30 günde 14 farklı mekânda 20 konsere ev sahipliği yapacak festival programı pandemi koşulları nedeniyle diğer yıllardan biraz farklı. Konuk olacak orkestralar da az kalabalık, konserlerin tamamı açık havada ve tüm şenlik Başka Bir Dünya Mümkün teması etrafında şekilleniyor. Dünyanın en ünlü ve kalabalık orkestralarını İstanbul’da görmeye alışık festival seyircisi için bu, ilk etapta bir burukluk yaratabilir. Ama festivalin direktörü Efruz Çakırkaya’ya kulak verdiğinizde işin rengini anlıyorsunuz.
Pandemi programı
“Programımız her zaman iki-üç yıl önceden şekillenmeye başlar. Çünkü dünyanın en büyük orkestralarının turne programlarına girmek ancak yıllar öncesinden mümkün olabilir. Son iki yıldır pandemi nedeniyle bu orkestralar turne yapmıyorlar” diye başlıyor anlatmaya Çakırkaya: “Bizim de sanatçıların trenle seyahat edebilecekleri yakın ülkelerden isimlere gitmemiz gerekiyordu. O nedenle bu yıl programı yapmak oldukça zorlayıcı oldu.” Bu işin bir yanı. Diğer yandan da ‘Başka Bir Dünya Mümkün’ diye yola çıkan bir festivalin buna uygun davranması gerektiğini düşünmüşler. Bu sloganın altını doldurmak için düzenlemelerini şöyle anlatıyor Çakırkaya: “Böyle bir dönemde 70-80 kişilik orkestralarla konserler yapamazdık. Sanatçının yolculuklarda bırakacağı karbon ayak izini en aza indirmek istedik. O yüzden daha az kalabalık konserleri programa aldık. Şimdiye kadar en az karbon izi bırakan festival olacak. Bu kadar değil. Geri dönüşüm için basılı bilet satmıyoruz, festival programı basmıyoruz. İzleyiciler broşürlere ve biletlere QR kodları ile ulaşacaklar. Sahne spotlarını da doğa dostu hale getiriyoruz. Ayrıca ofislerimizi de yeşil ofise çevirdik. Konser bitimlerinde sanatçılarımıza çiçek verirdik, artık onlar adına üç ağaç bağışlayıp bu sertifikayı vereceğiz.” Bu özel programın onu destekleyen özel çevreci konseri 19 Ağustos’ta Fazıl Say’dan. “Doğanın Sesi” başlıklı konserde piyano, keman, viyola ve viyolonseller doğaya ve yaşama ses verecek. Fazıl Say’ın Kaz Dağları isimli keman ve piyano sonatının Türkiye prömiyeri; pandemi döneminde bestelediği ve “en iyi eserim” diye nitelendirdiği yeni piyano sonatı Yeni Hayat’ın ise dünya prömiyeri bu konserde gerçekleştirilecek. Konserde ayrıca Say’ın, Atatürk’ün Yalova’da bulunan Millet Çiftliği’ndeki çınar ağacı ve köşkünün hikâyesini konu alan Yürüyen Köşk eserinin yanı sıra Brahms ve Barber’dan eserler de seslendirilecek. Say’ın pandemi döneminde bestelediği son eseri Yeni Hayat Op. 99 piyano sonatı ise; tüm dünyayı etkisi altına alan ve yaşamı durduran pandemi döneminin izlerinin silinmeye başladığı, insanlığın yeniden hayata döndüğü günleri anlatan bir umut eseri. Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’ndaki konserde Say’a, keman sanatçısı Friedemann Eichhorn ile üç ECHO Klassik ile Diapason d’Or gibi ödüllerin sahibi casalQuartett eşlik edecek.
Orman yangınları, seller, kıtlık ve bunlarla birlikte başlayan zorunlu göçler dünyanın gündeminde artık daha büyük bir yer alırken, sanatın hem iyileştirici hem de dikkat çekici yanını ön plana çıkarmak istiyor festival. Amaç farkındalık yaratmak. Son söz yine Çakırkaya’da: “Bizler doğanın bir parçasıyız ama onun sahibi sanıyoruz kendimizi. Felaketler gösteriyor ki sadece küçük bir parçasıyız ve onunla akmayı öğrenmeliyiz. Ondan aldığımız kadarını vermeliyiz. Bu noktada farkındalık yaratmak önemli. Tek bir dünya var ve hiçbir şey için geç değil.” 
