17 Mayıs 2024, Cuma Gazete Oksijen
Giriş: 10.02.2023 04:30 | Son Güncelleme: 10.02.2023 04:30

Edebiyatçılar depreme dair en çarpıcı kareleri yazdı

Fotoğrafların dili yoktur, konuşamazlar. Ama istedik ki bu kez sesleri duyulsun. Sözü işin üstatlarına bıraktık, depreme dair en çarpıcı kareleri Ayfer Tunç, Buket Uzuner, Tuna Kiremitçi, Aslı Perker, Nedim Gürsel, İsmail Güzelsoy ve Seray Şahiner kaleme aldı
Edebiyatçılar depreme dair en çarpıcı kareleri yazdı - Resim: 5

Aslı Perker

İşin en acısı ne oldu biliyor musunuz? Bu yıkıntı fotoğraflarına bakıp oradaki hayatı şimdi anlamaya çalışmak. İsmini bildiğimiz şehirlerde insanlar nasıl giyinir, nasıl yaşarlarmış, isimleri Mişel miymiş, Sevil miymiş, ne yer ne içerlermiş; artık olmayan şehirlerin fotoğraflarına bakıp anladık. Görüntüleri tek tek büyütüp tek tek çarşaflara bakmak, enkazlardan çıkarılanları seyrederken kim atletiyle yatmış, kim çorabıyla yatmış incelemek, hangisinin evinde gece kombi yanıyordu hangisi soğukta yatıyordu anlamaya çalışmak normal mi? Değil, hiçbiri normal değil. Ama zaten hiçbir şey normal değil. İşin doğrusu, bittik biz. Milletçe bu fotoğrafa ne zaman ağlamadan bakabileceğiz bilmiyorum. Umarım bir gün ve umarım hiçbir zaman.

Edebiyatçılar depreme dair en çarpıcı kareleri yazdı - Resim: 6

İsmail Güzelsoy

Adına “yuvam” dediğim yer beni yutunca ilk hissettiğim şey buruk bir şaşkınlıktı. Yuvam aç bir canavara dönüştü ve üzerime çullandı. Bir annenin karnındaki bebeğe karşı hissettiği öfkeyi hayal et. Toprağın bile yuvamdan daha güvenli olduğunu düşündüm. Toprağın yuvam olduğunu anladım. Beni unutma ne olur. Yuvasına gömülmüş bir can, annesinin kederine kavuşmuş bir dünya yetimiyim. Beni arada bir de olsa hatırla. Yaşadım ve bir yuvam olsun diye çok çırpındım. Şimdi orada yokum. Orası da yok zaten. Toprak kokuyor hayallerim şimdi. Beni unutma ne olur! Ayaklarım üşüyor. 

Fotoğraf:  Adana, Can Erok /AFP via Getty Images

Edebiyatçılar depreme dair en çarpıcı kareleri yazdı - Resim: 7

Buket Uzuner

Hepimizin içini yakan, özellikle biz kadınların hemen annelik bağı kurup, acısının ateşiyle kalbimizi tutuşturan bu depremzede kadının yıkıntılar arasında tek başına yaşadığı sessiz isyanına bakınca onun şöyle dediğini duyuyorum:

“Ah bu coğrafya bizim kaderimizdir! Bizim yurt kurduğumuz güzel Anadolu maalesef deprem kuşağındadır. Bu sebepten depremlerde ölen hep biziz!”

O bunları derken şimdi üzüntüden unutmuş olmalı, halbuki enkazın altında kurtarılmayı bekleyen jeolog kardeşi ona sık sık şöyle demiştir: 

“Ablam, canım Ablam, coğrafya kader falan değildir. Bak, bizim buralara göçmeden önceki, eski komşumuz Japonlar’ın yurdu Anadolu’dan çok daha tehlikeli bir coğrafyadadır. Biliyor musun ki, Japonya yanardağ üzerine kurulmuş, Pasifik Deprem Kuşağı’ndadır? Yeryüzündeki depremlerin neredeyse yüzde 80’i orada meydana gelir ama onlar bizim gibi depremlerde biner biner ölmez Ablam. Geçen yıl 7.3 büyüklüğündeki depremde sadece 4 kişi hayatını kaybetti. Çünkü Japonlar inşaat dahil hiçbir malzemeden çalıp, canlarını çürük binalara emanet etmezler. Elbette insan tabiatı tamamen kontrol edemez Ablam ama Allah insana akıl ve vicdan vermiş! Eğer bir gün ben de depremde ölürsem, sakın unutma biz de akıl ve vicdanı Japonlar gibi kullanmayı öğrenince hayat ve adalet bizim de kaderimiz olcaktır, canım Ablam!"