Edebiyatçılar depreme dair en çarpıcı kareleri yazdı
Tuna Kiremitçi
Bu bir fotoğraf değil. Ūzerinde yirmi dört yıl çalışılmış bir tablo. Anlattığı şeyse şark insanının makus talihi. Genç kadın yere bakıyor çünkü bakılacak başka yer yok. Adam bize bakıyor çünkü bakılacak başka kusur yok. Bu tablo inşaat ve siyasetin ölümsüz eseri.
Fotoğraf: Getty Images
Nedim Gürsel
Bütün bu olup bitenlerin karşısında çaresiz insanoğlu. Fotoğrafta enkaza bakan adam gibi. Yüzündeki ifadeyi merak ettim doğrusu ama yüzü bize değil felakete dönük. Yine de ne hissettiğini tahmin edebiliyorum. Tam bir kıyamet söz konusu! Evet kıyamet! Yer yerinden oynadı. Bir dağların yürümediği kaldı, yıldızların yeryüzüne dökülmediği bir de. Ne olacak peki? Yaralar sarıldıkça acılar unutulmasa da küllenecek. Ve köle, muzaffer Roma İmparatoru’nun kulağına hep aynı sözleri fısıldayacak: “Memento Mori”. “Öleceğini anımsa!”
Fotoğraf: Getty Images
Ayfer Tunç
Bir gün sabaha karşı yeryüzünde bir yer gümbürder, toprak yarılır ve acı var gücüyle hayatı ele geçirir. Keder çelikten iplikleriyle havada bir ağ dokur, insanlığın üstüne iner. Uzaktakilerin yedikleri her lokma, içtikleri her yudum ağırlarına gider, yaşamak suçmuş gibi gelir. Bir çocuk hiçliğin ortasında böylesine gülümserken suç kadar ağırdır gerçekten yaşamak. Ama o çocuğun gülümseyişi acının çelik iplikleriyle örülmüş ağı böyle parçalar, içimizi umutla doldurur. Yarın var deriz, umut var, bu çocuk böyle güzel gülümseyebiliyorsa insanlık acıları yenecektir. Ey çocuk! Biz sana bu çağı, bu zamanı, bu acıları reva gören yetişkinler, seni ve dünyanı koruyamadık, sana iyi bir gelecek hazırlayamadık, senin ve gibi yüz binlercesinin öksüz yetim kalmasına göz yumduk. Suçluyuz. Sen yine de gülümse ama bizi affetme, hak etmiyoruz.
Aslı Perker
İşin en acısı ne oldu biliyor musunuz? Bu yıkıntı fotoğraflarına bakıp oradaki hayatı şimdi anlamaya çalışmak. İsmini bildiğimiz şehirlerde insanlar nasıl giyinir, nasıl yaşarlarmış, isimleri Mişel miymiş, Sevil miymiş, ne yer ne içerlermiş; artık olmayan şehirlerin fotoğraflarına bakıp anladık. Görüntüleri tek tek büyütüp tek tek çarşaflara bakmak, enkazlardan çıkarılanları seyrederken kim atletiyle yatmış, kim çorabıyla yatmış incelemek, hangisinin evinde gece kombi yanıyordu hangisi soğukta yatıyordu anlamaya çalışmak normal mi? Değil, hiçbiri normal değil. Ama zaten hiçbir şey normal değil. İşin doğrusu, bittik biz. Milletçe bu fotoğrafa ne zaman ağlamadan bakabileceğiz bilmiyorum. Umarım bir gün ve umarım hiçbir zaman.