18 Mayıs 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Giriş: 10.02.2023 04:30 | Son Güncelleme: 10.02.2023 04:30

Edebiyatçılar depreme dair en çarpıcı kareleri yazdı

Fotoğrafların dili yoktur, konuşamazlar. Ama istedik ki bu kez sesleri duyulsun. Sözü işin üstatlarına bıraktık, depreme dair en çarpıcı kareleri Ayfer Tunç, Buket Uzuner, Tuna Kiremitçi, Aslı Perker, Nedim Gürsel, İsmail Güzelsoy ve Seray Şahiner kaleme aldı
Edebiyatçılar depreme dair en çarpıcı kareleri yazdı - Resim: 3

Nedim Gürsel

Bütün bu olup bitenlerin karşısında çaresiz insanoğlu. Fotoğrafta enkaza bakan adam gibi. Yüzündeki ifadeyi merak ettim doğrusu ama yüzü bize değil felakete dönük. Yine de ne hissettiğini tahmin edebiliyorum. Tam bir kıyamet söz konusu! Evet kıyamet! Yer yerinden oynadı. Bir dağların yürümediği kaldı, yıldızların yeryüzüne dökülmediği bir de. Ne olacak peki? Yaralar sarıldıkça acılar unutulmasa da küllenecek. Ve köle, muzaffer Roma İmparatoru’nun kulağına hep aynı sözleri fısıldayacak: “Memento Mori”. “Öleceğini anımsa!”

Fotoğraf: Getty Images

Edebiyatçılar depreme dair en çarpıcı kareleri yazdı - Resim: 4

Ayfer Tunç

Bir gün sabaha karşı yeryüzünde bir yer gümbürder, toprak yarılır ve acı var gücüyle hayatı ele geçirir. Keder çelikten iplikleriyle havada bir ağ dokur, insanlığın üstüne iner. Uzaktakilerin yedikleri her lokma, içtikleri her yudum ağırlarına gider, yaşamak suçmuş gibi gelir. Bir çocuk hiçliğin ortasında böylesine gülümserken suç kadar ağırdır gerçekten yaşamak. Ama o çocuğun gülümseyişi acının çelik iplikleriyle örülmüş ağı böyle parçalar, içimizi umutla doldurur. Yarın var deriz, umut var, bu çocuk böyle güzel gülümseyebiliyorsa insanlık acıları yenecektir. Ey çocuk! Biz sana bu çağı, bu zamanı, bu acıları reva gören yetişkinler, seni ve dünyanı koruyamadık, sana iyi bir gelecek hazırlayamadık, senin ve gibi yüz binlercesinin öksüz yetim kalmasına göz yumduk. Suçluyuz. Sen yine de gülümse ama bizi affetme, hak etmiyoruz.

Edebiyatçılar depreme dair en çarpıcı kareleri yazdı - Resim: 5

Aslı Perker

İşin en acısı ne oldu biliyor musunuz? Bu yıkıntı fotoğraflarına bakıp oradaki hayatı şimdi anlamaya çalışmak. İsmini bildiğimiz şehirlerde insanlar nasıl giyinir, nasıl yaşarlarmış, isimleri Mişel miymiş, Sevil miymiş, ne yer ne içerlermiş; artık olmayan şehirlerin fotoğraflarına bakıp anladık. Görüntüleri tek tek büyütüp tek tek çarşaflara bakmak, enkazlardan çıkarılanları seyrederken kim atletiyle yatmış, kim çorabıyla yatmış incelemek, hangisinin evinde gece kombi yanıyordu hangisi soğukta yatıyordu anlamaya çalışmak normal mi? Değil, hiçbiri normal değil. Ama zaten hiçbir şey normal değil. İşin doğrusu, bittik biz. Milletçe bu fotoğrafa ne zaman ağlamadan bakabileceğiz bilmiyorum. Umarım bir gün ve umarım hiçbir zaman.

Edebiyatçılar depreme dair en çarpıcı kareleri yazdı - Resim: 6

İsmail Güzelsoy

Adına “yuvam” dediğim yer beni yutunca ilk hissettiğim şey buruk bir şaşkınlıktı. Yuvam aç bir canavara dönüştü ve üzerime çullandı. Bir annenin karnındaki bebeğe karşı hissettiği öfkeyi hayal et. Toprağın bile yuvamdan daha güvenli olduğunu düşündüm. Toprağın yuvam olduğunu anladım. Beni unutma ne olur. Yuvasına gömülmüş bir can, annesinin kederine kavuşmuş bir dünya yetimiyim. Beni arada bir de olsa hatırla. Yaşadım ve bir yuvam olsun diye çok çırpındım. Şimdi orada yokum. Orası da yok zaten. Toprak kokuyor hayallerim şimdi. Beni unutma ne olur! Ayaklarım üşüyor. 

Fotoğraf:  Adana, Can Erok /AFP via Getty Images