belli tanımlamalar ve kriterler var elbette fakat travma olmasa da deprem gibi deneyimlerin sonuçları da önemli olmakta birlikte ciddi bir stresör yani stres kaynağı olduğu kesin. Travmatik deneyimlerin etkisi psikoterapi çalışmalarıyla kişinin günlük yaşamını devam ettirebileceği, işlevselliğini kazanacağı ve travmatik yaşantının etkileriyle baş edebileceği noktaya gelebiliyor.
Bazen, travmanın hiç etkisi olmamasını istemek onu hiç yaşamamış olmayı dilemek anlamına gelebiliyor
Tamamen ortadan kalkabileceği gibi kişiyi rahatsız etmeyecek düzeylere de gelebiliyor. Bazen, travmanın hiç etkisi olmamasını istemek onu hiç yaşamamış olmayı dilemek anlamına gelebiliyor. Travmanın yaşandığını kabul etmek belki de iyileşmesi yolunda atılabilecek en önemli adım olabilir. Sonrasında güvenli bir alanda güvenilir bir uzmanla çalışmak travmatik deneyimi olan kişileri çok rahatlatıyor. Deneyimin izi kalsa dahi onu görmek, onunla yaşamak artık o kadar da zor veya rahatsız edici olmuyor.
8-Daha önce depremle yüzleşmemiş kişilerin de deprem korkusu fazla olabiliyor. Bu konunun nedeni nedir ve çözmek için ne yapabilirler?
Biz, depremle haşır neşir olan, geçmişi depremin yaraları, kayıpları ve korkularıyla dolu olan ve geleceğinde yenilerini yaşama ihtimalini canlı tutan topraklarda yaşayan insanlarız. Geçmişte yaşananları gözlemlemenin, etkilerini duyarak öğrenmenin, depremi hiç yaşamamış olsak bile konuşulanları, yaraları dinlemenin etkisi yadsınamaz. Hele ki her an depremle burun buruna olan bir yerde yaşıyorsanız daha önce deprem görmemiş olsanız bile o korkuyu yaşamanız için yeterli olabilir. Ya da henüz çocukken depremi deneyimlemiş kişiler yetişkinlik dönemlerinde depreme dair anılarını hatırlamayabilirler fakat beden her zaman kayıt tutar ve deprem ihtimaliyle birlikte bedensel hafıza tetiklenebilir. Bu gibi durumlarda korkuya daha doğrusu depremin olacağına dair endişeyi içeren kaygıya kucak açmak, duygular üzerinde ve bedensel hissiyatlarla ilgili konuşmak başlangıç için faydalı olabilir. Günlük olarak yürüyüş yapmanın, düzenli meditasyon ve nefes çalışmaları yapmanın stresi azaltmada ve zorlayıcı duyguların sağaltımında etkileri olduğunu söyleyebilirim. Baş etmede zorlanılan duygular, kişinin işlevselliğini engelleyen durumlar ve bedensel zorlanmalar söz konusu olduğunda ise bir uzmana başvurulması gerektiğini de söylemek isterim.